Kültür ve Turizm Bakanlığı'na sektörün içinden bir işveren olarak Mehmet Nuri Ersoy'un atanmasına karşı çıkanların elindeki en büyük koz, hep işverenlerin ve hatta kendi şirketinin tarafını tutacak gibi bir argümandı.

Kendi şirketlerini kayırıp, kayırmadığını sektör ehline bırakalım buna onlar karar versin. İşverenleri korumasına gelince, bu durum görevinin bir parçası olsa gerek. Bunu yaparken karşısındaki en büyük engel bakanlık bürokrasisidir dersem yalan olmaz. Devlet yapımızda kamu bürokrasisinin beğenmediği her işe taş koyma, engelleme veya kendi kısır düşünce yapısına uydurma gibi hastalığı öteden beri vardır. Bakanlar zamanının çoğunu bu kalıpları yıkmaya ayırırlar.

Bir konuda niyetlenenle, sonuçlanan iş arasında her zaman fark bulunur. İşte buna çok güzel bir örnek verebiliriz.

Türkiye'nin turizm fırsatlarının dünyada tanıtılması, turizm yatırımlarının, ülke ekonomisindeki payının ve hizmet kalitesinin arttırılması için Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulması konusunda TBMM’ye bir kanun teklifi verildi.

AK Parti Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve bazı AK Parti'li milletvekillerinin imzasını taşıyan bu teklif, TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda görüşülerek adeta jet hızıyla kabul edildi

Böyle bir ajansa neden gerek duyuldu?

Oysa bir Tanıtım Fonu zaten vardı.

Teklife göre ajans faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için seyahat acentelerinden, otellerden ve yerli havayolu şirketlerinden turizmin tanıtımı için bir katkı payı vermeleri istenecek.

Teklifte, seyahat acenteleri ve havayolu şirketlerinin yıllık net satış ve kira gelirleri üzerinden binde 1 oranında turizm payı alınacak. Özelleştirme kapsamında olmayan ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenlerin dışındaki tüm havalimanı işletmecilerinin gelirlerinden de binde 2,5 oranında katkı payı vermesi söz konusu. Başta THY olmak üzere tüm havayolu şirketleri ve özel sektörün işlettiği havalimanlarının bağlı olduğu şirketler bu teklif yasalaştığı andan itibaren büyük paralar ödeyecek.

Bunun yanı sıra deniz turizmi tesisleri ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli deniz araçlarından, yine Bakanlık'tan belgeli yeme içme ve eğlence tesislerinden de yüzde 1 turizm katkı payı alınacak. Buna yakında başkaları da eklenirse şaşırmamak lazım. Tabiri caizse, uçan kuştan bile para alınacak.

Bu arada bir iyilik yapmışlar. Ödenen bu turizm payı, gelir vergisi ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından matraha esas kazancın tespitinde gider olarak gösterilebilecek.

Görevleri arasında turizm sektörünü korumak da olan Sayın Bakan’ı zor bir görev bekliyor. Çünkü, tanıtım için yapılacak bu kesintiler turizm sektörüne çok ağır gelecek ve sızlanmalar olacak.

AK Parti’nin TBMM Grup Başkanvekili Mehmet Muş, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı'nın faaliyetlerini bakım nasıl anlatıyor: “Alınacak bu paralar, Türkiye'nin tanıtım faaliyetlerinde, Bakanlığın da turizm stratejisiyle uygun şekilde, bu işler için kullanılacak. Türkiye'nin tanınırlığı çok fazla olmayan bölgelerine ziyaretlerin sağlanması hedeflenmektedir. Turizmcilerden belki yüzde 1 pay alınacaktır, ama onların gelirleri, ciroları daha da artırılacaktır, daha da yüksek noktalara çıkarılacak”.

Bu temenniye biz de katılmak isterdik ama hiç de öyle olacak gibi gelmiyor.

Sözler güzel, ama her iş parayla olmaz.

Sayın vekile, teklifin altyapısını kimler hazırladı, kimler müdahale etti, sonucu nasıl olacak diye nazikçe sormalıyız.

Kanun hakkında AK Parti temsilcisi böyle derken, kısa adı TÜROFED olan Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık, bu kanunla kurulacak oluşumu bugüne kadar Turizm Tanıtma Fonu olarak bildiklerini ve bunun üzerinden konuştuklarını ancak TBMM'de kabul edilen kanunla adının Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı'na dönüştürülmesinin dikkatini çektiğini söyledi. 'Neden Ajans ismi verildi acaba amacında değişiklik mi oldu. Tanıtım fonu olarak kalsaydı" diye soran Ayık, toplanacak paranın nereye harcanacağının çok iyi planlanması gerektiğini de sözlerine ekleyerek şöyle devam ediyor:

“Fon için alınacak payın konaklama tesisleri için yüzde 0.5 olmasını istemiştik. Kanun teklifinde bu pay yüzde 1 görülüyor. Ajans'ın parasal kaynağının çok önemli bir kısmını konaklama tesisleri karşılayacak gibi görünüyor. Bu kadar büyük bir meblağın nasıl ve nerede kullanılacağı iyi bilinmeli. Amacına yönelik doğru bir şekilde kullanılması da çok önemli. Bu büyük bir sorumluluk. Hata kabul etmez. Ajans'ın kaynaklarının tüm boyutlarıyla değerlendirilerek ve katılımcı bir şekilde kullanılması önemli. Madem kaynak yaratmak istiyorsak bu turizmden gelir sağlayan tüm işletmeler için geçerli olmalı" diye konuştu.

