Bazı liderler işe gömülmekten çevresindeki yoğun değişimi göremiyor, insanlarla ilişkileri, etkileşimi, iletişimi daralıyor.
Bir aile şirketi olarak ilk zamanlarda işinizi geliştirerek büyütmek, cironuzu ve kârınızı artırmak istiyorsunuz. Bunun için bütün gücünüzle çalışıyorsunuz. Ama zamanla iş süreci, üretim, pazarlama ve rekabet şartları hızla değişiyor, krizlerin arkası kesilmiyor, iş ile insan dengesi bozuluyor.
Ama asıl vurgun ailede oluyor çoğu zaman. Yeni aile üyeleri işin içine giriyor, çalışan ve çalışmayan aile üyelerinin istekleri çoğalıyor ve ailede huzur zayıflıyor. İşte bu noktada aile şirketi sahiplerinin bozulan dengeleri sağlamakta zorlandıklarını görüyoruz. Çünkü bu kadar değişimi yönetmek ve dönüşüme uyum sağlamak kolay değil.
Bazı liderler işe gömülmekten çevresindeki yoğun değişimi göremiyor, insanlarla ilişkileri, etkileşimi, iletişimi daralıyor. Bu süreçte eşi, çocukları ve kardeşleriyle iletişimlerini yitirenler az değil. Bütün uğraşısının aslında ailesi ve çocukları için olduğunu söyleyen baba, onlara zaman ayırmıyor, ayıramıyor.
Daha anne karnından itibaren çocuklarıyla olamıyor, gelişimlerini izleyemiyor ve yetişmelerine arzu edilen şekilde katkı sağlayamıyor. Liderler, çocuklarının salt para ve maddi değerlerle tatmin olamadıklarını anladığında da geç kalmış oluyor.
“Ev danasından öküz olmaz” sözü, aile şirketleri için çok şey anlatır. Ne hikmetse aile şirketlerinde aile üyelerinin, çalışan ya da çalışmayan akrabaların sözleri, söylemleri, başarıları pek görülmez. Lider, bırakın aile üyelerinin başarılarını görmeyi, başarısızlıklarını mumla arar sanki. Sürekli onların hatalarını bulmayı, yetersizliklerini yüzlerine vurmayı, onları az çalışmakla suçlamayı yegâne görev sayar. Liderliği, çevresindekilerin yetersizliklerini bulmak olarak algılar. Bununla birlikte bazen alt yapısı olmayan, öylesine söylenmiş olan başkalarının sözleri ve görüşlerine hayati düzeyde önem verebilir.
AİLE ŞİRKETLERİNDEN DERSLER
Unutmayın ki işlerini batırmış, evlerini satmak zorunda kalmış olan ortakların yanı başında çoğu zaman yakın aile üyeleri vardır. Aile bağları, iş ilişkileri ve arkadaşlık bağlarından çok daha kuvvetli, daha belirleyici ve süreklidir. İşin içindeki profesyonelleri kurumsal bir yapı içinde aile üyesi yakınlığına getirmeliyiz. Ancak aile üyelerini aileye yabancılaştırmamalıyız.
Vaktiyle moderatörlüğünü yaptığım “Aile Şirketleri” konulu bir panelde konuşmacılar arasında yer alan rahmetli Üzeyir Garih Bey, insanları; gençler, yaşlılar ve içi geçmişler olarak üç gruba ayırmıştı. Gençleri ve yaşlıları bedenen hemen anlıyoruz. Asıl mesele içi geçmişlerde. Çünkü içi geçmiş olmak her yaşta mümkün olabilen bir ruh hali.
Milyon dolar serveti olan yahut bu varlığın varisi olan, genç aile şirketi sahiplerinin, ‘içi geçmiş’ grupta yer alıp almadıklarına odaklanmaları yararlı olacaktır.
Lütfen hayat mücadelenize, bir bakın. Sonbahar yaprakları gibi hayat rüzgârı mı gideceğiniz yeri belirliyor? Yoksa her şeye rağmen siz mi belirleyici, oyun kurucu ve ısrarcısınız hayat karşısında. Başarılı aile şirketi liderlerinin ısrarcı, mücadeleci, kısacası başarma arzularının yüksek olduğunu unutmayınız.
‘SAĞLIK, HUZUR, SERVET, DEVLET’
Aile şirketi danışmanlığı için gittiğimiz Adana’dan dönüş uçağında ülkemizin önemli aile şirketlerinin liderleri olan Fehmi Çetinkaya Bey ve Vahap Küçük Bey’den, liderin hayatındaki önceliklerine ilişkin önemli bir sıralama öğrenmiştik: Sağlık, huzur, servet, devlet.
Öncelikle sağlıklı olabilmeli ve sağlıklı kalabilmeliyiz. Arkasından iç huzur lazım. Bu iki temel kazanımdan sonra servet edinmeyi amaçlayabiliriz. Sonra da gücü, yönetmeyi ve egemen olmayı isteyebiliriz.
Hâlbuki bir kısım aile şirketinde liderlerin sağlıklarını ihmal ettiklerini neredeyse unuttuklarını görüyoruz. Aynı şekilde çoğu liderin iç huzuru olmadığına şahit oluyoruz.
Aile üyeleri arasında gel-gitler yaşanıyor. Vaktiyle birbirlerini kabullenen kişilikler, zamanla bundan vazgeçiyor ve birbirlerinden uzaklaşıyor. Bu sıkıntılı durum üzerine mevcut işin ve servetin devamlılığı tabii ki zor oluyor. Bu şekilde biriken servetin hazmı da zor oluyor. Daha da önemlisi aile üyelerinin birbirlerini kabul etmedikleri, karşılıklı teslimiyetin olmadığı yerde güç mücadeleleri, öncülük savaşları da eksik olmuyor.
Unutmayın ki yıkılan devletler gibi yıkılan aile şirketlerinin çoğunun gerçek hikâyesinde gizli ya da açık süregelen aile kökenli güç mücadeleleri vardır. Şu halde ailemizi, sağlığımızı ve iç huzurumuzu aksatmayacak şekilde yapacağımız çok çalışma beraberinde bize servet ve güç getirebilir. Ancak tek başına edinilen güç ve makam, servet, huzur ve sağlık getirmez.
Aile şirketiniz önemlidir, büyümeli ve gelişmelidir. Bunun için de çok çalışmalısınız. Ama unutmayınız ki aileniz de en az işiniz kadar önemlidir. Başarılı aile şirketlerinde aile ve aile değerlerinin kesinlikle birinci sırada yer aldığını, aile bireyleri arasındaki sevgi ve saygı anlayışının sürdürülebilir hale getirildiğini görüyoruz. Bu konuda basit birkaç soru ile durumunuzu test edebilirsiniz:
Bir aile şirketi üyesi olarak; annenizin, babanızın, eşinizin, çocuklarınızın, kardeşlerinizin, gelin ve damatlarınızın, yeğenlerinizin ve çalışanlarınızın size yakınlığı nedir? Onların hayat sahnesindeki rolünüz nedir? Sizi gördüklerinde mutlu olurlar mı? Size saygıları ne düzeydedir?