Türkiye'de ilk sivil havacılık okulu, halen Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüten, dönemin Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen tarafından 1986 yılında büyük hayaller ve ülke sivil havacılığını ileri götürmek için üniversite bünyesinde 2 yıllık Sivil Havacılık Meslek Yüksek Okulu olarak kurulmuştur.

Türkiye’de ilk sivil havacılık okulu, halen Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüten, dönemin Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen tarafından 1986 yılında büyük hayaller ve ülke sivil havacılığını ileri götürmek için üniversite bünyesinde 2 yıllık Sivil Havacılık Meslek Yüksek Okulu olarak kurulmuştur. Gelişen teknoloji ve de değişen havacılık sektörü gereksinimleri de göz önüne alınarak; (zamanla) eğitimi, mühendislik seviyesinde olan mezunlara ihtiyaç duyulmuş. Bunun üzerine 2 yıllık olan bu Sivil Havacılık Meslek Yüksekokulu’nun müfredatına 1993 yılında; ileri seviyede matematik dersleri, diferansiyel denklemler, lineer cebir, akışkanlar mekaniği, devre tasarımı, aerodinamik, termodinamik, malzeme bilgisi, imalat yöntemleri, hava ulaştırma yönetimi, uçak sistem tasarımı gibi daha birçok mühendislik dersleri eklenmiş. Nihayet okullar tekniker eğitiminden mühendislik formasyonuna evrilerek 4 yıllık Sivil Havacılık Yüksekokulu haline getirildi.
Fakat, bu evrilme sırasında gözden kaçan nokta mühendislik eğitimi alan bu mezunların unvanının ne olacağı konusuydu. Ülkemizde birçok fakülte ve yüksek okulda mühendislik eğitimini alan Havacılık/Uçak Elektrik Elektroniği ve Uçak Gövde Motor Bakımı öğrencisi 1997’den bu yana unvansız olarak mezun olmaktadır. Şu anda her yıl bine yakın öğrenci bu okullardan bu şekilde mezun olmakta. 1997’den itibaren bütün mezunları hesaba kattığımızda yaklaşık 5-6 bin mezun ve bunların aileleri ile birlikte 20 bin insan bu konu nedeniyle mağdur olduğunu söyleyebiliriz.
Can yakan bir detay daha var ki, bu okullarda öğrenim gören ve yerleştirme sınavlarında Türkiye’de ilk 500’e giren öğrencilerin bile olması, ortalamada ise Türkiye’deki birçok mühendislik fakültesinden çok daha yüksek puanlarla bu okullara yerleştirilmeleri konunun başka bir garabetidir.

UNVAN OLMAYINCA NE OLUYOR?

Unvan konusundaki eksiklik bu mağdur mezunların diplomalarının A4 kağıttan farksız olmasına neden oluyor. Şöyle ki; bu okulların kamuda karşılığı olan bir kadro tanımı olmadığı için diplomalarının hiçbir değeri ve önemi yok. Sadece lise diplomasıyla kamuda işe yerleştirilebilmekteler.
Özel sektörde ise sadece uçak bakımcısı olarak çalışabilmekteler. Ama bu da bir artı değil. Çünkü uçak bakımında çalıştıkları bu alan için üniversite mezunu şartı aranmıyor. Herhangi bir Teknik Lise, 2 yıllık Teknik Meslek Yüksekokulu mezunları da onlarla aynı işi yapabiliyor. Hal böyle olunca Uçak Gövde Motor Bakım ve Havacılık/Uçak Elektrik Elektroniği bölümlerini okumak tamamen zaman kaybı ve dezavantaj. Şöyle düşünün; liseden mezun olmuş bir kişi hemen işe başlayıp bu iş için tecrübe süresini dolduruyor, fakat bu bölümleri okuyan kişi 1 yılı İngilizce hazırlık olarak 5 sene üniversite okuyor ve işe başladığında en az 2 veya 3 sene tecrübe edinmesi gerekiyor. Yani toplamda 7-8 sene harcayarak aynı konuma gelebiliyor.
Bunların dışında özel sektörde de uçak bakımı dışında hiçbir alanda iş bulamıyorlar. Oysa ki ülkemizde sadece mühendislik kadrosu ile işe alım yapılan fazlaca alan var. Bunun yanında havacılık ve diğer sektörlerde eğitimini aldıkları konular üzerinde mühendis olarak çalışabilecekleri birçok iş imkânı bulunmakta.

BU UNVAN NEDEN VERİLMİYOR?

