Televizyon ekranlarında her saat korona var, gazetelerde, sokakta her yerde var.
Aralık 2019’un son günlerinde Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm bölgede kendini göstermeye başlayan, hızla ülke dışına ve oradan da, yakın ülkeler; Ortadoğu’ya, Avrupa ülkelerine, sonunda Amerika’ya kadar birçok bölgeye yayılan sonunda tüm dünyanın kabusu haline gelen koronavirüs salgını, artık güncel yaşamımızın gündeminin en başında. Mayıs ayına girdik, daha henüz önümüzü görebilecek durumda değiliz. Heryerde koronavirüs konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor. Baktığımızda pek anlayamadığımız bazı grafikler dakikalarca ekranlarda. Ekrana uzman dediğimiz o kadar çok akademisyen çıktı ve söyledikleriyle iyice kafamız karıştı.
Televizyon ekranlarında her saat korona var, gazetelerde, sokakta her yerde var. Sokaklar maskelilerle dolu. Sanırsınız ki; uzaydayız. Öylesine ki; yarattığı korkuyla aklımızı iyice kaybettirebilen bir psikolojinin içine bizi iyice hapsedilmiş durumdayız. Bir de, pencere aralığından, perde arsından sokağa yaklaşık iki aydır özlemle bakan biz 65 yaş üstündekiler varız. “Evde kal” darken bizleri unutular mı ne?
Yazarken konuşurken ağzımızı koronayla açıyoruz, yastığa baş koyana kadar başka konuştuğumuz şey yok.
Geçtiğimiz günlerde gazeteci arkadaşlarımdan Gülsen Ahıska’nın facebook sayfasında paylaştıklarından korona konusundaki bir yazısını okudum. Koronanın bizlere ettiklerini mizahi bir dille anlatan kısa cümleler şeklindeki çok güzel yazılardı. O kadar güzeldiler ki, kendisinde izin aldım, bugün ve yarınki iki yazımda “Sen neymişsin be korona” başlığını attığı o güzel cümlelerini burada paylaşmak istedim.
Ben çok sevdim umarım siz de seveceksiniz.
“Sen neymişsin be korona
“Yeni gelen arkadaşlık isteklerini 14 gün karantinada bekleteceğim, içerideki arkadaşların sağlığını düşünmek zorundayım.”
“Koronavirüsü”ne yakalanırsam bütün kavgalı olduklarımla öpüp barışacağım,
hayatta küs kalmamak lazım!.”
“Millet şimdi dışarı çıkamıyor ya, her şey altüst oldu. Yaz kızım dokuz ay sonra doğum patlaması yaşanmazsa ben de bir şey bilmiyorum.”
“Berberler kapalı diye herkes kafayı üç numaraya vurmuş, memleket Isparta Komanda Tugayı gibi.”
“Fıkra gibi ülkeyiz; testi pozitif çıktı diye, tüm köyle sarılıp kucaklaşıp helalleşti, şimdi bütün köy karantinaya alındı. Adam giderken “yalnız gitmeyeyim”, dedi herhalde.”
“Tarihte ilk defa dünyada tüm ülkedeki kadınlar kocalarının nerede olduklarını biliyorlar.
Sevgilisi olup da, evde eşiyle karantinada olanlara da, geçmiş olsun dileklerimi sunarım.”
“Kolonya şişesini çamaşır suyu ile, çamaşır suyu şişesini kolonya ile, kolonya şişesini sirke ile siliyorum, çıldırmama az kaldı.”
“Yüzyılın son kabadayısı korana adam, dünyada ne kadar bar pavyon kumarhane varsa tek başına kapattı helal olsun koronaya.”
“Çin'den kaç gündür hiç ses çıkmıyor. Mahallenin delisi gibi ortalığı karıştırıp kenara çekildiler.”
“Oturma odasına İzmir, mutfağa Ankara, yatak odasına da İstanbul ismini yazdım, şehir şehir dolaşıyorum, ohhh misss!.”
“Uzun süre sonra bugün ilk defa çöp atmaya çıkacağım o kadar heyecanlıyım ki ne giyeceğimi bilemiyorum.”
“Devletimiz tedbir amaçlı güzellik salonlarını kapatırsa koranadan daha korkunç şeylerle karşılaşabiliriz.”
“Deprem var içeri girmeyin, virüs var dışarı çıkmayın, ölmek daha iyi mi ne… hayırlısıyla bir öleydik! Bu ne yaaaa.”
“Bazen evde o kadar canım sıkılıyor ki, kapıyı açıp "ooooo kimler gelmemiş" deyip kapatıyorum.”
“Ürdün'de bir adam aracın içinde koronadan öldüğü için aracı ile birlikte defnedildi, malını öbür tarafa götüren ilk insan olarak tarihe geçti.”
“Korkudan sadece sokağı değil, tartıya da çıkamıyorum.”
“Ev kızı isteyenlere müjde, şimdi bütün kızlar evde.”
“Eskiden virüs, telefona, bilgisayara girmesin diye uğraşıyorduk, şimdi bize girmesin diye uğraşıyoruz.”
“Sen neymişin be korona.” Ne güzel söylemler derlemiş sevgili meslektaşım. Yarın bu güzel sözlere devam edeceğiz.