"-Uçak anonslarının son derece kritik olduğu ve bu konuda çokça idari başvuru da olduğu halde neden bugüne değin uçaklarda ve havalimanlarında Kürtçe anons yapılmamakta ve Kürtçe çeviri hizmeti verilmemektedir?
Her şey adına “Kürt Açılımı” denilen o meşum süreçle başladı. “Akan kan dursun”, “Analar ağlamasın” diye önce gayri resmi de olsa silahlar sustu. Sonra sınır kapıları açıldı, ardından da dağdaki militanlar gövde gösterisi yaparak geldi topraklarımıza. Hatta mahkemeler bile ayaklarına gitti, yargılanıp affedildiler.
Daha sonra Şivan Perver, Civan Haco gibi sanatçılarını da buyur ettik. Kürtçe konserler verdiler. Hatta, Diyarbakır Meydanı’nında “Diyarbekir mala mina” (Diyarbakır benim evimdir) demelerini bile hoş gördük. TRT’de önce Şeş sonra Kürdi diye kanal tahsis ettik. Ve dahası devlet, kendi savaş uçağının düşürüldüğü Ağrı’daki Havalimanı’na Kürt alimi Ahmedi Hani’nin, PKK’nın saldırıları nedeniyle uçakların zaman zaman inemediği Hakkari Yüksekova Havalimanı’na Kürt komutan Selahattin Eyyubi’nin, Şırnak’ta yapılan yolcusu az havalimanına, TBMM’de yemin etmeye karşı çıkan, bakanlık yapan Şerafettin Elçi’nin adlarını vererek sürece destek verdi. İyi niyetle hareket eden devletim “Açılım Süreci”nin sabote edilmesinden sonra bu değişikliklerden hiç geri adım atmadı. Bir tek belediyelerdeki o abartılı tabelalar indirildi, havalimanlarındaki isimler aynen yerli yerinde duruyor.
Bunlara bakarak Türk-Kürt kardeşliği ve barışını aklımıza getiriyoruz. Türkiye’nin partisiyim diyen, fakat bunun için gayret göstermek yerine dolambaçlı yollara sapan Halkların Demokrasi Partisi’nin 2000’li yıllardan beri devam eden bir başka sevdası veya takıntısı daha var. Süreci fırsat bilen HDP milletvekilleri TBMM’deki görüşmelerde sanki Kürtçe yasakmış gibi bir algı yaratabilmek ve de Türkiye’yi dünyaya şikayet edebilmek için ve dahası başka bir sorun yokmuş gibi iki de bir “Uçaklarda neden Kürtçe anons yapılmıyor” sorusunu gündeme getiriyorlar. Her zemin ve fırsatta bu konuyu dile getirerek bir yerlere mesaj vermeye gayret ediyorlar diyebiliriz.
2000’lı yıllardan başlayarak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nda bakanlık yapan Binali Yıldırım’a, Lütfü Elvan’a, Ahmet Arslan’a özellikle bütçe görüşmelerinde uçak ve havalimanları gibi yerlerde anons ve duyurular “Neden Kürtçe de yapılmıyor” diye soruyorlardı. 2009’da Demokratik Toplum Partisi Siirt
Milletvekili Osman Özçelik, uçaklarda Kürtçe anons yapılmasını Bakan Binali Yıldırım’dan istemiş. Aldığı cevap onu ve diğer vekilleri tatmin etmemiş olacak ki, her bakana soru sormayı sürdürdüler.
Lütfi Elvan ve Ahmet Arslan’a bu konuda kaç vekil kaç soru önergesi vermiş acep!
Doğrusu tutanakları taramaya değer.
Adı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olan ve bakanlık koltuğuna oturan M. Cahit Turhan da bu sorulardan nasibini aldı.
HDP’li Necdet İpekyüz, TBMM’de Bütçe Görüşmeleri’nde “Uçaklar da Kürtçe ve Arapça anons yok. Olsa sanki kıyamet mi kopar” diye sorup cevabını almıştı.
Yine aynı tarihlerde, HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın yanıtlaması istemi ile bir soru önergesi vererek “İstanbul Havalimanı’nda başlanılan anlık çeviri sistemi ile 36 dilde ve 80 lehçede yolculara hizmet veriliyor. 20 milyondan (?) fazla Kürt yurttaşın ulaşımda ve kamu hizmetinde anadillerini kullanamamasının önündeki engeller kaldırılmalıdır” diyor, gündemle alakası olmayan şu soruları sıralıyordu.
