Bugünkü yazımda, o konunun bir başka anabilim dalından teknolojiyi ne hale getirdiğimizin bir başka örneği de; gazeteciliğin ana malzemesi "internet haberciliği"nin geldiği durumdan biraz söz edeceğim...

“Tercih yanlışlarımız!” başlıklı dünkü yazımda, genel konumuz “teknoloji kullanımı” ile ilgili; "Millet olarak Dünya'da eşi benzeri olmayan, yapılan herşeyi kendimize göre farklı biçime uydurup ondan oluşturacağımız yeni formatların peşine takılıp onu kendi yaşam biçimimize çabucak adapte edebiliyoruz." demiştim. "Bu konuda üzerimize yok” gibi bir giriş yapmış ve teknolojiyi ne hale getirdiğimizden, nasıl bir yaşam biçimi oluşturduğumuzdan söz etmiştik.

Bugünkü yazımda, o konunun bir başka anabilim dalından teknolojiyi ne hale getirdiğimizin bir başka örneği de; gazeteciliğin ana malzemesi “internet haberciliği”nin geldiği durumdan biraz söz edeceğim...

Çok özendiğim ve 1970’lı yılların başında severek başladığım, o yıllardan beri neredeyse hiç ara vermeden devam ettirdiğim gazetecilikte, basın meslek ilkelerinin en sadık uygulayıcısı oldum. Gazeteciliğimde, tarafsız, duygusallığımın etkisinde kalmaksızın, olabildiğince objektif oldum. Habercilikte, masabaşı haberciliğe hiç rağbet göstermedim. Asparagastan uzak, okuru yanıltan, içeriği dedikodu üzerine oturtulmuş haberlerden uzak duran bir gazetecilik anlayışım, vazgeçmediğim ve vazgeçemeyeceğim ilkelerden en önde geleniydi. Anlaşılır, kaynaklardan gelen haberleri aynen yansıtmaya, insan haklarını, hak-hukuku denetleyen, kontrol eden tüm yasalara, özel yaşama özen göstermeye, haber kaynağına saygıda kusur etmeksizin, gazeteciye olan güvenleri sarsmamaya hep dikkat ettim. Masabaşında üretilmiş, dedikoduya, söylentiye dayalı haberlere yönettiğim yayınlarda hiç yer vermedim. Okurun güvenini hiç sarsmadım. Okuru hiç yanıltmadım.

Kısacası; gerçek olmayan hiç bir haber yazmadım,yazdırmadım. Ustalarımdan öğrendiklerimden şaşmadım, onlardan öğrendiklerimi kendi özgün ilkelerimle birleştirerek bir gazetecilik tavrı sergilemeye çalıştım. İnanmadığım hiç bir haberi yayınlamadım.

Teknoloji başta olmak üzere, kuralları belli olan ve insan olarak uygulanmalarında özen göstermemiz gerekenler artık o özelliklerini iyice kaybetmeye başladılar.

Günümüzün en etkin iletişim araçlarından, internetteki uygulanma alanları olarak oluşturulan, yaşam biçimimizi altüst eden ortamın merkezi “Sosyal Medya”da yer alan haber ve bilgi taşıyıcılarda yapılan gazetecilikle ilgili söyleyecek bir şeyler bulamadım. Ayrıca onları söylemeye değer de bulmadım.

Ancak; uzunca bir süredir buralarda yayınlanan haberlerin içerikleri ve haberlerin kurgulanmasından oldukça rahatsızım. Yapacağımızı yaptık. Haberleri, “asparagus”la ambalajladık, yeni oluşturduğumuz haber yapma biçimiyle tepetaklak ettik, anlaşılmaz hale getirdik. Zorla okutmak için, anlamsız tekrarlarla, sonu gelmez veya sonu gelemeyen “bomba” haberlerle okuru kandırmayı görev edindik. Satır aralarında (!) kontrolsüz yerleştirilen reklamlarla internet okurunu bıktırdık.

İşin en kötü yanı ise, bunu yapanların en önemli bölümünde, bazı ulusal gazetelerin inernette yayınlanan web siteleri de var. Özellikle futbol içerikli web sayfalarınızdaki abartılarınızla, pimi çekili o “bomba” başlıklı asparagas haberlerinizle okuru ne kadar bıktırdığınızın farkında değilsiniz anlaşılan.

Unutmayınız ki, internet okuru “bomba” sevmiyor!

BİR TUTAM TEBESSÜM

MERAKLI TAVŞAN!

Tavşan bir gün ormanda dolaşıyormuş. Birden karşısına daha önce hiç görmediği garip bir hayvan çıkmış, çok şaşırmış ve hemen yanına yaklaşmış:

- "Sen kimsin? Ben seni daha önce hiç görmedim." diye meraklı gözlerle sormuş.

- "Ben katırım, benim annem eşek babam at ondan böyleyim." diye bir yanıt almış.

Neyse bizim tavşan oradan ayrılmış, orman gezisine devam ederken yine karşısına acayip ve ürkütücü görüntülü bir hayvan çıkmış.

- "Sen de kimsin, bu ormanda seni daha önce hiç görmedim." demiş.

- "Ben kurt köpeğiyim. Benim annem köpek babam da kurt ondan böyleyim." diye bir yanıt almış.

Bizim tavşan onun yanından da ayrılmış, ormandaki turuna devam edip dolaşırken bir de ne görsün! Acayip görünümlü bir hayvan daha...

Hemen gitmiş yanına:

- "Senin gibi bir hayvanı ilk defa görüyorum, sen de kimsin?" demiş.

- “Ben devekuşuyum." diye yanıt alınca bizim tavşan artık dayanamamış,

"Hadee len oradan!....." demiş.