Türkiye'de, turizm denilen; gezme, görme, yeme, içme, konaklama faaliyetlerini devlet katında adına bazen Kültür, bazen de Turizm Bakanlığı denilen dev yapılanma idare eder. Bazen de hem Kültür hem de Turizm Bakanlığı aynı isimle vaziyete hakim olmaya gayret eder ama işler de hep birbirine karışır gider.
Bu alanda işi bilen ve sektörün öncüsü ilk turizmciler, devletin bazı dayatma ve ön yargılarından bıkmış olacaklar ki "Bizi, biz yönetelim" diyerek, 1940, 1950 ve 1970’li yıllarda turizm sektöründe bir dizi örgütlenmeleri hayata geçirmiş. Siyasi duruşuyla da bilinen meşhur gençlik örgütü, Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF), Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı (TMGT) ve Türkiye Seyahat Acentaları Cemiyeti’nin (TÜSTAC) kurulmasını izleyen yıllar, 1972 yılında bu mirası kısa adı TÜRSAB olan Türkiye Seyahat Acentaları Birliği'ne bırakmış.
Seyahat acenteciliği sektörünün TÜSTAC adı altında tarihinde ilk kez örgütlülüğe girmesi, sektörün yaratıcısı acentelerine sektör hakkında konuşma hakkı vermiş.
Sektörün hızlı gelişimi daha dinamik ve etkin bir örgütlenme gerektirdiğinden bu süreçte acenteciler TÜSTAC’ı daha etkin kılmak için yola çıktı. Bir gurup idealist acenteci 1960-70 döneminde TÜSTAC’ta yapısal değişime gitti, kuruma dinamizm getirildi.
Bu yıllarda gerek acente sayısı gerekse bu acentelerin pazarda hızlı bir gelişme kaydetmesiyle sektör, karşılaştığı sorunları çözebilmek için daha iyi örgütlenmenin yollarını aramaya başladı.
Bir yanda sektördeki acentelerin yasal bir çerçeveye kavuşması diğer yanda turizm sektörünün böyle bir yapı içinde acilen örgütlenmesi gerekliliği gerçeği ortaya çıktı. Devlet kademesinden destek göremeyen acenteler, ortak bir çatı altında toplanıp, sektörün asıl sahipleri olarak söz sahibi olmaya karar verdiler. 1972 yılında bu arayış kendisini Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nde (TÜRSAB) somutlaştırdı.
TÜRSAB, 28 Eylül 1972 tarihinde yürürlüğe giren 1618 sayılı "Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu" uyarınca kurulmuş olan bir meslek birliğidir. Birliğin temel amacı, seyahat acenteliği mesleğinin ve faaliyet alanının temelini oluşturan turizm sektörünün gelişimine katkıda bulunmak.
TÜRSAB’ın hizmet alanı içinde 1618 sayılı kanunun belirlediği yetkiler çerçevesinde meslek disiplininin sağlanması, mesleğin gelişimine ilişkin faaliyetler, seyahat acentelerinin karşılaştıkları sorunların çözümü yönündeki çalışmalar yer alıyor.
1973 yılında TÜRSAB’ın ilk Başkanı Ergun Göksan oldu. 2 yıl görevde kalan yönetim kurulunda 2. Başkan Fikret Ervardar ve Genel Sekreter olarak Cemal Özcivelek, Sayman olarak Ferit Epikmen ve üye olarak da Çetin Kayra, Gencer Koyuncuoğlu, Haluk Durukal, Ziya Algar – ve Metin Sayalı gibi isimler vardı. TÜRSAB'ta daha sonra sırasıyla Metin Sayalı, Aydın Turan, Özcan Yuvalı, Güngör Su, Özcan Yuvalı, Bahattin Yücel, Ferit Epikmen, Bahattin Yücel, Muktedir Ballı, Başaran Ulusoy, Talha Çamaş, Başaran Ulusoy (Toplam 9 dönem) başkanlık yaptı. Halen başkanlığı Firuz Barbaros Bağlıkaya yürütüyor. (Bağlıkaya, ilk yöneticiliğini Başaran Ulusoy'un listesinde yaptı.) Bu başkanlarla aradan geçen bunca zaman içinde TÜRSAB, Turizm Bakanlığı'nın ağır ve hantal bürokratik yapısına ve bazı Turizm Bakanlarına rağmen iyi bir şeyler yapmak için önemli gayretler sarf etti.
