Geçtiğimiz hafta tiyatro oyunu birkaç dostumla izlemeye gittik. Çok keyifli bir akşam olacak derken, arkamda oturan kişi gerçekten sınırlarımı çok zorladı. Üstelik bu ilk değil!

Hemen her hafta muhtelif tiyatrolarda oyunlar izlediğimden, daha önce defalarca benzer şeyler yaşadım ama artık ayrıca yazma ihtiyacı duydum. Daha da olmazsa, bu yazıyı broşür olarak bastırıp oyunlardan önce dağıtmayı planlıyorum!

Lütfen telefonunuzu kapatın!

Öncelikle herkesin bildiği ama nedense bir türlü uygulamadığımız bir kuralı hatırlatmak isterim: Lütfen oyundan önce telefonlarınızı kapatınız!

Son oyunda üşenmedim saydım: 6 kere telefon çaldı! Üstelik her iki perdenin başında anons yaptılar. Anlaması mı güç? Uygulaması mı zor? Yani ben her seferinde hem sesi hem alarmı iki kez kontrol ediyorum, açık olmasın diye. Saygıdır yahu bu!

Bir de şu var. Telefonun sesini kapattı diyelim, titreşim açık! E ne anladım ben o işten? Melodi çalmıyor ama zar zar zar sürekli titreşim sesi duyuyorum Ya da telefonun sesini de titreşimi de kapattı Allah razı olsun ama o telefonu elinde tutuyor ve mesaj/arama geldikçe ışığı yanıyor! Çaktırmadan kontrol ediyor ekranı, açıyor hafif bir açıyla, sonra hemen kucağına gömüyor!

Eğer bir haber bekliyorsanız veya biriyle iletişim kurma ihtiyacındaysanız oyuna girmeyin lütfen!

Biraz da olsa araştırın!

Şöyle saçma bir durum oluştu son günlerde. Kültürlü olduğunu ispat etmeye çalışan herkes tiyatroya gitmeye başladı. Yani sırf gitmiş olmak için, gittiğini sağa sola anlatmak için tiyatroya giden bir kitle oluştu. Fakat bilinçli olarak izlemediklerinden ve oyun araştırmak gibi bir huyları olmadığından sıkılıp herkesi rahatsız ediyorlar. Ve bu yüzden kültürlüymüş gibi mış gibi yaşamayın hayatı.

Eğer sıkılgan bir insansanız ve beğenmeseniz bile sessizce oturup izleyemeyecekseniz lütfen önceden detaylı bir araştırma yapın. İnternet denen bir şey var artık elimizin altında, ayrıca bir sürü oyun var. Beğenebileceklerinize gidin.

Bir de konuyu araştırmak şu açıdan önemli. Bazen kara komedi oyunlar oluyor. Bir diğer algımız olan tiyatroya “eğlenmek” için gitmek konusu hemen devreye giriyor, okumadan etmeden bilet alan kültür mantarı kişisi oyunu komedi sanıyor! Gördü ya afişte “komedi” yazısını, “kara”sı umrunda değil. Sonra koca salonda, aslında çok önemli bir konuyu kara mizahla anlatmaya çalışan oyunculara, olur olmadık yerde gülen tipler çıkıyor. Ağlaya ağlaya ölen oyuncuya, komik karakteri oynuyor diye gülen gördüm yahu!

Benzer şekilde küfre gülmek gibi bir alışkanlığımız da var. Hele yabancı dilden çeviri oyunlarda çok karşılaşıyorum. “Lanet olsun Amy, seni bir daha burada görmek istemiyorum ... git diyor oyuncu sinirle. Seyirciler kıkırdıyor. Bazen gerçekten herkesin delirdiğini düşünüyorum…

Sesli yorumlar yapmayın!

Hafta sonu sinir hastası olduğum oyunda, arka sırada oturan kişi henüz oyunun başında yanındaki kişiyle bir şeyler anlatmaya başladı. Dönüp bakış attım anlar belki diye ama nerede? Oyunun ortasına kadar ya sabır çekip dayandım.

İkinci yarıda artık tahammül edemeyeceğim bir seviyeye geldi. Zira yanındaki kişiye “Aaa baş roldeki şu sanatçı ve bir de o kişi sanatçının magazinel hayatını masaya yatırmaz mı? Yorumları daha da artan ses tonuyla yapmaya başladı. Dönüp elimle sus işareti yaptım ama 5 dakika sonra aynı tas aynı hamam.

