​ARTIK LAF DEĞİL, İCRAAT VAKTİ!

Ekin GÜN 26 Tem 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Evet!

Evet!

İşgalci İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik zorbacı tutumuna çok öfkeleniyoruz, “Kahrolsun İsrail” diyoruz, İsrail Büyükelçiliği önünde protestolar düzenliyoruz ama değişen ne oluyor?

Hemen söyleyeyim; hiçbir şey! Ne İsrail kahroluyor, ne de meydanlardan, büyükelçiliklerden gösterdiğimiz tepki amacına ulaşıyor.

O zaman artık yeni ve daha etkin bir mücadele sergilememiz şart.

Aslında bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü grup toplantısında söyledi:

“Buradan tüm Müslümanlara çağrım, lütfen oraları ziyaret etsinler, gidemiyorlarsa kandil yağı timsali oraya yardım göndersinler. Bugün İsrail askerleri basit hadiseleri bahane edip pervasızca Mescid-i Aksa'nın bahçelerini pervasızca kirletiyorsa bunun sebebi bizlerin yeteri kadar Kudüs'e yeteri kadar sahip çıkmıyor oluşumuzdandır. Madem ki kalbimizin bir yarısı Mekke, bir yarısı Medine, üzerinde de bir tül gibi Kudüs vardır, öyleyse gelin hep birlikte Kudüs'e sahip çıkalım. Ama tıpkı Mekke'ye, Medine'ye sahip çıkar gibi çıkalım.”

Sözün özü budur!

Lafla değil, icraatla sahip çıkacaksak çıkmalıyız.

Ancak o zaman oradaki Müslüman kardeşlerimize bir faydamız dokunabilir ve ancak böyle barbar İsrail’in bu zulmüne karşı uluslararası kamuoyunda bir farkındalık oluşturabiliriz.

O nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözleri önemli.

Peki anlayacak olan var mıdır?

Ümit dünyası ama meçhul!

***

Aslında demek istediğim şu…

Dünya bir süredir ısınmakla kalmıyor kaynamaya başladı.

İsrail’in adını son zamanlarda duymazken her zaman ki gibi zulümlerini sergileyerek adlarını duyurmayı başardılar.

Türkiye’nin Gezi Darbesi’nden bu yana hedefte olduğunu söylememe gerek var mı bilmem.

Yaşadığımız her hadisede AB’nin, AP’nin ve tüm dünyanın ikircikli tutumunu gördük, yaşadık.

Hala daha Almanya terör örgütü mensuplarına sahip çıkıyor, etrafa gülücük dağıtırken terör örgütlerine lojistik destek sağlıyor, teröristleri ülkesinde el üstünde tutuyor.

ABD’nin FETÖ teröristbaşına hala daha sahip çıktığını söylemeye gerek yok, her şey ortada.

Hatta İngiltere Büyükelçisi Richard Moore’un FETÖ’yü terör örgütü olarak görmediklerini ifade ettiği açıklamasını okumuşsunuzdur.

E Suriye’de yaşananlar ortada, ABD’nin ad değiştirerek güya PYD/YPG’nin adını “temizleme” derdine düşmüşse de oynadıkları bir tiyatrodan ibaret.

DEAŞ’ın boşalttığı alanlara PYD’yi koyarak güney sınırımızda “2. İsrail Devleti” olabilecek terör koridoru amaçlarından vazgeçmişte değiller.

Katar’a uygulanan diplomatik ablukada tüm bunlarla bağlantılı… Hiçbiri birbirinden bağımsız olmadığı gibi zincirin bütün parçalarını oluşturuyor.

Mescid – i Aksa’ya karşı uygulanan zulüm de tüm bunlardan bağımsız değil.

Küresel merkez zaman zaman yoğunluğunu düşürse de ulaşmak istediği karanlık hedeflerinden asla vazgeçmez.

Zaten buna defalarca şahit olmadık mı?

***

O zaman ne yapacağız?

ABD’de ve Avrupa’da gerçekleşen seçim sonuçlarını gördük, dünyada değişen bir sosyoloji var.

Bu sosyoloji Fransa dışında yerleşik düzenin aksi istikametinde hareket etti.

Devletlere her ne kadar kendimizi anlatmaya çalışsak da anlayacakları yok, onlar yüzyıllar öncesinden belirledikleri karanlık projelerini devam ettirme gayretindeler.

Biz ise kendimizi dünyadaki halklara anlatarak, ancak uluslararası kamuoyunu bu düzlemde oluşturarak başarılı olabiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi bu ancak birlik ve beraberlik içerisinde bir de en önemlisi icraatla olur.

Her ne kadar içimizi soğutsa da devir artık lafla haykırmanın devri değil, en azından karşıdaki çifte standartlılar kadar icraat sahibi olmak zorundayız.

Çünkü savunduğumuz “dava” da icraatı temsil ediyor ve davamızın haklılığı da su götürmez bir gerçek.

Onun içindir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kulak verelim ve meselemizi icraata dökelim.

İnandıklarımıza lafla değil, icraatla sahip çıkalım.