Öncelikle akşam haberlerinin tek gündeminin pandemi konulu haberlerdeki gelişmeler beklediğini, haber özetlerinde net görebiliyoruz.
Yazı yazmak için bilgisayar başına geçtiğimde yazmak istediklerimi konsantre olabilme konusunda rahatsızlık hissediyorum. Bunu tüm açık yürekliliğimle söylüyorum.
Nedenini yazmama gerek yok. Okuyunca neden böylesine yoğun bir olumsuzluk, isteksizlikle boğuştuğumu anlamışsınızdır. Tüm yazılı ve görüntülü basında ve tüm kitle iletişim organlarında yazı yazmaya çalışan çoğu köşe yazarlarının, haber yazmanın merkezinde olan Kovid-19 merkezli haberlerin baskısı altında olduğunu biliyoruz. Öncelikle akşam haberlerinin tek gündeminin pandemi konulu haberlerdeki gelişmeler beklediğini, haber özetlerinde net görebiliyoruz. Genelde haberlerde, haber programlarında, pandemi dönemi ve Kovid-19'un gidişatı merkezli haberler olunca biz köşe yazarları oldukça sıkıntılı dönemde yazı yazmaya çalışıyoruz.
Yazmak istediğimizde çok daha farklı konuların varlığını biliyoruz ama gündemi, toplumu en çok ilgilendiren haberlerin merkezinde olmadan, virisün toplum üzerine yüklediği, baskıladığı olumsuzlukları yazmadan de geçemiyoruz. Hele hele, kış mevsimine girmek üzere olduğumuz son bir ki hafta içinde salgındaki bulaş hızının artması, bunun hasta ayısında çıktığı yoğunluğu tehlikeli sayılara varması, durumun endişenin çok ötesine vardığını gösteriyor.
Bu endişeli durumun ilk akla gelen önlem olarak, 65 üstülere, gün içinde uygulanmaya başlanan 10-16 saatleri arası sokağa çıkmama kısıtlamasıyla iyice gündeme geldi. Son haftalardaki vaka artışının nedeni buna bağlandıysa ve bu önlem gerekli göründüyse söyleyecek fazla bir şey yok. Ancak, başta İstanbul’un kalabalık bölgelerinde iyice artan, gözle görünür karamsarlık yaratan görüntüler, kalabalık ortamlarda toplanmama önlemleri konusundaki gevşeme, maske konusundaki vurdumduymazlık, bazı bölgelerdeki eğlence toplantıları, ev ziyaretleri, havaların soğumaya başlamasına bağlı olarak kapalı ortamlara taşınması virüsün yayılması nedeni olarak gösteriliyor.
Tüm bunlar; artan vaka sayısındaki hız, bunun hasta sayısı, vefat olaylarına yansıması, durumumuzun hiç de iyiye gitmediğini gösteriyor. Pandemide sağlıklı kalabilmemiz için yapmamız gerekenleri asla ihmal etmemeliyiz;
- Evlerimiz dışında mutlaka maske takmalıyız. Dış mekanlarda ortak kullanılan
yerlere ellerimizle dokunmamalıyız, ellerimizi ağzımıza, burnumuza ve gözümüze
sürmemeliyiz.
- Mümkün olabildiğince evde kalmalı dışarı çıkmamalıyız. Çıkmak zorunda kalırsak
da; kalabalık ortamlarda (Kafeler, düğün-dernek, taziye, toplantı, ağırlama, uğurlama v.b
gibi) bulunmamaya dikkat etmeliyiz. Ve her yerde sosyal mesafeyi mutlaka korumalıyız.
- Hijyene ve temizliğe dikkat etmeliyiz. Ellerimizi; dezenfektan, limon kolonyası ile
temizlemeli, fırsat bulduğumuzda, ve eve geldiğimizde bol sabunlu suyla mutlaka
yıkamalıyız.
Artık bu illetle etkin savaşta iş başa düşmüştür. Artık “o yaş bu yaş”, “şu veya bu
nedenlere dayalı yersiz tartışmalarla didişmeyelim, zaman kaybetmeyelim. Topyekün,
yılmadan, mücadeleye devam. Kovid-19’a yenilmeyelim.”
BİR TUTAM TEBESSÜM
GERÇEK YAŞAMDAN FIKRA GİBİ!
Bazan anlatılanlar gerçek yaşamdan alıntılar gibi dilden dile dolaştırılırlar. Sonra da
fıkra bu denip anlatılır anlatılır.
İşte Ekşi Sözlükte yere alan bir Covid-19 fıkrası:
“Vaktiyle Çorum’da şifa dağıtan kör ana lakaplı bir kadın ve Cavit isimli oğlu varmış.
Yaşı epey ilerlemiş, Çin’in komünist lideri, kör ananın ömür uzatan iksir bulduğunu
öğrenmiş. Gizli ajanlarını gönderip Çorum dağlarında şifalı ot toplayan kör ana ve oğlu
Cavit’i Çin’e getirtmiş.
Komünist Başkan kör anadan ömür uzatan iksir yapmasını istemiş. Aslen ülkücü olan
hilal bıyıklı kör ana komünist başkanın isteğini kabul etmemiş.
Daha sonra baskılara dayanamayan kör ana komünist başkanı kandırarak yarasa
çorbasından geliştirdiği virüslü vebayı iksir diye içirmiş.
Veba kısa sürede tüm Çin’e ve dünyaya yayılmış. Kör ana salgını literatüre korona
olarak geçirmiş ve Dünya Sağlık Örgütü de yarasayı avlayan kör ananın oğlu Cavit ismini Çorumlu olduğu için plaka kodu ile Covid-19 koymuştur.”
İş buralara kadar gelmiş. Gör bakalım Covid-19 daha ne hallere düşeceksin.