Papa Franciscus'un gerçekleştireceği Irak ziyareti merakla bekleniyor... Ve tarih yaklaştıkça daha fazla konuşulacak daha fazla meraklar su yüzüne çıkmaya başlayacak...
Papa Franciscus’un gerçekleştireceği Irak ziyareti merakla bekleniyor... Ve tarih yaklaştıkça daha fazla konuşulacak daha fazla meraklar su yüzüne çıkmaya başlayacak...
Evet Papa Franciscus geniş bir program çerçevesinde Irak’ı ziyaret edecek. Ziyaretler, istişareler, açılışlar, toplantılar ile uzayıp giden program listesinde neredeyse yok yok! Bunca yoğun listeyi herkes kendine göre “nedenler nasıllar” eşliğinde yorumluyorken bendeniz de birkaç okuma yapmak istiyorum müsaadenizle...
Herkes “bayram değil seyran değil Papa Irak’a neden gidiyor hem de bunca gerginlik arasında” diye dursun ben herkesin tam aksine “tam yeri tam zamanı” diyorum!
Evet tam yeri tam zamanı çünkü ABD ve Avrupa Irak’ta çok stratejik davranmak zorunda! Askeri ve siyasi etkisini Irak’ta iyice hissettiren Hristiyan dünyası, dini etkisiyle de saha da olduğunu hissettirmeliydi... Bu etkiyle birlikte “insan odaklı yaklaşımı ve başarılı sosyal yönüyle” tüm dünyanın bildiği, sevdiği, saygı duyduğu Papa Franciscus gerekliydi... Hele ki mevzu İran’ın Irak’taki Şii gücünü elde etme çabası ise Papa Franciscus da “ılımlı Necef’i şiddet yanlısı Kum’a tercih ediyorum ve militan Şiilere karşı Sistani’yi destekliyorum” mesajını vermeliydi hem İran’a hem de tüm dünyaya...
Son süreçte Irak’ın başına ne geldiyse Şii-Şii ve Şii-Sünni çekişmesi üzerinden geldi. Bu projenin sahibi de İran’dı elbette... Önce Şii-Sünni ayrışması yaratan İran, desteklediği Şiilerin komple Irak’ta güçlenmesini sağladı.. Güçlenen Şiiler sonrasında İran’a kafa tutmaya başlayınca bu kez Şii-Şii darbelerine yöneldi İran... Nasıl mı? Tıpkı Bağdat ve pek çok şehrin sokaklarını ateşe verip “hükümet istifa” çağrıları yapması için Şiileri sokağa dökmek gibi... Kaosların hepsi İran menşeini taşıyor! Şii etkisiyle siyaseti, bürokrasiyi, ekonomiyi, toplumu, sokakları baskılayan İran PKK’nın bir kesimini de yanına alarak Irak’ta kaos planlarına hızla devam ediyor anlayacağımız...
Bu durum Bağdat ve Erbil hükümetlerini, Türkiye’yi ve ABD’yi yeter artık boyutuna getirdi. Bu konuda içimdekileri yansıtan ve işte bu dedirten bir konuşmadan örnek vermek istiyorum... Son kararname ile Bağdat Büyükelçisi olarak atanan Ali Rıza Güney’in 2019 da Erbil’de yaptığı konuşma herkesin sık sık dile getirmesi gereken cümleleri içeriyordu aslında... Büyükelçi Güney o konuşmasında, mezhepsel ayrışmanın dinimizde hiçbir şekilde yeri olmadığını ve mezheplerin ön planda tutulmasının kaosları tetiklemekten başka bir amacı olmadığını söylüyordu... Evet çok haklıydı! Aklı selim herkesin yüreğindeki felsefe bu yönde...
Evet Irak’ta etkili ülkelerin askeri ve siyasi varlığıyla birlikte Papa’nın ziyareti de ılımlı Şiileri temsilen Sistani’ye desteğin göstergesi olacak... Papa Franciscus dolaylı olarak “Necef’i değil Kum’u destekliyorum” diyerek şiddet yanlılarına mesaj yollayacak... Irak’taki dini ve mezhepsel ayrıştırma planlarını destekleyenlere “kendinize gelin” diyecek... İran’ın Şii baskısı kırılacak, uzun zamandır sessiz sedasız güç kaybeden Iraklı Hristiyanların maddi-manevi-sosyal hakları rehabilite edilecek çünkü bilhassa Sadr güçlerinin Hristiyanlara yönelik yürüttüğü gaspların önüne geçmek ve maddi kayıpların telafi edilmesi gerekiyor...
ABD’nin ve Avrupa’nın Ortadoğu’da son yıllarda unuttuğu başlık olan Hristiyanların hakları böylelikle ön plana çıkarılacak...
Tüm bunlarla birlikte Papa’nın Erbil’e de büyük önem vermesi ve Barzani Hükümeti ile kapsamlı görüşmeleri programına alması önemli destek mesajları içeriyor çünkü Ortadoğu’daki Kürt gücünün barıştan ve huzurdan yana dengesi olarak IKBY ve Barzani Yönetimi çok önemli... Bilindiği üzere IKBY sınırları dahilinde önemli sayıda Hristiyan nüfusu var ve bu nüfus Irak’ta hiç olmadığı kadar burada mutlu, huzurlu, rahat yaşıyor... Dini, sosyal, kültürel, insani yaşam hakları konusunda Barzani Yönetimi Ortadoğu’nun aksine çok üst seviyede yaşam standardı ve rahatlık sunuyor tüm dini gruplara... Ve Papa Franciscus Bağdat’tan sonra 7-8 Mart’ı Kürt Bölgesi’nde geçirerek yoğun bir program gerçekleştirmesi güven verip güven alacağı yönünde okunmalı...