Kala kala bizlere geleneğimiz, olmazsa olmazlarımız olan resmi ve milli bayramlarımız kaldı.

Kala kala bizlere geleneğimiz, olmazsa olmazlarımız olan resmi ve milli bayramlarımız kaldı. Araya bazı bayram gibi kutlamalar sokuştursak da cumhuriyetimizin kuruluşundan beri gelenek haline gelen ve mutlaka, ulus olarak coşkuyla kutladığımız milli bayramlarımız var. Onları hatırlamak ve o günde mutluluğu içtenlikle hissetmek, Ulu Önderimiz Atatürk’ün armağanı o milli bayramlarımızı kutlamak en kutsal görevlerimizden biridir. Her ne kadar, son yıllarda, bazı nedenlerle bayram kutlamalarına bazı engeller olsa da ulusumuz bu bayramlarını kutlama konusunda gerekeni yapmaktan geri kalmıyorlar.

Milli bayramlarımızın bizdeki yeri bambaşkadır. O günlerde kendimizi çok mutlu hissederiz. O bayramlar ve günleri, Cumhuriyetimiz’in kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere armağanı ve kutsal emanetleridir;

23 Nisan, çocukluğumuzdur. O gün çocukluğumuzun o saflığını doyasıya yaşayabildiğimiz çok özel günümüzdür.

19 Mayıs, gençliğimizdir. O gün, gençliğimizi bayram coşkusunda yaşayabildiğimiz günümüzdür.

30 Ağustos, en büyük zaferimizdir, Cumhuriyetimizin kuruluş yolunda temelinin atıldığı zafer günümüzü yaşayabildiğimiz Zafer Bayramı günümüzdür.

29 Ekim, varlığımızın, ulusal güvenliğimizin perçinlendiği, Cumhuriyetimiz’in kuruluşunu tekrar tekrar kutladığımız, ülkemizin varlığının perçinlendiği günümüzdür.

Ve 10 Kasım, Atatürk’ümüzü ebediyete yolcu ettiğimiz ve asla unutamayacağımız özel günümüz.

Bunlar asla unutamadıklarımızdır.

Dini bayramlarımız ise vazgeçilmezlerimizdendir.

“Tüm olumsuzluklara karşın, bugün bayramın birinci gününe de vasıl olduk.

Bu vesileyle de; sağlıklı, mutlu, gönlünüzden ve ocağınızdan bayram sevgisi, hoşgörüsü ve coşkusunun hiç eksilmeyeceği bir bayram geçirmeniz bu duygularınızın ömür boyu sürmesi dileklerimle Mübarek Kurban Bayramınızı kutlarım.”

Umarım; sevgi, kardeşlik, barış hevesiniz hiç kırılmaz, bayram coşkunuz tüm yaşamınıza yansır…

Yine geldi bir bayram… Bayram sevgisi neşesi ve coşkusu her dem özlediklerimizdendir. İslam alemi için kutsal bir görevin ifa edildiği Kurban Bayramı’nın bugün ilk günü. Bayramı dört gün süreyle kutlayacak ve dinin bir vecibesini yerine getirmeye çalışacağız.

Gücü yetenler kurbanlarını kesecekler ve bir görevi daha yerine getirmiş olmanın huzuruna erecekler. Dini bayramlarımız dini ve vicdanı bir görevi yerine getirmenin ötesinde bayram coşkusunu doyasıya yaşadığımız, sevgi, kardeşlik ve paylaşma hoşgörüsünü gösterebildiğimiz çok özel günlerimiz olması vesilesiyle de yaşamımızın çok önemli bir olgusudur.

Bugün yine aynı duygularla bir bayramı kutlayabilmenin coşkusunu tüm olumsuzluklara karşın yaşamaya çalışıyoruz…

Sevgi, kardeşlik, barış, paylaşım ve hoşgörümüzden yetebildiğince yararlanarak.

Tüm bu söylediklerimizle güzel olan bayram coşkusunu yaşayabileceğimiz huzurlu bir ortam olmamasına karşın hala hoşgörülü davranabiliyor, yaşayabiliyorsak ne mutlu bize…

Dünyanın dengesinin bozulduğu, yanı başımızda, tüm olumsuzluklarını posa halinde bize bıraktığı sorunlar kor halindeyken, tüm bu olumsuzlukların yaratığı ortamların yanı sıra, hala devam eden terör tedirginliği, hala istikrarı yakalayamayan ekonomik düzenimiz ve son bir yıldır yaşadığımız olayların gölgesinde özlemle beklediğimiz bayram coşkusunu nasıl yaşayacağız bilemem ama her ne olursa olsun hayat devam ediyor…

En azından devam ettirmek zorunda olduğumuz bir yaşamımız var.

Yapacak başka bir şey de yok… Birileri karar veriyor ve yapıyor… Aslında vatandaş olarak bize soran da yok. O halde bizim yapmamız gereken, eğer yapabilirsek, hiç bir şey olmayacakmış gibi yaşam savaşına devam etmek ve böylesine karmaşık bir ortamda bayram coşkusunu doyasıya yaşamak… Biz de onu yapmaya çalışıyoruz işte…

Dar gelirli, çiftçi, köylü, içteki tüm ekonomik açmazlara rağmen, bayram coşkusundan asla vazgeçmeyenler, geleneklerinden ödün vermeden, yoklukların gölgesinde yaşamaya çalışanlar, hala bayram coşkusunu yaşayabilenler…

Tüm bu zorluklarla yaşayabiliyorsak tanrı yardımcımız olsun, aklımız ona emanet…