DEAŞ zulmünden kaçıp Duhok'a sığınan Ezidiler İçin yapılan Sharia Kampı'ndaydım…
Adım atar atmaz zikrettiğim ilk cümle “Allah’ım bizleri vatansız, yersiz, yurtsuz bırakma” oldu…
DEAŞ zulmünden kaçıp Duhok’a sığınan Ezidiler İçin yapılan Sharia Kampı’ndaydım… Türkiye’nin savaş ve terör mağduru insanlara yüreğini açmak amacıyla bölgede yaptığı kamplardan sadece biri Sharia Kampı… Oldukça büyük ve düzenli bir alana sahip…
Sorumlu müdür kampın kuruluş amacını, teknik bilgilerini, tarihçesini anlatırken bölge için Türkiye’nin önemine de sık sık değindi… Sizi bilmem ama yurt dışında vatanımın insana verdiği değere dair izleri görünce çok mutlu oluyorum… İşte Sharia Kampı’nı da böylesi duygular eşliğinde ziyaret ettim…Keşke yaşanmasaydı dediğim acılarıyla orada yaşayan Ezidilere karşı hissettiğim üzüntüyle birlikte “Türkiye’nin dünyanın neresinde olursa olsun din, dil, ırk, mezhep gözetmeksizin mağdur insanlara göstermiş olduğu değerli ve eşit mesafede yaklaşım için bir kez daha gurur duydum…
Türkiye’den geldiğimi söyleyince kamp sakinlerinin yüzündeki ifade anında samimi bir tebessüme dönüyordu… Bakışlarından ve sohbetlerinden Türkiye’ye duydukları sevgiyi alabiliyordum…
Kurulan çadırlar itinayla eve dönüştürülmüş… Çocuk odası, oturma odası, yatak odası, mutfak ve ihtiyaçlar dahilinde bölümlendirilmiş çadırlar… Pek çok haneye konuk oldum… Hepsinin dilinde “keşke bu acılar yaşanmasaydı da bizler topraklarımızdan ayrılmak zorunda kalmasaydık” gözlerinde ise “tarifsiz bir korku” vardı… Misafir olduğum bir hanede evin annesi, dört gelini, torunları ve iki oğlu yaşıyordu… Hepsinde matemin rengi siyah kıyafetleri görünce anladım ki derin acıları var… Evin babası ve iki oğlu genç yaşta DEAŞ tarafından öldürülmüştü! Evin annesi ve çocuk yaşta iki gelin dul, çocuklar yetim kalmıştı… Acının dili sükuttu ve o çadırda derin bir sükut vardı…
Sharia Kampı’nda yaşayan Ezidiler dönem dönem topraklarına geri dönmeye çalışsalar da anında korkuyla geri dönmüşler çünkü terör örgütünün etkisinde olan şehirleri onlar İçin halâ güvenli değil… Ve öyle görünüyor ki bu gidişle evlerine dönmeleri imkansız… Bu sebepten onlarda kampı evleri gibi görmeye başlamışlar…
Sharia Kampı sadece sığınma amaçlı değil… İçinde ilk-orta-lise kademe okulları, ana sınıfları, gençlik merkezi, spor ve sosyal alanlar da mevcut… Ve hepsi tam kapasite hizmet veriyor… Ziyaret ettiğim gençlik merkezinde elinde gitarla bir genci gördüm ve “senden bir şarkı dinlemek istiyorum” dediğimde “gitarı daha yeni öğreniyorum, saz olsa rahatlıkla çalıp söylerdim fakat sizi kırmak istemiyorum bu sebepten ilk kez gitarla bir şarkı söyleyeceğim” diyerek başladı Kürtçe bir türküye… Türkü bittikten sonra eline yüreğine sağlık diyerek vedalaştım gençlerle…
Bununla birlikte mesleğini icra edenler de var kamp içinde… Mesela bir kadın çadırının bir köşesini terzi atölyesi olarak düzenleyerek kamptaki kadınlara kıyafetler dikiyordu… Rengarenk, allı pullu, simli kumaşlardan yapılmış elbiseler… Ortadoğu’nun kara kaderine ve belki de yaşayamadıkları keyifli hayatlara olan özlemini renkli kıyafetler ile gidermeye çalışan kadınlar… Terörün en fazla harap ettiği kadınlar nerede olsa yediverenler misali açmaya, umut olmaya, hayat vermeye devam etmeli ki; her şey çok daha çekilmez olmasın… Altı yıl önce kaleme aldığım “Kadın Kokusu” başlıklı köşe yazımda olduğu gibi bir anlatım gerekiyor Ortadoğu’ya ve terörün mağdur ettiği insanlara… Altı yıl önce şöyle demiştim kadınlara dair;
“Kadın Kokusu nasıl bir şey mi?
Kadının duruşundaki asalettir, dünyadaki tüm saltanatları ve oyunları tarumar eden… Kadının bakışındaki derin huzurdur, bakmasını bileni alıp en huzurlu topraklara götüren… Kadının sesindeki sonsuz güven ve telkindir, tüm fırtınalardan uzak en dingin limanlara götüren… Kadının dokunuşundaki en kadim sihirdir, derin yaralara merhem olan… Kadının saçının her bir telindeki duadır, yastıklar altında ana duası niyetine saklanan… Ve her nerede hangi zorlukta olursa olsun kadın gibi kokmalı kadınlar; fırından çıkmış sıcak ekmek tadında hem kutsal, hem yürek doyuran, hem şifa olan…” Bu sebepten kadınları çok önemsiyorum çünkü kadın varsa; hayat ve umut Da hep var…
Sharia Kamp sakinlerinin çoğu kamp dışında çalışmaya gidiyor… Pandeminin dünyada yarattığı gıda ve üretim sıkışıklığından Sharia Kampı da nasibini almış maalesef… “Yaklaşık iki yıldır kamp sakinlerine dağıtmamız için bize ulaşan yardım kolilerinde ciddi bir düşüş var” diyen kamp müdürü, şu an sadece Türkiye’nin ve Barzani Vakfı’nın mültecilere elinden geldiğince ulaştığına vurgu yaptı… Ve kamp sakinlerinin temennisi şu; yapılacak yardımlarla birlikte çalışabilecekleri alanların daha fazla olması… Sohbet ettiğim bir kadın, çok iyi bir kuaför olduğunu fakat imkansızlıklar sebebiyle mesleğini icra edemediğini söyledi… Böylesi örnek çok var kampta bu sebepten hazırı beklemekten ziyade üretime teşvik edilmeliler…