Fizikteki entropi yasası gereği var olan her şey yaş almaya, eskimeye, yabancılaşmaya, bozulmaya, kaosa ve yok olmaya doğru gider.
Fizikteki entropi yasası gereği var olan her şey yaş almaya, eskimeye, yabancılaşmaya, bozulmaya, kaosa ve yok olmaya doğru gider. Bu kanun, insan için de geçerlidir. Mademki varız, o halde yaşlanmanın ve ölümün yolcusuyuz. Yolcuyuz da bunu kavramakta biraz gecikiyor hatta bazen yolcu olduğumuzu dahi anlamadan yol bitiyor galiba.
Vaktiyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümünde yaşlı ruh sağlığı biriminde (Geriatri) bazı klinik çalışmalara katılmıştım. Kuşkusuz mesleğimiz bakımından her yaştaki insandan öğrendiğimiz çok şey oluyor. Ama insanı tanımak için yaşlılarla birlikte olmak, onları dinlemek, bazen konuşmadan iç dünyalarına yolculuk edebilmek apayrı bir deneyim. Gerçekten de ömürlerinin son demlerinde hayatı acısı ve tatlısıyla yaşayan, ahlakı, erdemi, hakkı, adaleti, haksızlığı, ihaneti, vefasızlığı gören, maddeyi ve manayı tecrübe eden bu deneyim membalarından öğreneceklerimiz çok fazla.
Bunun içindir ki mesleki yaşamım boyunca karşılaştığım en yoğun ailevi sıkıntılarda, çözülemeyecek gibi görünen insan ilişkileri problemlerinde, insan merkezli en karmaşık sorunlarda çevremdeki yaşlıların deneyimlerinden yardım almayı alışkanlık edindim. Aile şirketleri danışmanlığı sürecinde karşılaştığımız ve gerçekten tıkandığımız birçok karmaşık hatta bazen uçuk olayları anlamada ve çözüm yolları geliştirmemizde rahmetli babamın tecrübeleri yol gösterici olmuştur.
Kitaplardaki akademik bilgileri, yaşayarak tecrübe etmiş insanların çözümleri bizi geliştiriyor. Bakış açımıza yeni boyutlar kazandırıyor ve zihnimizde insan ilişkilerine dair göremediğimiz pencerelerin açılmasını sağlıyor.
Klinik çalışmalarımız sırasında amacımız, sorunlarıyla baş etmek için gelen yaşlılara grup çalışmaları yapmak, kendilerini ifade etmelerini sağlamak ve yaşam hikâyelerini yazmaktı. Ancak arzu ettiğimiz başarıyı sağlayamadık. Hocalardan izin alarak yaşlılardan birini grup lideri yaptık. Önemli bir sorunu olmadığı halde kliniğin müdavimi olan, insanları dinlemekten ve deneyimlerini aktarmaktan keyif alan bir amcanın, gruba katkıları olduğunu gördük.
HAYAT KISA
Zira grup çalışmalarında onlardan biri olan yaşlı amca, katılımcılarla sohbet ediyor, onları rahatlatıyor, bazen düşündürüyor bazen de şakalarıyla eğlendiriyordu. Adı koyulmamış bu doğal psikoterapi ortamında kendilerini ifade eden yaşlılardan ve özellikle grup liderinden çok şeyler öğrendim.
Ondan not ettiğim cümleleri okuyunca yaşlı bir insanın ruh haliyle yeniden hemdem oldum. 83 yaşında, eşi vefat etmiş, öğretmen emeklisi, iki evlada sahip, zihni berrak ve çalışmamızdan beş yıl sonra vefat eden, dünya tatlısının sözlerine kulak verelim şimdi:
“…Benim yaşım ileri ama yaşlanan bedenim, ruhum değil. Yıllarca insan yetiştirmeye çalıştım. Mezun ettiğim öğrencilerim arasında önemli yerlere gelenler yanında, hayata tutunmakta sıkıntı çekenler de oldu. 9-10 yaşında bir çocuğun kişiliği ve ruh hali, ellisinde ve sekseninde de çok farklı değil. Yani aslında ruhlar yaşıttır. Hayat deneyiminin, kişiliğimizin gelişmesi ve olgunlaşmasında önemli katkısı olabilir ama çok azımız bundan yararlanıyoruz.
Kuru ekmekle mutlu olabilen, baklavayla mutsuz olanları tanıdım. Yedi sülalesine yetecek kadar zengin olduğu halde huzursuz olan ama yarın yiyecek derdi olduğu halde şükür eden insanlar tanıdım. Toplumu idare etmek üzere siyasete atılan ama evindeki sorunları çözemeyenleri tanıdım. Eşini kaybedince kendisini de kaybeden ve intihar etmeyi düşünenleri gördüm.
Evladım, bu örnekler ne diyor biliyor musun? Hayat çok kısa ve bunu fark ettiğimizde geç olabiliyor. Hangi yaşta olursa olsun insan, nefsinin elinde oyuncak olmamalı, arzularının dışına çıkmayı başarmalı. Gönlünde ötekine yer ayırmayan kişi iflah olmuyor. Arkadaşlarımın çoğunun sağlık sorunları var. Bu normal bir durum, normal olmayan yaşlılığa uyumda yaşadıkları sıkıntılardır. Çoğu, yaşlılığı kabullenmede zorlanıyor ve ilaçlara başvuruyor.
Her dönemdeki güzelliği yakalama çabası varken sonuna yaklaştığımız yaşama yabancılaşmak önemli bir çıkmaz. Bu çıkmazın aşılmasında başkasına iyilik üretmek ve yüce Yaratıcı ile derin bir bağın kurulması şarttır…”
BİHABER
İnsanı hayata bağlayan amaçların zayıfladığı yaşlılık döneminde, hayatın mana yönü daha fazla öne çıkmaya başlar. Kişi manadan uzak bir hayatı tercih etmişse yaşlılık dönemine bir anlamda hazırlıksız yakalanır ve bu çağa uyumda zorlanır. Eğer kalbin şefkatine ve ruhun kemaline yeterince yatırım yapılmamışsa ömrün her vaktinde zorluk çekilir de yaşlılıkta bu daha büyük sorun olarak karşımıza çıkar.
Yaşar Kemal’in “Kuşlar da Gitti” romanında geçen, cami kenarında kuş satın alıp azat edenlerin azalmasıyla kuş satarak harçlık kazanan çocukların, insanlara yabancılaşması gibi, alıştığı sosyal ortamı yitiren yaşlılar da hayata yabancılaşır.
Hayatı, salt hayatla sınırlı tutan bir yaşam algısı, özellikle yaşlılık döneminde katlanılması daha zor bir psikolojik sorun kümesini beraberinde getirir. Hangi yaşta olursak olalım hayata yabancılaşmamak için yaşamla iç içe olmak ama yaşamın bir sonunun olduğunu da unutmamak zorundayız. Bu süreçte etrafımızdaki yaşlıların rehberliğine başvurmak, geçmişin ve geleceğin köprüsü olan yaşlılardan dersler almak bize iyi gelecektir.
Niyâzî-i Mısrî’nin bir mısraıyla bitirelim:
“Günde bir taşı, binâ-yı ömrümün düştü yere,
Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber.”