Yazının yayınlandığı bugün 1 Haziran benim doğum günüm.
Yazı yazmak üzere bilgisayarın başına geçtiğim gün 31 Mayıs 2020 Pazar. Yazdığım bu köşe yazısı gazetem YeniBirlik’in bugünkü nüshasında yayınlanacak.
Yazının yayınlandığı bugün 1 Haziran benim doğum günüm. Cumartesi-pazar günleri biz 65 yaş üstülerin yaşamımızda unutamayacağımız kadar çok özel bir yeri var artık. Uzun süredir ülkemizde, dörtbinin üzerinde can kaybına neden olan koronaviris salgınına yönelik önlemlerden; “sokağa çıkma” kısıtlamalarında, yaşamımızda iz bırakan, bize düşen bölümüdür.
Bir süre öncesine kadar, sokağa çıkma kısıtlamalarında, 65 yaş üstüler ve 20 yaş altılar tüm günlerde sokağa çıkma kısıtlamasına tabilerdi. Bir süre önce, 20 yaş altılar hafta arası belirlenen gün ve saatlerde sokağa çıkabiliyorlardı. Bir iki gün önce, 20 yaş altı sınırlaması 20’den 18 yaşa çekildi ancak, özellikle vurgulanarak, 65 yaş üstülerin sokağa çıkma kısıtlamalarının bir süre daha devam edeceği açıklandı
65 yaş üstüler için uygulanan bu sürenin ucu açık. Ne zaman kalkar bilinmez ama, yarın nerdeyse tüm ülkede eğlence yerleri ve nargile kafeler haricindeki her yer, alınması gereken önlemler uygulamasıyla normal yaşama dönecek. Ancak; 15 Mart’tan beri “Evde Kal” uygulamasına tüm ciddiyetleriyle uyan biz 65 yaş üstülere biraz daha bekleyin deniyor. Sadece sokağa çıkabilme hakkımızı pazar günleri belirlenen saatler arasında şehrin bomboş sokaklarında ikamet ettiğiniz mahalleden çok uzaklara gitmemek kaydıyla kullanabileceğiz.
Ben şimdiye kadar bu hakkımı hiç kullanmadım. Şehrin boş sokaklarında sokağa çıkıp dolaşmak; belki yürüme alışkanlıklarını iyice unutan eklemlerimiz ve kaslarımız için iyi olacaktır ama, aylardır evde kalma psikolojisininin yaptığı tahribatı kolayca onarabileceğini düşünmüyorum. İhtiyaçlarımızı giderebileceğimiz; bakkal, market ve benzeri tüm yerler açık ama, evde yalnız yaşayan 65 yaş üstüler o açık olan market ve benzeri yerlere gidemeyecekler.
Sayın Cumhurbaşkanımız ve bu sürecini yöneten Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’ndan 65 yaş üstülerin bu durumlarını bir kez daha gözden geçirmelerini özellikle rica ediyoruz.
Ben bu yazıyı yazdım ve biz ev halkı olarak, pazar günü belirlenen saatler arasında, iki buçuk aydır ilk kez oturduğum dairenin kapısından sokağa çıktık. Evimizden çok uzaklaşmadan, boş sokakllarda oğlumun refakatinde iki saate yakın dolaştık
İki buçuk aydır, ev içinde, aşağı-yukarı dolaşmaktan başka hareket etmeyen ayaklarım beni ne kadar süreyle taşır bilemiyordum ama, en az bir iki saat, evden fazla uzaklaşmadan dolaşabildik. Ancak, vücudum bu yürüme maratonuna pek de dayanamadı. Oldukça yorulduğumu hissettim. Zaman zaman mola vererek uzun süre sonra çıkabildiğim sokak maratonumuzu sona erdirdik..
İlk kez denediğim, dünkü sokağa çıkma serbestliğimi kullanırken ne hissettiğimi, ne yaşadığımı yazımda buraya aktarmaya çalışacağım..
Offf off.. Şu koronavirüs denilen illet ne zaman sona erecek ve işimize gücümüze bakaceğiz diye kendi kendime söylenmeye başladım. Ama ardından bir kez daha düşündüm ki, bu illetin buralardan gitmesi için daha çok var. Uzmanların söylediklerine göre daha uzun süre bu illetle birlikteyiz. Kolay kolay bizi bırakıp gideceğe benzemiyor.
Söylenen o, bu benim dile getirdiğim bir şey değil..
Sağlık Bakanımız ve her gün ekranlara çıkan uzmanların söylediklerine göre daha uzun süre birlikteyiz.
Adına “Sosyal Mesafe” denilen o uyarıları asla unutmamalıyız. Hele hele o; eşi dostu ziyaretler, sarılıp hasret gidermeler ise daha uzun süre uygulayamayacağımız ritüellerimizden.
Çok geriye gitmeye gerek yok, daha bir hafta önce Ramazan Bayramı’nı bile evde kutlamadık mı?
Düşüncelerimden sıyrılıp, bizleri bekleyen gerçekle yüzyüze geldim. Vardığım sonuç; yeni bir yaşam biçimine hazır olmamız gerekiyor, “Sosyal mesafeyi korumak” kuralını asla aklımızdan çıkarmamalıyız.