AVRUPA BİRLİĞİ VE İNGİLTERE

Hasan KÖNİ 27 Haz 2016

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Avrupa Birliği II.Dünya Savaşı'ndan sonra Amerikan Başkanı Roosevelt ve İngiltere Başbakanı W.Churchill'in 1941 yılında Atlantik Beyannamesi'yle tasarladıkları bir proje idi.

Avrupa Birliği II.Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikan Başkanı Roosevelt ve İngiltere Başbakanı  W.Churchill’in  1941 yılında Atlantik Beyannamesi’yle tasarladıkları bir proje idi. Savaşın çıkma nedenini ekonomik bozukluklar ve ham maddelere ulaşma çabası olarak görmüşlerdi. Devrin tanınmış iktisatçıları ile birlikte önemli  ekonomik projeler hazırladılar.1944’de yani savaşın sonlarına doğru  Washington DC yakınlarındaki Bretton Woods kasabasında, bugün iyi tanıdığımız IMF, Dünya Bankası ve  Gümrük ve Tarifeler Birliği örgütlerinin temeli atıldı. Bu örgütler dünya ekonomisini yönlendirip canlandıracaktı. Birbiriyle geçinemeyen ve sürekli savaş çıkaran Avrupa ülkeleri için ise önce Marshall planıyla  Avrupa ülkelerine milyonlarca dolar aktardılar.. Peşinden, Avrupa Kalkınma ve İşbirliği örgütünü kurdurdular. Amerikalılar İngiltere’ye büyük fonlar transfer ettiler. Almanya’nın taban endüstrilerine yatırımlar yaptılar ve Fransız ekonomisini desteklediler. Böylece doyacak ve giyinecek olacak Avrupa halklarının birbirlerine düşman olmayacaklarını düşündüler. Bu projeye itiraz eden Sovyetler Birliği ise başka yapılanmalara gitti.

Amerika’nın ikinci hamlesi kendi federal ekonomik yapılanmasına benzeyen bir yapılanmayı Avrupa’ kurmak oldu. Avrupa’nın temel altı ülkesini Avrupa Kömür ve Çelik Birliğinde birleştirdiler. Siyasi açıdan yakınlaşmaları henüz erken olduğu için önce Avrupalıların libidolarına hizmet etmek gerekiyordu. Ekonomi  ve çıkar hesapları Avrupalıları birleştirebilirdi. Kömür ve Çelik Birliği başarılı oldu. Bu gelişmeler sırasında Avrupa ekonomik birliğini savunan bütün Avrupalı düşünürlerin daha önce Amerikan örgütlerinde çalıştıklarını da hatırlatmak gerekiyor. Amerika’nın Fransa büyük elçisi  o dönemde  Paris’te verdiği konferanslarda Avrupalıları çabalarından dolayı övdükten sonra Amerikan ekonomik sisteminin entegre yapısından örnekler vererek, bu yapı sayesinde Amerika’nın nüfuzunun Avrupa’nın yarısı kadar olmasına karşın iki misli üretip, iki misli para kazandığını anlatıyordu.

Ekonomi geliştikçe Avrupa Ekonomik Topluluğu büyüdü. Topluğun başını çeken Fransa’nın ve Başkanı De Gaulle’ün  Amerika’nın emredici üslubu ve davranışlarıyla sorunu vardı. De Gaulle’ün düşüncesindeki Avrupa, Portekiz’den  Urallara kadar giden bir alanı kapsıyordu ve İngiltere’nin Avrupa Ekonomik Topluluğuna üye olma çabasını bir Amerikan oyunu olarak görüyordu. Fransa, De Gaulle yönetiminde İngiltere’nin AET’na girmesini iki defa veto etmişti. De Gaulle’ün ikinci kavgası Amerika’nın Avrupa’yı korumak için ortaya attığı “Topyekün Nükleer Mukabele” doktrininden vazgeçerek “Esnek Mukabele “ denen ve Avrupa’nın nükleer silahlardan korunmasına pek önem vermeyen yeni bir doktrinine geçmesi üzerine oldu. Fransa, NATO’nun askeri örgütüne çekildi. Bu dönemde, Amerika’nın stratejik planlarını bozan Fransa olmuştu. Amerika 1968 öğrenci olaylarını kullanarak De Gaulle’ün yıpranmasını sağladı ve Fransa’nın kurtarıcısı De Gaulle  iktidardan düşürüldü. Böylece, İngiltere 1971 yılında AET’ye üye olabildi.

AET 1990’larda Avrupa Birliği'ne dönüştü ve Sovyetlerin çökmesiyle eski doğu Avrupa ülkeleri Birliğe katıldılar Avrupa, avro ile para birliğine giren Avrupa’nın geleceği parlak gözüküyordu. Ancak, Avrupa,1990 ortalarında Amerikan lobilerinin Ortadoğu politikalarına ortak olmak zorunda kalınca günümüze kadar süren terör ve göç  olaylarının yoğun baskısı altında kaldı. Öte yandan, Asya ekonomilerinin yükselişi ve Batı ile yoğun rekabete girişmeleri, Amerika’nın Ukrayna politikası nedeniyle Avrupa’nın büyük ekonomik kayıplarının olması Avrupa ülkelerini oldukça etkiledi. Amerika bozulan ekonomik düzeni yeniden düzenleme amacıyla yeni Atlantik Ekonomik İşbirliği Anlaşmasıyla etrafı toplamak isterken, çöküşe dayanamayan İngiltere sistemden çıkarak ekonomisini bağımsız yönetmek istedi.

İşin ilginç tarafı Almanların, Anglo-Amerikan yapısı sisteme karşı çıkıp kendi çıkarlarını gerçekleştirmeleri için uğraşları karşısında iki dünya savaşı çıkaran İngiltere’nin bu gün Avrupa’yı Alman hegemonyasına bırakarak geri çekilmek durumunda kalması. Almanya’nın Rusya’ya yaklaşması durumunda 1648 Westfalya Barışı ile kurulan dünya düzeninin ne hal alacağı ve Amerika’nın  can havli ile neler yapacağı çok ilgi çekici  veya korkutucu olabilir.