ÖZEL OKULLAR KAPATILMALI

Alican DEĞER 08 Tem 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Ajite bir başlık. Kabul. Ama gelin bir düşünelim. Yıllığı 40 milyar, 50 milyar. Toplam 8 ay . Onun da önemli bir kısmı tatil. Bayramıydı, hafta sonuydu. İniyor neredeyse 6 aya. Tabii ki özel okullardan bahsediyorum. Bunun sonu yok. Çılgınlık halinde. Amerikan…

Ajite bir başlık. Kabul. Ama gelin bir düşünelim. Yıllığı 40 milyar, 50 milyar. Toplam 8 ay . Onun da önemli bir kısmı tatil. Bayramıydı, hafta sonuydu. İniyor neredeyse 6 aya. Tabii ki özel okullardan bahsediyorum. Bunun sonu yok. Çılgınlık halinde. Amerikan tipi eğitim sistemi artık iliklerimize kadar işledi. Ana okulundan başlıyor üniversiteyi bitirene kadar sürekli para ödemek gerekiyor. Sonuç da tartışmalı. Üstelik sadece okula para vermekle de olmuyor. Servisi, yemeği, giysisi… Eski güzel günlerde okullarımızın hepsi devletindi. Eğitim ücretsizdi. Fakiri de zengini de yan yana okurduk. En iyi okul, mahallemizdeki okuldu. Tek tük yabancı ülkeler ile özel anlaşmalı okullar vardı ama herhalde oranları binde biri geçmezdi.

Sonra eğitimdeki eşitsizlik ekonomideki eşitsizlikle harmanlanıp özel okulları doğurdu. Artık her köşe başı özel okul. Veliler kendilerini mecbur hissediyorlar. Bir çocuğu olan haline şükrediyor. Türkiye artık bir zamanların Türkiye’si değil. En azından özel ilk okullardan vazgeçmemiz lazım. Bu durum hem aileleri yıpratıyor, hem de doğru dürüst bir sonuca ulaşmıyor. Ana okulu ve ilkokul düzeyinde özel okulluk, ne var Allah aşkına? Çocuklar toplumdan yalıtılmış bir şekilde yetiştiriliyorlar. Dediğim gibi bu Amerikan sistemi. Ama eğitimde Amerika’dan çok daha önde olan ülkeler var. Özellikle kuzey Avrupa’da. Neden sistemlerini doğru düzgün kurmuş Avrupa ülkeleri yerine, özellikle yarış atları yetiştiren Amerikan eğitim sistemini örnek aldık ki?

Amerika neden beyin göçü alıyor zannediyorsunuz. Kendi yetiştirse alır mı? Nobelli bir bilim adamı yetiştirdik. Onun da nasıl yetiştiği ortada. Sonrasında nasıl göç ettiği de. Yıllar evvel bir anı kitabı okumuştum. 1960’lı yıllarda, genç adam babasına gider ve Amerika’da okumak istediğini söyler. Baba oğluna bir bakar ve sorar: “Sonra ne yapacaksın? Oğlunun cevabı hazırdır: “Ülkeme dönüp çalışacağım.” Pekiyi kaç para alacaksın. Dolar olarak: “700 - 800” Baba, lafı gediğine koyar. “Ben, sen yılda 700 dolara bir Amerikan şirketinde çalışasın diye, Amerikalılara peşin 100 bin dolar ödeyemem.” İşte şimdi benzer bir durumdayız. Artık o dönemden farkı paramızı sadece Amerikalılar almıyor.  Tekrar ediyorum. Artık Türkiye eski Türkiye değil. Okullarındaki eğitim düzeyini yükseltebilecek durumda. Parası olan özel okula, fakiri devlet okuluna mantığı sadece ayrımcılığı körüklüyor. Üstelik bir işe de yaramıyor.

Bodrum’a kıymayın efendiler

Yapmayın Bodrum bu  nüfusu kaldırmaz. Normalde 150 bin kişi olan Bodrum nüfusu bayram süresince 2 milyonu aşmış. Neredeyse tüm Türkiye Bodrum’a yığılmış. Bodrum’da bu kadar insanın yarattığı kirliliği kaldıracak hiç bir altyapı yok. Ne kanalizasyon yeter, ne de yol. Kendi elimizle Bodrum’u yok ediyoruz. Zaten geriye pek birşey kalmamıştı. 20 yıl evvel bakir olan kıyılar, artık “Elden ele gezen güle dönmüş.” Tamam esnaf para kazansın. Tamam insanlar tatil yapsın. Ama hepsi üst üste aynı yerde tatil yapınca bunun adı tatil olmuyor ki. Adeta, iş çıkış saatinde Büyükdere caddesinde denize girer gibi. Yeni yeni turizm alanları yaratmamız gerekiyor. Belli ki kendi insanımız için de böyle bir ihtiyaç var. 

Doğru zaman, doğru yer

Bu iki fotoğraf Londra metrosunun en kalabalık istasyonları arasında yer alan iki merkezde çekildi. Biri Bond Street, diğeri Notting Hill Gate. İstasyonların tam merkezinde. Devasa iki fotoğraf. Pamukkale ve Ölüdeniz’in fotoğrafları. Sağlarında sollarında başka ülke tanıtımları da var. Fransa’dan birkaç bölgesel afiş. Fransızlar özellikle şarap kültürlerini kullanıyorlar. Ürdün’den de bir iki fotoğraf. Su altı güzelliklerinin ve dalış sporunun tanıtımı yapılıyor. Ama en güzeli bizimki. Dikkat çekici. Açıkçası beni mutlu etti. Buraya harcanan para hiç de boşa gitmiş sayılmaz. Doğru zaman ve doğru yer. Yorgun argın işlerinden çıkmış evlerine giden tatil hasreti içindeki İngilizlerin tam önünde duruyorlar.

Paranın yolculuğu

Ekonomi nasıl çalışır? Daha doğrusu işler? Şu adını çok duyduğunuz Gayri Safi Milli Hasıla nedir? Gelin bir fıkra ile anlatayım. Bir kasabanın birine bir yolcu gelir. Otelin resepsiyonuna gider ve derki: “ Ben otelinizde kalmak istiyorum. Size paranızı peşin vereceğim. Ama odaya baktıktan sonra beğenmezsem, paramı alıp gideceğim.” Otel sahibinin “Evet” demesiyle adam odaya çıkar. Bu sırada eline 100 dolar geçen otel sahibi, kasaba olan 100 dolar borcunu öder. Kasap da arkadaşından aldığı 100 dolar borcu iade eder. Arkadaşın da kasabanın fahişesine borcu vardır. Hemen gider onu öder. Fahişenin ise mesleğini icra ettiği sırada otele borcu birikmiştir. Döner otele olan 100 dolar borcunu verir. Bu sırada odaya çıkan adam geri döner ve parasını geri ister, çünkü odayı beğenmemiştir. Adam parasını alır ve gider. Kimsenin kimseye borcu kalmamıştır. Para kendisine bir yol oluşturmuştur. İşte Gayri Safi Hasıla da elden ele gezen bu paranın toplamıdır.