Dünkü yazımızın başlığı "Yaşamımızdan Yansımalar"dı ve bu yansıyanların bizleri nerelere götürdüğünü anlatmaya çalışmıştık.
Yaşamımızı etkileyen ve içinde bizlerin oldugu fotoğraflardaki görüntüleri enine boyuna yorumladıktan sonra yazımızı şöyle sonlandırmıştık; “Yaşamımızda en derin iz bırkan güncel fotoğraflar bunlar işte. Akıllı telefondan güncel yaşamımıza yayılan, daha sonra değişmiş, farklılaşmış olarak elimizdeki telefona geri dönen, kafamızı karıştıran ve bizi esir eden, başkalarınca kurgulanan, amaçsız kısır döngüde hareketlenen bir yaşam biçimi”.
“Güncel durumumuz ve yaşamımızdan yansıyanlar aynen böyle” diyerek sonlandırmış ve bu konuya başka bir açıdan bakarak bugünkü yazımızda yorumlayacağımızı söylemiştik.
İşin kolayını tercih ederek, olması gereken birçok şeyi göz ardı etmişiz, önemsememiş ve günü kurtarmaya çalışmışız. Ve böyle yaparak neleri istatistik gerçeklerinin yazılı olduğu sayfalara yerleştirerek arşivlerin tozlu raflarına bırakıvermişiz.
Bakalım bu gizemli istatistikler neleri hatırlatıyor veya her ne şekilde olursa olsun neleri yoksaymışız.
Ülkemizde kitap okuma oranı; yüzde 71’lerde. İyi bir oran gibi görünyor olsa da, son yıllarda iyice düşen kitap satışlarıyla tam olarak ters orantılı gibi. Veya son yıllarda içimize işleyen, neredeyse zorunluluk haline dönüşen dijital ortamda kitap okumaya yönelmişiz. Digijital ortama böylesine kaymanın nedenini sosyal medyanın giderek artan etkisi olarak değerlendirebiliriz. Onlarca yıl önce, yüksek baskı rakamlarına ulaşan kitaplardan bugün geride koskoca bir “hiç” kaldı. Giderek azalan, gazete, kitap satışları ve sinemalardaki gişe hasılatlarına böylesine baskın etkili olanın, üniversite öğrencilerinin; gazete okumamalarını, kitap okuma alışkanlığından uzaklaşmalarını neden olarak gösterebiliriz.
Sanat etkinliklerine katılım oranımız ise ibretlik; yüzde 1. O kadar yoğunuz ki, o kadar emek verilen ve de en önemli etkinliklerden birileri olan sanat olaylarına, olmaması gerekenden çok daha fazla uzak duruyormuşuz!
En dramatik olanlarından biri ise; istatistiklere yansıyan bu sonuç; ülkemizde gazete okuma oranı; yüzde 0,3’lerde. Neredeyse yok denecek kadar az. 81 milyonluk ülkemizde gazetelerin toplam satış rakamlarına baktığımızda, gazete okuma oranlarımızın bu düzeyde olmasına pek de şaşırmamamız lazım.
Kültür varlıkları ve tarihi zenginlikleri açısından en varlıklı ülkelerden olan bizlerin, sanata bakış anlayışımız, sanatsal değerlerimizin sergilendiği müzeleri gösterdiğimiz ilgiden çok net belli oluyor. Müzeleri dolaşma oranımız; yüzde 0,1.
Ama bir istatistik var ki bizleri çok yukarılara taşıyor. Genel anlamda TV izleme oranlarımız ise; yüzde 78 gibi oldukça yüksek düzeyde. Ama unutmamak lazım ki bu oran yükseklere taşıyan bazı programların etkilerini de göz ardı etmeyelim. Burada göz önünde bulundurmamız gereken; başlı başına izlenme istatistiğini elinde bulunduran yüzde 37’lik dizi izleme oranlarıdır
Böylesine yüksek olan televizyon izleme oranlarının içinde belegesel izleme oranının yüzde 1’lerde olması oldukça şaşırtıcı değil mi?
Televizyonlarda haber izleme oranı;yüzde 32’ ler düzeyinde iken, yüzde 76,1 oranındaki evlilik veya benzeri programlarının izlenmesi. Televizyon yayınlarında daha çok nelere konsantre olduğumuzun en gerçek göstergesi.
Sanat haberlerine ilgimiz; yüzde 0,1’gibi oldukça düşük bir oranı yansıtıyor olmasına karşın, siyasi haberlere ilgimiz; yüzde 39, dini haberlere ilgimiz ise; yüzde 78.
Bir başka ilginç istatistik ise oldukça şaşırtıcı. Cinsel içerikli haberlere ilgimiz; yüzde 80 civarında. Bu oranın içinde gece yarısında sonra yayınlanan film ve dizilerin var olduğunu göz ardı etmeyelim.
Günübirlik ihtiyaçlarımızı bir şekilde gidermenin yolunu buluyoruz ama, tüm yaşanan sosyal ve ekonomik zorluklara rağmen, fiyatı nerdeyse on bin liralara varan en gözde akıllı telefonları almaktan da geri kalmıyoruz.
Bir final istatistiğimiz; halkımızın borçluluk oranı; 78,3’mış.
Biz bu muyuz sorusunun en ibret verici yanıtı; “Biz buyuz işte”.