Kurumun başına gün geldi Ferit Epikmen gibi çok idealist acenteciler geldi, gün geldi Bahattin Yücel gibi Turizm Bakanlığı da yapmış insanlar görev yaptı. Gün geldi Başaran Ulusoy gibi çeyrek asır yöneticilik yapıp da görevi bırakmak istemeyenler de yönetti bu kurumu.
Şu anda TÜRSAB'ta başkanlık yapmakta olan Firuz Bağlıkaya, sektörde deneyimi olan bir isim olarak göreve demokratik bir yarışı kazanarak geldi. En büyük şansı Mehmet Ersoy gibi bir meslektaşının bakan olması, en büyük dezavantajı da ETS'nin patronu olarak Mehmet Ersoy'u karşısında bakan olarak bulmasıdır.
Ama, Ersoy adı ondan önce bakanlık için geçen Fettah Tamince'den daha iyi bir tercihtir. Bunu icraatıyla görmekteyiz.
TÜRSAB Yönetim Kurulu'nun değişik kesimleri mutlu edecek bir yapıda olması pratikte sorunlar doğurmaktadır. Siyasi iktidarla iyi geçinmek zorunluluğu, bazı acente sahipleriyle ara sıra karşı karşıya gelmesine de neden olmaktadır. Her biri iki dil bilen, üniversite bitirmiş, çok kültürlü ve zor insanları da bünyesinde barındıran bir camiada dengeyi bulmak zordur. Firuz Bey, bu zorlukları yönetim kurulunda görev dağılımı yapıp, tek adam hegemonyasını kendi elleriyle yıkmasıyla aşabilmiştir. Bu çok önemli bir başarıdır.
Karşısındaki rakipleri güçlendirecek hata ve yanlışlardan uzak durması onun şahsi performansının olumlu bir yansımasıdır.
Bir yanda kendi işlerini yapan, bir yandan da TÜRSAB'ı yöneten Bağlıkaya'nın bir de gelecek seçimi dizayn etmek gibi bir handikapı da vardır dersek yanlış olmaz.
Kurumun ilgi alanı çok geniş. Üye sayısı 10 bini geçmiş. İleride belgemi satarım diyen birçok kişi üye olmak gayretinde.
Bu dikenli yolda, nasıl ilerlediğini basına yaptığı açıklamalardan anlamak mümkün.
Bakanlık ile ilişkilerde bir sıkıntı olup olmadığı sorulduğunda, Bağlıkaya; tüm nezaketiyle güzel bir cevap veriyor. “İletişim, irtibat ve diyalog, işimizin yüzde 50’si değil, yüzde 90’ıdır. Turizmde başarının anahtarı, kapsamlı iletişimdir. Dikey, yatay, dışlayıcı değil kapsayıcı, eş zamanlı, çok alanlı, hem sektör içinde hem sektörler arasında ahenk, uyum gereklidir. Bu orkestrayı Bakanımız Mehmet Ersoy’un yönetmesi beklenir. Biz, iletişim kanallarını sürekli açık tutmaya gayret ediyoruz, sonuç almaya gayret ediyoruz."
Biraz niyet okuyarak, söyleyemediklerini ben söylersem, daha az devlet, daha çok özel sektör demekten yanayım. Bakan varsın olsun, orkestrayı çok istiyorsa yönetir gibi yapsın, ama turizmi bakanlık denen yapının o katı ve aşılmaz duvarları arasından çekip almanın zamanı geldi.
Yani, kısaca ve net olarak, turizmi turizmciler yönetsin. Daha doğru olur.
Firuz Bey, "Yeni yasanın çıkmaması TÜRSAB seçimlerini etkiler mi?” sorusuna “Yaptığımız hiçbir faaliyetimiz seçime endeksli değil. Seçiliriz seçilmeyiz, o şekilde bakmıyoruz. Biz üyelerimize söz verdiğimiz şekilde yasa önerimizi Bakanlığımıza teslim ettik" diyerek zülf ü yare dokunmaktan imtina ediyor. Turizmcilerin hazırladığı kanun taslağını Turizm Bakanlığı'nın o çok bilmiş bürokratları, değiştirirse Firuz Bey'i başta oy vermeyen muhalif kesim, sonra da oy veren yandaşları topa tutar.
Yani seçimin kaderini bu yasa etkiler. O ne kadar dürüst ve gerçekçi olursa olsun birileri olaya kendi çıkarları açısından bakıp, ortalığı karıştırmaya meylederler.
O nedenle turizmi bakanlık değil, sivil toplum denilen turizm erbabı yönetmeli sözünün altını çizmek gerek.
İyi tatiller Türkiye'm...