DÜNYA GIDA GÜVENLİĞİ , TERÖR VE ANARŞİ

Hasan KÖNİ 13 Tem 2016

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Güvenlik uzmanları terör ve anarşinin siyasi ve askeri boyut ve stratejilere eğilip altında yatan nedenleri pek araştırmıyorlar.

Güvenlik uzmanları terör ve anarşinin siyasi ve askeri boyut ve stratejilere eğilip altında yatan nedenleri pek araştırmıyorlar. Son yıllara terör ve göç olayları nedeniyle zor durumda kalan Batılı araştırmacılar, terör ve göç olaylarının köklerini araştırıyorlar. Örneğin Kopenhag Üniversitesi büyük şehirlerin kendilerini besleme kapasiteleri ve gıda güvenliği haritaları hazırlıyor. Bu araştırmaya göre Avustralya’nın başkenti Canberra temel gıdaları bölgesel olarak sağlayabiliyor. Japonya’nın başkenti Tokyo ise gıda güvenliğini yoğun bir ithalat rejimi ile sağlıyor. Bu nedenle Japonya gıda güvenliği konusunda yara alabilen bir ülke.

Zaten, II. Dünya Savaşı sırasında Japonya’yı savaşa sokmak için Amerika’nın yaptığı tek stratejik hareket Japonya’ya fosfat gübresi sağlanan Pasifik’teki bazı adaları ambargo altına almak olmuş. Japonların ilk saldırısı Avusturya’nın elinde bulunan ve fosfat yataklarına sahip olan Nauru adası. Kopenhag şehri ise gıdalarını çevresinden sağlıyor. Çevreden sağlanan gıda ancak 45% oranında Kopenhaglılara yetiyor. Geri kalan gıdalar ithale dayanıyor.

Uzmanlar nüfus artışına göre gelecekteki gıda güvenliği sorununun boyutlarını tahmin etmeye çalışıyorlar. Nüfus artışı, iklim değişikliği ve siyasal çatışmalar gıda  üretim alanlarını etkiliyor. Toplumlar kıtlıkla karşı karşıya kalıyorlar. Bu konunun arkasında Araştırma Üniversiteleri Uluslararası Birliği var. Gıda güvenliği açısından gıda üretimi açısından yeterli olan ülkeler, ulusal ve küresel gıda pazarları, ulusal siyasal hareketlenmeler, gıda eksikliği ve uluslararası alanda gıda sorunu olan  ülkeler araştırılıyor. Bazı sonuçlara göre gittikçe artan nüfus nedeniyle büyük şehirlerin kendilerine yeterli gıda sağlamaları mümkün gözükmüyor.

Şehirler gittikçe uluslararası pazara bağlı bir duruma geliyorlar. Bulgular şunlar; dünya 2050 yılında 9 milyar insanı beslemek zorunda kalacak. 2100 yılında Afrika kıtasındaki şehirlerin toplam nüfusu 2,5 milyarı bulacak. Asya nüfusu 2 milyar artacak. 2050 yılına gıda talebini karşılamak için bu günün iki misli gıda üretimine gereksinme var. Üreticiler bu üretimi daha az su ve toprak işleme alanı kullanarak yapmak zorunda. Şehirleşme arttıkça şehirlere göç artıyor, gece kondular beliriyor ve böylece fakirlik, gıda güvensizliği ve kötü beslenme ortaya çıkıyor. Şehirlerde yaşayan şehir fakirleri uluslararası gıda fiyatlarından yoğun bir biçimde etkileniyor. Şehir merkezleri ithal gıdaya çok bağlı. İthal gıda fiyatları ise yüksek. Arap baharı sırasında fakirlik ve gıda eksikliğinin kitleleri çatışmaya hazır hale getirdiği tespit edilmiş. Artan ithal gıda fiyatları fakir Müslüman kitleleri  eyleme hazır hale getirmiş. Buna siyasal içi sorunlar ve dışardan yapılan siyasal propaganda ve baskılar eklenince Arap Baharı bütün hızıyla patlamış.

