Bu ortamda unutulmaması gereken tek şey "insan sağlığı ve korunması"dır.
Yapılması gerekenlerin mutlaka yapılmasının ve uygulanmasının yoğun olduğu bir ortamdayız. “Önce sağlık” diyoruz ve bu geldiğimiz ortamda en çok dikkat etmemiz ve korumamız gerekendir sağlığımız. Bunun için yapılanlar, her ne kadar yaşam şartlarımızı kısıtlamaya yönelik olsa da, başımızdaki bu illetle başlattığımız savaştan galip çıkabilmemiz, şağlık psikolojisinin olması gereken güvenli ortamı tekrar geri getirebilmemiz için, yaşamızdaki bu kısıtlamalara karşı çıkmamız asla sözkonusu değildir.
Bu ortamda dikkat etmemiz gereken sadece kendi sağlığımız değildir. Mart başından beri ülkemizi tehdit eden bu salgın, kişiden kişiye bulaşmasının yanı sıra, bulaşma yeteneği ile çevreye hızla yayılma özelliği olan bir salgın. O nedenle sadece kendi güvenliğimizi düşünmenin çok daha ötesindeyiz.
O nedenledir ki bu uygulamaların şağlığımıza katkılarını göz ardı edemeyiz.
Aralık 2019’un son gününde Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm bölgede kendini göstermeye başlayan, hızla ülke dışına ve oradan da, yakın ülkeler; Ortadoğu’ya, Avrupa uükelerine, sonunda Amerika’ya kadar birçok bölgeye yayılan sonunda tüm dünyanın kabusu haline gelen koronavirus salgını, artık güncel yaşamımızın gündeminin en başında. Her yerde konuşuluyor, Televizyon ekranlarında her saat var, gazetelerde, sokakta her yerde var. Öylesine ki; yarattığı korkuyla aklımızı iyice kaybettirebilen bir psikolojinin içine bizi iyice hapsetmiş durumda.
Sağlık Bakanlığmız ve Enfeksiyon, İç Hastalıkları konusunda uzman sağlıkçılardan oluşturulan Bilim Kurulu’nun kontrolünde hızla uygulamaya koyulan önlemler, adına “sosyal mesafe” denilen, insanların birarada olmamaları önlemi, önce 65 yaş üstünün sokağa çıkmasının, daha sonra da yirmı yaş altı ve 60 yaş üstünün de sokağa çıkmasının kısıtlanması, virüsün yayılmasını engelleyebilecek “evde kal” sloganıyla etkin olarak uygulanmaya başladı. “Evde kal” çağrılarıyla en çok dikkat edilmesi gereken önlemlerin başında olan “Sosyal Mesafe”yi olabildiğince korumaya çalışıyoruz.
Bir aydan fazla zamandır evden çıkmaları kısıtlanan 65 yaş üstülerin dışında olanların, iş yaşamlarını devam ettirmek zorunda olmalarından, geçinebilmek için sokağa çıkabildikleri bir ortamdan, son zamanlarda hafta sonları uygulanmaya başlanan sokağa çıkma kısıtlamasının uygulanmasındayız. Bu, koronovirüs vakalarının endişe veren bilançosunun yanı sıra, toplumsal karamsarlıkların yoğunlaştığı ortamda olması gerekendi. Var olan kıstlamalar; alınan önlemlerin etkinliğini ve olumlu sonuçlara varabileceği görebilmemiz açısından sürdürülmesi gerekenlerdir.
Bu ortamda unutulmaması gereken tek şey “insan sağlığı ve korunması”dır.
Bunun nereye kadar süreceği hala belli değil. Konunun uzmanlarına göre en azından yayılma hızının yavaş da olsa azaldığı, etkin tedavi yöntemlerinin ümit verici sonuçlara doğru gidiyor olduğu şeklndeki açıklamaları, toplumda yaşanan travmayı da şimdilik biraz hafifletme eğilimindedir.
Sokağa çıkma kısıtlamaları önlemlerin etkinlliği açısından çok önemlidir. Gevşetmeden devam ettirilmeldir. Buna söyleyecek hiçbir şeyimiz olamaz. Ama, bu arada yaklaşık bir aydan fazladır sokağa çıkmaları kısıtlanan 65 yaş üstü, özellikle vurgulanarak belirtilen “yaşlılar” ile ilgili uygulanan bu kısıtlamanın, hemen olmasa bile, bir kaç hafta sonrasında kontrollü olarak yumuşatılması konusu gündeme getirilmelidir. Hiç değilse, belirli saatlerde, sosyal mesafeyi koruyarak, temiz hava alabilecekleri açık alanlara çıkabilmelerine olanak sağlansabilse. Yaklaşık 40 gündür evde kalan, odadan salona, salondan balkona yürüyüş yaparak kendilerini avutmaya çalışan “biz yaşlılar” için yaşlılık psikolojisinden uzaklaşabilmek adına çok iyi olacak diye düşünüyorum,
Bu aşamada şunu söylemek “abartı” olarak alınmasın. Bazan düşünmüyor da değilim; sokağı, sakakta nasıl yürüdüğümüzü, sokak alışkanlıklarımızı neredeyse unuttuk. Yaşlı olarak anılıyoruz ya, yaşlıların vücut direncini en çok düşüren şeylerin başında hareketsizlik ve temiz havadaki taze oksijeni soluyamamak geliyor, unutmayalım.
Sağlıklı kalabilmek için olması gerekenlerin bunların olduğunu da asla göz ardı etmeyelim.