Oyun bitene kadar gerçekten zor dayandım. Selamlama bittikten sonra da kapıdan dışarı çıkana kadar önce kendisine, sonra peşinden ortaya sesli sesli söylenip durdum: “Tiyatroda konuşulmaz! Tiyatroda sesli yorum yapılmaz! Çok önemli bir şey söyleyeceksen illa, 5-6 kere dekor değişti, o aralarda söyle.!”

Ah o pet şişeler!

Telefonlar, sesli yorumlar, gereksiz kahkahalar dışında en çok karşılaştığım bir diğer sinir bozucu şey de pet şişe hışırtısı. Yani milletçe bol su içiyoruz anladığım kadarıyla, ne güzel ama biraz daha sessiz içebilirsek…

Geçen oyunda, iki aşık sahnede el ele göz göze, romantik bir konuşma yapıyorlarken yanımdaki bir su içti ki, maşallah romantizm tavan yani! O pet şişeyi daha az ezerek kullanabilse ne güzel olacak.

Aynı şekilde, artık tiyatro/sinema büfelerinde satılması yasak olsa da çantada getirilen bisküvilerin kaplarının sesi de insanı çıldırtacak cinsten. Yakın zamanda sinemada bir kişi koca bir paket cipsi bitirene kadar filmden hiçbir şey anlamamıştım!

Tiyatro Adabı!

Son olarak diğer genel kuralları basitçe sıraladım:

Eğer oyunu beğenmediyseniz, sıkıcı bulduysanız sesli sesli “of” çekmeyin. Beğenenler vardır unutmayın. Beğenmediyseniz perde arasında çıkarsınız olur biter.

Uykunuz geldiyse sesli sesli esnemeyin, sessizce perdenin bitmesini bekleyin.

Ayaklarınızı çişiniz gelmiş gibi sallamayın. Bütün sıra sallanıyor siz öyle yapınca!

Sesli sakız çiğnemeyin. Dahası sakızı balon yapılıp patlatmayın. (Bunu da gördüm!)

Durup durup parfüm sıkmayın. Dip dibe olunca kokudan başı ağrıyor insanın. (Bunu da gördüm!)

Lüzumlu lüzumsuz her yerde alkışlamayın. (Bazen alkış yersiz olunca, oyuncular da sıkıntıya düşüyor, devam mı etsem beklesem mi diye. Devam edince alkıştan sesi duyulmuyor … vs. (özellikle ilk oyunlarda))

Lütfen nezle, grip, faranjitseniz veya öksürüğünüz, hapşuruğunuz çoksa, burnunuzu sürekli silmeniz gerekiyorsa; öncelikle hastalığını kalabalığa yaymamak adına sağlık için, sonra etrafınızdakilerin ruh sağlığı için biletinizi erteletin.

Yapmamamız gerekenler bunlar. Yapmamız gereken ise çok daha basit. Sakince koltuğumuza yerleşip, oyun boyunca konuşmadan, ses çıkarmadan oyunu izlemek ve bitiminde oyuncuları takdir için alkışlamak. Bu kadar.

Diliyorum bundan sonra çok daha bilinçli seyircilerle, oyun izleme zevkini paylaşabilirsiniz.

Dip Not: Tiyatro eğlencelik değildir, seyirliktir.

İyi seyirler...

ÖDÜLLÜ FİLM “KÜÇÜK ŞEYLER”

Bir beyaz yakanın dramı

Trajikomik anlatım diliyle dikkatleri çeken, mizah unsurunun eksik olmadığı “Küçük Şeyler”, beyaz yaka yaşantılarını, hayatlarında yeni bir dönüm noktasının eşiğine gelen Onur ve Bahar çifti üzerinden kaçınılmaz kavgalarla, kabuslarla, absürt durumlarla, bedensel ve ruhsal değişimlerle anlatıyor. Kıvanç Sezer’in yazıp yönettiği, başrollerini Alican Yücesoy ve Başak Özcan paylaştığı film, cuma günü vizyona girdi.

Yurt içi ve yurt dışındaki festivallerde aldığı ödüllerle adından sıkça söz ettiren “Küçük Şeyler” filmi en son 9. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde; “En İyi Film Ödülü”, “SİYAD En İyi Film Ödülü”, “YÖN-BİR En İyi Yönetmen Ödülü”, “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü” ve “En İyi Kadın Oyuncu Ödülü”ne layık görüldü. İzleyenler tarafından çok sevilen film, 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali, 26. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali ve Montenegro Film Festivali’nde olmak üzere festivallerden birçok ödülle döndü. Dünya prömiyerini Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali 2019’da gerçekleştiren film, sinemaseverlerle buluştu.

GÜNÜN SÖZÜ: DÜŞÜNÜYORUM O HALDE VARIM

RENE DESCARTES