Gıda güvensizliğinin hangi tip çatışmalara yol açtığı konusunda Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü’nün araştırmaları var. Öncelikle gıda güvensizliği direkt olarak çatışmalara yol açmıyor. Ancak, diğer çatışma çıkaran faktörlerin yanında gıda güvensizliği çatışmalarda ‘çarpan etkisi’ yapıyor. Gıda üretim düzeylerindeki değişiklikler çatışma çıkarmada en önemli faktörlerden biri. Gıda güvensizliği ve gıdalardaki yüksek artışların olduğu dönemlerde, siyasal, ekonomik ve dışsal faktörlerle birlikte çatışmalar artıyor. Yerel ekonomiler çöküyor, göç başlıyor, demokratik yapılar kırılgan bir uruma geliyor, rejimler sertleşiyor, iç savaş, protestolar, ayaklanmalar, yerel çatışmalar ortaya çıkıyor. Gıda  güvensizliği nedeniyle iç çatışmaları olan ülkelere Afrika, Asya ve Ortadoğu’da bir çok örnek vermek mümkün. Öte yandan gıda güvensizliğinin devletlerarası çatışmalara yol açması pek seyrek olarak görülüyor. Birleşmiş Milletler Gıda Yönetimi Örgütüne(FAO) göre  gıda güvensizliği açısından zor durumda olan ülkeler şunlar(2010); Hindistan, Çin, Bangladeş, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Endonezya, Pakistan ve Habeşistan. FAO nedense  tamamen ithal gıdaya bağlı olarak yaşayan Suudi Arabistan Körfez ülkelerini bu kategoriye almamış. Herhalde bu ülkelerde halk aç kalsa da ayaklanma olanağına sahip olmadığı için.  

1997 yılında Prof. Jared Diamond tarafından yapılan bir araştırmaya göre askeri güç kullanma ile tarımsal üretim arasında güçlü bir bağ var. Jared’te göre  savaşlar 1400-1900 yılları arasında sıcaklık değimi evrelerine rastlıyor. Bu evrelerde tarımsal üretimler Avrupa’da büyük değişiklikler göstermiş. Avrupa’nın soğuk olduğu evrelerde yani 1000- ile 1700 yılları arası çok daha fazla savaş olmuş. Ayaklanma ve savaşlarda  öne çıkan yaş kesimi ise  büyüme çağında olan ve daha çok gıda tüketmesi gereken 15-24 yaş arası gençlik. Dışardan kışkırtılmazsa etnik ve dini farklılıklar çatışmalar için bir ön koşul oluşturmuyor. Peki, sorunların çözümü için getirilen öneriler neler? Bu öneriler beş noktada toplanıyor: Özellikle kırılgan olan ülkelerde gıda fiyatları açısından ithal gıda fiyatlarını aşağı çekmek; ithal kotalarını azaltma ve ihracatı  kısıtlama; vergileri düşürme ve verilen destekleri artırma, küçük çiftçileri üretiminin desteklenmesi; fiyat denetimleri yapmak; rezerv stokları serbest bırakmak. 2007-2008 yılları arasında 77 kalkınan ülkede yapılan bir araştırmaya göre: Bu ülke devletleri gıda güvensizliğine karşı hemen hemen aynı önlemleri almışlar. Gıda sorunu ile ilgili çözümlerden biri uluslararası alanda yapılan gıda yardımları. Bu yardımlarla çatışma olan ülkelerde barış inşası çalışmaları daha kolay yapılabiliyor. Böylece hükümetlere olan güven arttırılmış oluyor. Tarımsal üretimin düştüğü yıllarda sosyal güvenlik ağlarının geliştirilmesi ve büyütülmesi gerekiyor. Bu konuya örnek olarak Amerika’nın fakir ailelere gıda pulları vermesini gösterebiliriz. Nihayet  devletin finanse ettiği okul yemekleri genç nüfusun daha sağlıklı olmasını sağlıyor.

Yukarda belirttiğimiz gibi, gıda güvensizliği, yakıt fiyatlarının yüksekliği, artan nüfus, hızlı şehirleşmeye yetişemeyen gıda üretimi, iklim değişikliği, iç siyasal ekonomik ve sosyal gelişmeler, az gelişmiş veya orta boy ülkelerin dışsal siyasal ve ekonomik faktörlere bağlılığı, terör, çatışma, ayaklanma ve protestoların temel  nedenleri. Olayla çok yönlü olduğu için çözümde güvenlikçi boyut yeterli değil. Çok yönlü ve çok boyutlu çalışmalar gerekiyor.