BAYRAMLIK KAVGALAR

Alican DEĞER 02 May 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Mayıs'ın biri olunca aklıma 77 katliamı, 80 darbesinin karanlık günlerinde eylem yapmaya çalışan Behice Boran, Mehmet Akif Dalcı'nın ölümü

Mayıs’ın biri olunca aklıma 77 katliamı, 80 darbesinin karanlık günlerinde eylem yapmaya çalışan Behice Boran, Mehmet Akif Dalcı’nın ölümü, muhabirken yediğimiz polis dayakları, işçi bayramı diyemediğimiz için Lale Bayramı diye kutlanan günler, adeta kapısına kilit vurulan koca bir kent, gaz bombaları, yasadışı eylemler geliyor. Hiç mi iyi birşey kalmamış aklımda? Düşünüyorum, düşünüyorum, hatırlayamıyorum.

Nevruz’u kavgaya çeviririz. 1 Mayıs’ı kavgaya çeviririz. 23 Nisan’da hararetle tartışırız, Kurban Bayramı’nda uzun yıllar “Post kavgası” yaptık. “Şeker Bayramı mı, Ramazan Bayramı mı?” tartışması hala devam ediyor. Kut Bayramı’nı zaten kaldırmışız. Bayramlarda bile birlik sağlayamıyoruz artık. Bayramlar artık tatil fırsatına dönüştü. Bir silkinip kendimize gelmemiz gerekiyor. 

“Sağlıklı olalım” diye diye öleceğiz

Bir yazı okumuştum. Buna göre 1900 yılında doğru olduğu düşünülen tıp bilgilerinin tamamı yanlışmış. Yapılan tüm tedaviler, teşhisler eksik ya da fazlaymış. Doğruluğu tartışılabilir bir laf. Ama ben iddia ediyorum ki sağlıklı olmak için onun suyu, bunun kökü, şu kadar yürü, spor salonundan çıkma, parklarda bile spor yap gibi yoğun baskı yüzünden öleceğiz. Bütün bunların ölümlere sebep olduğu elbet ortaya çıkacak. Toplumda kesin olarak ‘Zayıflık faşizmi’ egemen. Bunun bir de kan kardeşi var. ‘Gençlik faşizmi’ Gençlik, başka bir yazının konusu.

Zayıflık faşizmi kadınlardan başlayıp suya atılan bir taşın bıraktığı izler gibi dalga dalga topluma yayılıyor. Ve peşin bir de kabul ile birlikte gelişiyor. “Zayıf olmak sağlıklıdır”  Evet çok kilolu olmak sağlıksız olabilir. Şeker ve kalp gibi bazı rahatsızlıklara yol açabilir. Ama zayıf olmak gerçekten sağlıklı mıdır? İşte bu konuda şüphelerim var. “40’dan sonra azanı teneşir paklar” diye bir laf vardı. Doğruydu. Çünkü insanlar 45-50 yaşında ölüyordu. Şimdilerde neredeyse 70’inde azmayanı ayıplıyorlar. Efenim, “Eskiden herşey doğaldı. Şimdi herşey kanserojen”. Yok yaa… Eskiden dediğiniz zamanlar insanlar 50’sinde ölüyordu. Şimdi 80’inde gidenin ardından “Daha gençti” diyoruz. “Şimdi kanser ve başka hastalıklar daha çok görülüyor” gibi bir söz de bu sağlık takıntıcılarının ağzında. Şimdilerde kanser daha çok görünüyor. Doğrudur. Ama bunun nedeni çok yaşamamız. Yaş ilerledikçe kanser görünme olasılığı artıyor. Elbet bir nedenden öleceğiz. Kimse ölümsüz değil ya. Zaten had safhada ekonomik gelecek kaygısı taşıyoruz. Buna bir de sağlık kaygısı eklemeyelim lütfen. Yoksa zayıf bir vücuda sahip ama ruhsal dengesi bozuk bireyler olacağız.

82 yaşındaki güzellik

Aslında bu yazı için hiç bir gerekçem yoktu. Sadece sizi kıskandırmak istedim. Çünkü ben, Sophia Loren ile tanışmış ve el sıkışmış bir adamım. Bu fotoğraflardan ilki 1950 yılına ait. Sophia sadece 16 yaşında. İnanılmaz bir güzellik. İkinci fotoğraf ise 2007 yılına ait. Sophia 73 yaşında. Hala çok güzel. İşte bu benim onunla tanıştığım yıl. Londra’da bir etkinlikte bu fırsatı yakalamıştım. Son fotoğraf ise 2016. Yani bu yıla ait. Sophia 82 yaşında. Müthiş değil mi? İnsana yaşama sevinci aşılıyor.

Kleptoman Ünlü cerrah

Sen dünyaca ünlü bir cerrah ol. ‘Sınır Tanımayan Doktorlar’ gibi önemli bir organizasyonun kuruluşunda bulun. Üstelik 75 yaşına gel. Sonra da pasaport polisinin telefonunu çal. Mutlaka kendisine bir teşhis koymuştur. Ben söyleyeyim doktor amca bir kleptoman. Habere göre Fransız cerrah Jacques Philippe Michel Beres, 15 Şubat'ta Sabiha Gökçe Havalimanı'na gelmiş.Pasaport kontrolü gişesinde görevli polis memuru Y.D.'nin cep telefonunu cebine koyan 75 yaşındaki Beres, daha sonra Suriye'ye geçmek üzere bineceği Gaziantep uçağına yönelmiş. Telefonunu bulamayan polis memuru, kameraları kontrol ettiğinde durum açığa çıkmış. Koşarak uçağa yetişen polis ünlü cerrahı cebindeki çalıntı telefonla birlikte yakalamış. Tutuklanıp cezaevine konan ünlü cerrah Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkmış. "Pişmanım ve üzgünüm" diyen Beres 10 ay hapse çarptırılmış. Ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş. 36 gün cezaevinde yatan Beres tahliye edilmiş. Kleptomanlar kendilerine hakim olamazlar. Benim birlikte çalıştığım böyle bir arkadaşım vardı. Maalesef ne yaptıysak baş edemedik. Sonraları yolumuz ayrıldı. Hala devam ediyor mudur bilmem? Tabii aklıma takılan bir soru da yok değil. Pasaport polisinin cep telefonunun bankonun üzerinde ne işi varmış?