Turizm Tanıtım Ajans'ının Kültür ve Turizm Bakanı Başkanlığı’nda 13 kişilik Yönetim Kurulu olacak. Ajans'ın faaliyetlerini 5 kişiden oluşan İcra Kurulu yürütecek. Ayrıca Yönetim Kurulu'na ve İcra Kurulu'na danışmanlık yapmak ve tavsiyelerde bulunmak üzere 7 üyeli Danışma Kurulu kurulacak. Yönetim, İcra ve Danışma Kurulu'nda görev yapacak toplam 25 üyeye maaş ödenip ödenmeyeceği de çok merak ediliyordu. Kanunda, Yönetim, İcra ve Danışma Kurulu üyelerine ücret veya huzur hakkı ödenmeyeceği ifadesi var.

Şimdi kanuna bakınca, sanki Türkiye turizmi bugüne kadar hiç tanıtılmıyordu gibi bir durumla karşılaşıyorsunuz. Oysa Tanıtma Fonu vardı. Bu yeni oluşumun amacı devlete daha çok para toplamak gibi görünüyor. Hani dedik ya, bu işten ne amaçlanıyordu, şimdi iş nereye vardı.

Onlarca kişinin görüş beyan ettiği böyle bir oluşumun Bakan Bey’in içine hiç de sinmediğini söylemek bilmem erken mi olur. Bürokrasi kendi istediği bir yapıyı ortaya çıkarmak için gücünü kullandı. Otelci, acenteci ve havayolu şirketlerine ise “Sen parayı ver, ötesine de karışma” der gibi bir hava yaratıldı. Tabii TBMM de bu işe her şeyi çok iyi bilen komisyon üyeleri ve vekiller de engin (!) bilgileriyle çok büyük katkılar yapınca ortaya böyle bir “para toplama ajansı” çıkmış oldu.

“TURİZM BİR BARIŞ HAREKATIDIR”

Konunun muhatabı olan Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, zamanlama olarak tam denk düşen bir anda konuya başka açıdan bakarak şöyle diyordu:

“Güvenlik güçlerince yürütülen başarılı operasyonlar sayesinde Doğu Anadolu bölgede huzur ve güvenliğin sağlandı. Bunun turizmin gelişmesine de katkı sağlayacağına inanıyoruz. Buraların güvenli olduğunu gelip gittiğimiz için biliyoruz. Ancak hiç gelmeyen ve buralarla alakası olmayan insanlar daha hassas davranıyor. Turizm bir barış harekatıdır. Huzursuzluğun olduğu yere hiç kimse gitmek istemez. Böyle bir algı var ne yazık ki. Yavaş yavaş bu algıyı kırmaya çalışıyoruz. Gide gele, anlata anlata bunlar değişiyor. Basın yayın yoluyla yapılan şeylerin dışında insanların deneyimlerinin önem kazandığını görüyoruz. Buraya ne kadar fazla turist gelirse o kadar daha fazla gelmesinin yolu açılacaktır. Bu yüzden bölgeyi gündeme getirmeye çalışıyoruz."

Evet, doğrusu can güvenliğinin olduğu ve askeri harekatların sürdüğü bölgelere turisti getirmek çok zor bir iştir. Paralar harcayarak tanıtım yapmak, böyle bir durumda işe yaramaz. Orada huzuru ve can güvenliğini sağladığınızda tanıtım yapmanıza gerek kalmadan turist zaten kendiliğinden gelir. Başkan Bağlıkaya’ya bu konuda hak vermemek elde değil.

Tekrar konumuza dönersek diyebiliriz ki; kanun yapmak kolaydır, uygulamak ve istenen sonucu almak ise çok zordur.

İtibarınızı yüksek tutarsanız, para mara harcamadan tanıtımınız kendiliğinden gerçekleşir. Güvenli veya güvensiz bölge veya ülkeler kapsamına girmediğimiz sürece, ülkemizi herkes ziyaret edebilir.

Sizin, kanunlar yapıp, ajanslar kurup, milyon dolarlık harcamalar yapmanıza da hiç gerek kalmayabilir. Dünyanın en ücra köşelerindeki ada devletçiklerinin milyonlarca turisti, büyük paralar harcayarak getirmediği kesin bir gerçek.

Turist, can güvenliği varsa, mutlu olacaksa gelir. Bunlar yoksa sizin her yaptığınız boşa kürek çekmek olacaktır. Biz bu kanun teklifiyle, yine ülkemizi “tanıt-ma” işini başaracağız galiba.

İyi uçuşlar Türkiye’m.