Bu ikinci dalga, sadece bizde değili Avrupa ve başta Amerik olmak üzere bir çok ülkede kendini iyice hissettirdi ve salgınla mücadele konusunda aldıkları önlemleri iyice sıklaştırmaya başladılar.
Çin’de ortaya çıkıp hızla yayılmaya başlayan Kovid-19 salgınının, bir-iki gün sonra, o namıdeğer mart ayına, ülkemizde ilk vakalarının görünmesinin yıldönümüne gireceğiz. İlk koronaviris ölüm olayının yıldönümündeyiz ama görünen o ki, salgında hala olması gereken yerde değiliz. Birinci dalgadan kurtulmak üzereyiz derken ikinci dalgaya yakalandık ve oldukça sarsıldık.
Bu ikinci dalga, sadece bizde değili Avrupa ve başta Amerik olmak üzere bir çok ülkede kendini iyice hissettirdi ve salgınla mücadele konusunda aldıkları önlemleri iyice sıklaştırmaya başladılar. Buna rağmen salgının yayılması konusunda çok kesin sonuçlara varamadılar.
Bu durumda bizler neler yaptık bunun net yanıtını hala verebilecek durumda değiliz. İkinci dalgadan en çok etkilenen ülkelerden biri olduğumuzdan, uzman değerlendirmelerinden gündeme yansıyanlar, hızla artan vaka sayıları, vefat sayıları oldukça endişeli rakamlarlara doğru gidişin habercisi gibiydi.
Geçen yılın sonlarına doğru vaka sayılarındaki artış hızında biraz olsun yavaşlama gözlenirken bu kez de Avrupa’da ortaya çıkan ve hızla yayılma eğiliminde olan virüsün mutasyona uğramış hali, mutantvirüsteki bu beklenmedik gelişme, bir süre sonra dış bağlantılarla ülkemize taşınarak kendini hissettirmeye başlamıştı. Kovid-19’un ülkemize girişinin birinci yıldönümüne girerken bu kez de korona ile mücadelede yeni bir cephesinde savaşır duruma geldik.
Bu haftalarda yayınlanan rakamlarıyla vefat olayları az da olsa geriliyor olmasına rağmen, vaka sayılarında artışların olduğu gözleniyor. Adına mutand virüs denilen mutasyona uğrayanının yayılma endişesini yaşıyoruz.
Dünya, mutandviriüs ile mücadelede etkin önlemler alırken üretimi ve uygulanması sürdürülen aşılarla oransal olarak bağımlılığı sağlayacak aşılama uygulamalarını hızla yürütüyorlar. Maske, mesafe ve tijyen konusundaki önlemlerinden de asla vazgeçmiyorlar. Sokağa çıkma, kalabalık ve toplu alanlardaki yaşam kısıtlamalarını kontrollü olarak özenle sürdürüyorlar.
Peki, bu durumda biz neler yapıyoruz? Aşılama uygulamaları birkaç hafta önce başlatıldı. Yavaş da olsa, planlanan şekliyle devam ediliyor. Son gelen bilgilere göre 60-65 yaş üstülerin birinci doz aşılamalarına devam ediliyor. Bu arada birinci doz aşıları tamamlanmış olan 75 yaş üstülerin ikinci doz randevuları sürdürülüyor ve aşıları yapılmaya devam ediyor. Tam olarak elimizde ne kadar aşının olduğu ve aşılananlar sayısının nüfusumuza oranla ne aşamaya geldiği konusunda net bilgimiz yok. Ulusal bağışıklık sınırının ne kadar yakınındayız, o konuda da ne aşamadayız bilemiyoruz.
Bu arada, yürürlükte olan önlem kısıtlamaları konusunda ne tür değişiklikler olacak o konuda da hiçbir bilgimiz yok. Okulların yüzyüze eğitime geçip, geçmeyeceği konusunda açıklamalar var ama onlar da net değil. Kafalar karışık. Milli Eğitim Bakanı “başlayacağız” diyor ama bu durum, 1 Mart Pazartesi günü Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında yapılacak kabine toplantısından sonra şekillenecekmiş.
Yazıyı yazdığım sıralarda son gelen bilgi; 1 Mart’ta başlaması planlanan yüzyüze eğitim, kabine toplantısında sonraki güne ertelenmiş. O toplantıda alınacak karara göre sonuç belli olacakmış. Bir başka bilgi ise; İstanbul ve Ankara Valiliklerinin yüzyüze eğitim konusunda erteleme istediği şeklinde.
Peki kısıtlamalarda ne değişiklikler olacak? Özellikle, kapalı olan iş yerleri ile ilgili neler serbest bırakılacak. Birçoğu kapanma tehlikesi ile karşı karşıya olan restaurant, café ve benzeri küçük işletmelerin durumu ne olacak? Ekranlara yansıyan toplantıların, kongrelerin rahatlıkla yapılabildiği ortamlardaki kadar olmasa da benzeri kısıtlamalardan ne zaman kurtulacaklar. “Salgının cengaveri viriüs adres adres mi seçiyor!”
Ve en önemlisi; aylardır yazdığımız, evde kalmaya mahkum edilen, unutulmuş durumda, yaşam sorunlarındaki çaresizlikleri ile başbaşa bırakıldığını düşünen 65 yaş üstüler ne zaman hatırlanacaklarıdır? Toplu taşıma yasakları ne zaman gündeme getirilecek. Bu yasaklar ne zaman gevşetilecek? Bulaşının sorumlusu oldukları izlenimi ne zaman üzerlerinden kaldırılacak?