Öncelikle bilinmesi gereken konu; Uçak Mühendisliği ve Hava Aracı Bakım Mühendisliği birbirlerinden çok farklı alanları ve disiplinleri temsil eden iki ayrın bölümdür. Uçak Mühendisliği; uçağın imalat, tasarım ve üretiminde yer alırken, Hava Aracı Bakım Mühendisi ise; havacılık ve havacılığa bağlı sektörlerdeki teknolojik gelişmeler, sistem tasarımı, farklı sektörlerde kullanılan gaz türbinli motorlar, uçakların uçuşa elverişliliğinin takibi, bakım ve onarımı gibi geniş bir yelpazede uzmandır. İşleri birbirinden tamamen farklıdır.
Ne yazık ki, 2012 yılında Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) yanlış bir kararla bu mezunlara hatalı bir kelime kullanarak Uçak Mühendisi unvanı verdi. Farklı disiplinler olması nedeniyle uçak mühendisliği unvanı, Hava Aracı Bakım Mühendisliği ile değiştirilmesi gerekirken unvan tamamen iptal edildi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin o zamanki yönetimi devreye girerek tehdit algısıyla yanıltıcı ve yasa dışı bir bilirkişi raporuyla okulları sanki 2 yıllık sözel meslek yüksek okulu gibi göstererek, mezunlara “Uçak Elemanı” unvanının verilmesine sebep olmuş.
2020 yılında yüzlerce dilekçe ile yasaya aykırı olan bu duruma itiraz edildi ve yeni bir değerlendirme başlatıldı. Bu süreçte, defalarca bir önceki görüş bildiriminde YÖK’ü yanlış yönlendiren İTÜ Uçak Mühendisliği Bölümü’nün görüşünün alınmaması resmi yollardan talep edilmesine rağmen, diğer üç okulun yanı sıra İTÜ Uçak Mühendisliği’nden de tekrar görüş istendi. Tarihinde hiçbir şekilde UEE (Uçak Elektrik ve Elektroniği), HEE (Havacılık Elektrik ve Elektroniği) ve UGMB (Uçak Gövde ve Motor Bölümü) bölümlerini bünyesinde barındırmamış, konunun çok dışında bir okul olarak muhatap seçilmesi ise YÖK’ü de şaibeli altında bırakıyor.
Öte yandan, Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin ne yönde görüş belirttiği bilinmemekle beraber, İskenderun Teknik ve Erciyes Üniversitesi’nden Hava Aracı Bakım Mühendisliğinin bu okullara verilmesi gerektiği kanıt ve nedenleri ile birlikte YÖK’e görüş olarak sunulmuştur.
Sonuçta, YÖK ‘eleman’ ifadesinin yanlış olduğunu söyleyerek kararını geri çekti. Fakat yine hiçbir kanunda yeri olmayan “Lisansiyer” gibi bir unvanı mezunlara uygun gördü. Uçak mühendisliğiyle dersleri karşılaştırıp derslerin tamamen aynı olmadığını referans göstererek ve yukarıda saymış olduğumuz çoğu dersin hiç alınmadığını söyleyerek yine yanlış ve de kanunsuz bir karar verdi.
Mağduriyetin en büyük kanıtı olarak şunu da ekledi; “Bölümlerin lisans düzeyinde eğitim verdiğini bu yüzden ön lisan eğitimini de kapsadığını ve bunun da üzerinde olduğunu belirtilerek, kamuda “Tekniker” olarak değerlendirilmeleri için öneride bulunacaklarını yazdılar. Yani tekrar iki yıllık mezun iken aldıkları unvana sahip olabildiler. Ama hala okudukları okulun hakkını elde edemediler.

MAĞDUR MEZUNLAR İŞİN PEŞİNDE

İdari süreç şu an devam etmekle birlikte YÖK’ten gelen cevabı Kamu Denetçiliği Kurumu’nun nasıl değerlendireceği beklenmekte. Kanunların tamamen yanında olduğu bu mezunlar bu işi sonuna kadar götürmekte kararlı. Bütün hukuki yolları kullanacakları çok açık. Görülen o ki topladıkları kanıtlar, aldıkları eğitimler, yurt dışı denklikleri, yanlarında yer alan hocaları, destek olan hukukçular ile bu işin peşini bırakmayacaklar. Bu okullardan ilki olan Eskişehir Teknik Üniversitesi Havacılık Fakültesi’ni yıllarca yönetmiş olan Prof. Dr. Mustafa Cavcar’ın “Bu okulların bir sonraki adımının; Bakım Mühendisliği olacağını ama bunun için Türkiye’nin hazır olmadığı” sözünü hatırlatan mezun mağdurlar veya mağdur mezunlar şöyle konuşuyor;
“Biz öğrenci ve mezunlar hep hazırdık zaten, okullar da hep hazırdı. Ülkemizin havacılık ve uzay vizyonu da artık daha bir hazır. Bunu anlamayan bir YÖK kaldı, onu da aşacağız inşallah.”
Hak verilmez alınır derler doğrudur. Bazı kurumların “Dediğim dedik” tarzındaki tutum ve davranışlarına söyleyecek söz bulamıyor, onlara halktan, haktan ve yasalardan üstün değilsiniz diyorum.
Mutlu yarınlar Türkiye’m.