Başlığı okuyunca, “Olur mu öyle şey?” dediğinizi duyar gibiyim. Hepimiz, şiddetin her türlüsüne sonuna kadar karşıyız.


Buraya kadar her şey olağan görünüyor. Şiddeti, kavgayı, vandalizmi lanetleyen bizler, sonuna kadar tepki gösteren bizleriz.
Ancak tepki gösterdiğimizi söylediğimiz kadar, sosyal medyada, sokakta ve hayatımızın her anında karşılaştığımız şiddet görüntülerine karşı duyarsız bir haldeyiz. Ekranlarda, televizyon dizilerinde, sabah kuşağı programlarında, aile içi şiddet başta olmak üzere her türlü görsele reyting katan biziz.
Hatta RTÜK başkanlığımızın yaptığı yasal düzenlemeleri bazı kesimlerin yasakçı zihniyet yorumlarına sessiz kalan da biziz. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’muzun konuya ne kadar hassasiyetle yaklaştığını takip ediyorum. Sosyal huzur ve sosyal disiplin adına yapılan düzenlemeleri yasakçılık olarak tanımlamak, tek kelimeyle büyük bir haksızlıktır.
Beni daha çok üzen, medeniyet kodları ve değerler yolculuğu, bu kadar derin bir topluluğun bizim muhabbet duruşumuza bu denli zarar veren duruma sessiz kalmamız.
En başta, dijital mecralarda yoğun taarruza maruz kaldığımız küfür, hakaret ve özellikle şiddet görüntülerine karşı siyasal ya da farklı bir refleks sergilemeden, tamamen insani ve medeni bir duruşla topyekün tepki vermeliyiz. İnsanın huzurunu, ruhunu bozduğumuzda o toplum yaşanmaz bir hale gelir. Hepimizin duygu durumunu onarmak adına bu hassasiyetin eşiğini koruma sorumluluğumuz olmalı.
Yaşadığımız sinir harbinin birçok sebebi olabilir. Hayatın her anında sorunlar yumağı olacaktır. Önemli olan, bu problemleri çözüm merkezli bakıp, oto kontrolümüzü kaybetmeden, şiddeti perdeleyecek bahaneler üretmeden bir anlayış sergilememiz.
Sadece ülkemizde değil, dünyanın dört bir yanında şiddete maruz kalan, katledilen kadınlara, çocuklara ve canlara aynı vicdani bakışla yaklaşmamız gerekir. Şiddeti bu kadar sıradan kabul etmemeliyiz.
Nefretin, şiddetin esiri olmadan, muhabbetin insanlığın yoldaşı olmak adına söylenecek birkaç kelâmımız, insanca birkaç eylemimiz mutlaka olmalı…

Şiddetten uzak, sevgi dolu bir dünya umuduyla…