“-Uçak anonslarının son derece kritik olduğu ve bu konuda çokça idari başvuru da olduğu halde neden bugüne değin uçaklarda ve havalimanlarında Kürtçe anons yapılmamakta ve Kürtçe çeviri hizmeti verilmemektedir?
-Kürtler neden ayrımcılığa maruz kalmaktadır?
-Kürtler yurttaş değil mi?
-Kürtler yolculuk yapmıyor mu?
-Kürtler uçağa binmiyor mu?
-Kürtler ulaşıma dair vergi vermiyor mu? -Neden Kürt yurttaşların ödediği vergiler kendilerine kamu hizmeti olarak dönmüyor?
-Anonsları anlamadığı için zarara uğrayan Kürt yurttaşların mağduriyetleri gideriliyor mu?
Bu sorularla ne anlatmak istedi sizce?
Son olarak, Ağustos 2020’de TBMM Başkanlığı'na önerge veren HDP Mardin Milletvekili Ebru Günay, havaalanı, liman, otogar ve garlardaki anonslarda, bilgilendirme kitapları ve tabelalarda Kürtçeye yer verilip verilmeyeceği yönündeki çalışmaları sordu. Bakan Adil Karaismailoğlu Günay'ın sorularını şöyle yanıtladı: “ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı) tarafından sivil havacılıkta kullanılacak resmi diller İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Rusça, Arapça, Çince olarak belirlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dilinin Türkçe, uluslararası havacılık dilinin ise İngilizce olması nedenleriyle anons ve yönlendirmeler bu kapsamda yapılmaktadır. Uçuş bilgi, anons ve danışma hizmetleri uluslararası metinlere göre Türkçe ve İngilizce olarak yapılmaktadır." Başka söze ne hacet.
Geçmişte de bugün de bu gibi mantıksız taleplere ilgili kişiler gerekli cevapları vermiştir. Benzer bir talep geçmişte yine bir milletvekilince dile getirilmişti. O da “Kürtleri katleden” ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen’in adının verilmiş olduğu havalimanından kaldırılmasını istemişti. Hiç kimse onu ciddiye almadı ve sustu.
Şunu hatırlatmak isterim ki, Anadolu yarımadasında 40’a yakın etnik kimlik var ve burada 36 ayrı dil konuşuluyor. Bugün Kürtler için istenen, çok masum ve insani görünen anons talebi yarın başkaları için de istenirse buna nasıl bir cevap verebiliriz acaba? Bilen var mı?
Türkiye’de, 5 milyondan fazla kişinin günlük hayatında anadili olan Kürtçeyi konuştuğu ve de kendini Kürt olarak tanımlayanların sayısının da en fazla 15 milyon kadar olduğu tahmin ediliyor.
Kürtler için, Kürtçe anons özgürlüğü isteyen bu milletvekilleri de dahil olmak üzere 50 yaşın altındakilerinin çoğunluğu da artık Türkçe konuşuyor.
Kaldı ki, bu ülkede Kürt olduğu halde Kürtçe bilmeyen veya bilmek ihtiyacı hissetmeyen insanlar da vardır. Yani bu bir ihtiyaç değildir. Sadece siyasi tatmin için böyle bir konuyu kaşımak, ortalığı birbirine katmaktan başka ne olabilir ki. Uçakta, trende, otobüste, vapurda ve de havalimanında birden fazla lehçesi olan Kürtçe anons hiç mümkün değildir.
Çünkü, birincisi, bu ülkenin resmi dili Türkçedir. Anayasa’da da böyle yazar. İkincisi de, havacılığın uluslararası dili de İngilizcedir. Bu nedenle uçaklarımızda resmi dil Türkçe ve İngilizce konuşulur.
Bu konuda en iyi örnek Amerika olsa gerek. Orada, değişik milliyetlerden milyonlarca insan, uçaklarla seyahat etmektedir. Örneğin, hiç kimse “Benim ana dilim Fincedir. Benim için Fince anons yapmak zorundasınız” diyemez.
Modern çağ etnisiteye çok saygı duyar. İnsanların kültürlerini geliştirmelerine ve ana dillerini konuşabilmelerine katkıda bulunmayı da ister. Ama havacılık gibi disiplin ve ciddiyet isteyen bir iş kolunda böyle bir istek masum ve haklı olamaz.
Türkçe, Kürtlerin de resmi dilidir.
İyi uçuşlar Türkiye’m...