Orta büyüklükteki bir tekstil şirketine yapılanma konusunda yardımcı olmuştuk geçmişte.

Orta büyüklükteki bir tekstil şirketine yapılanma konusunda yardımcı olmuştuk geçmişte. Baba ve 3 kardeşin ortaklığında kurulan şirket, örme konfeksiyonu ile uğraşıyor, fason mal dikiyordu. Kendi markalarını da geliştirmiş, bazen Laleli’ye kendi markalarıyla da mal satıyorlardı. Ciddi bir sıkıntıları yoktu. Ağabey işin başındaydı ancak diğer iki kardeşin, tam olarak işe uyum sağlayamadıklarından, yeterince koşmadıklarından şikâyetçiydi. Kardeşler ise çalışmaktan başka bir hayatımız yok, “Ne yaparsak yapalım yine de ağabeyimizin gözünde yetersiz kalıyoruz” diye sıkılıyorlardı.

250 kişinin çalıştığı iş yerinde kurumu tanımaya çalıştık. Amacımız, kardeşlerin kişilik yapılarını daha yakından bilmekti. Kardeşler arasında net bir iş bölümünün olmaması öncelikle dikkatimizi çekti. Büyük ağabey, lider konumundaydı, çoğunlukla dışarıda dolaşıyordu ve para işiyle uğraşıyordu. 2. ve 3. kardeş ise üretim ile iç içeydi. Estetik becerileri olan 3. kardeşin diğerlerine göre daha sıkıntılı olduğunu, iş tatmini olmadığını fark ettik. Ayrıca düzenli toplantı gelenekleri de yoktu. Bazen bir ay geçiyor olmasına rağmen toplantı yapmıyor, bazen de sabahtan akşama kadar sürekli konuşuyorlardı.

Hiçbiri önünü tam göremiyor, işler sık sık kardeşleri karşı karşıya getiriyordu. Nitekim bazen herkes her şeyle ilgilenebiliyor bazen de kimi işler sahipsiz kalabiliyordu. Kiminle neyi çözeceklerini bilmeyen yöneticiler de şaşkındı.

KARDEŞİ İŞTEN ÇIKARAMAYIZ

Kardeşlere kişilik testi yaparak bireysel özelliklerini daha yakından tanımaya ve yatkınlıklarını belirlemeye çalıştık. Lider konumundaki ağabey, işin tepesindeki kişi olarak bütün koordinasyonu, pazarlamayı, satışı, mali işleri, insan kaynaklarını üstlendi. İkinci kardeş doğrudan üretimden sorumlu oldu. Üçüncü kardeş ise şirketin kendi markasının geliştirilmesi, tasarımı, modellerinin oluşturulmasıyla ilgilendi. Bu görev tanımları yazılı hale getirildi. Kardeşlerin yanına onları tekrar edecek gölge bir ekip oluşturuldu. Bu ekip eğitimli, girişken ve kolay iletişim kuran kişilerden seçildi.

Görev tanımları gereği bir süre sonra yönetim kurulu, işletme ve bölüm toplantıları sistematiği yerleşti. Yönetim kuruluna mümkün olduğunca babanın da katılımı sağlandı. Böylece kardeşler işlerini yaparken önleri açıldı ve birbirleriyle daha az uğraşmaya başladılar.

Şirketin zamanla çalışan sayısını arttırdığına, markasını daha bilinir hale getirdiğine ve belki de en önemlisi iş ilişkilerinin daha düzeyli hale geldiğine şahit olduk. Bu ilerlemede tek etken olmasa da kardeşler arasındaki görev bölümünün tanımlı olmasının önemli bir yer tutuğunu düşünüyoruz.

PATRONUN İŞ TATMİNİ

Aile şirketlerinde, iş sahipleri çoğu zaman çekirdekten geldikleri için her işi yapabilir durumdadır. İşin ilk zamanlarında herkes her işi bilir de zamanla, işler geliştikten ve büyüdükten sonra kişilerin bilgi ve becerileri mevcut işleri yapmak için yeterli olmamaya başlar. Kişilerin ilgileri, beklentileri, çalışma arzuları ve heyecanları değişebilir.

İşte bu değişiklikler, günlük iş hayatına yansır ve çoğu zaman da kişilerin birbirlerine düşmelerine neden olabilir. İş kavgası eve taşınır. Bu iş kavgalarının arkasında çoğu zaman iş ile ilgili sıkıntıların değil, güç kavgalarının olduğunu söylemek mümkündür. İşe yeterince zaman ayırmayan, mutlu olmayan, işi ağırdan alan kişiler, kendi yapıları ile uyuşmayan işlerle uğraştıklarından bir türlü mutlu olamayıp, üstelik de bu mutsuzluklarının nedenlerini bilemediklerinden birbirlerine düşebilmektedir.

Yukarıdaki olaydaki kardeşleri düşünelim. Şayet profesyonel olarak bir kurumda çalışsalardı, işe asılmayan, işinden memnun olmayan kişi olarak birkaç kez uyarıldıktan sonra da iş ile ilişkisi kesilirdi muhtemelen. Ama işin sahibi olan kardeşleri işten çıkarmak kolay değil. O halde yapılacak şey hissedarların mutlaka birbirlerine bağlı, uyumlu bir hale gelmeleri ve bunun için de rahat edecekleri, tatmin olacakları bir iş tanımına sahip olmalarıdır.

Nitekim iş tatminsizliği yaşayan aile şirketi sahiplerinin sayısı az değildir. Kişi, öyle veya böyle şartlar gerektirdiği için bir işe girmiştir. O işi yıllarca yapmıştır ama çok da mutlu değildir. Geçmişte ayakta kalmak, geçinmek kaygısı ile sebat edilen iş, belirli bir büyüklüğe geldiğinde sıkıntı nedeni olabilir. Zira işlerin çoğu profesyonellerce yapıldığından iş sahipleri boşa çıkabilir, sıkılabilir, iş tatminsizliği yaşayabilir. Bu aşamada iş sahibi, kendisini tekrar etmeye başlamış, monoton bir yaşama girmiş, yaşama sevinci azalmış olabilir.

İnsanın kişisel yaşamı, iş hayatı ve toplumsal yaşamı ile tatmin olması, kendisini iyi hissetmesi, mutlu olmasının önemi tartışılmaz. Başarı genellikle bu iyi hissetmenin sonucudur. Mutlu ve uyumlu kişilerin başarılı olma şansları daha yüksektir. Çünkü başarı, bir işi yaşamaya bağlıdır. Kişinin özünden gelen istekle işe sarılması, işi yaşaması, işte doğallığı getirecektir. Doğal olan güzeldir, güzel olan beğenilir, beğenilen tercih edilir ve başarı da bunu tamamlar.