Yaz geldi, üniversitelerdeki yoğun tempolu aylar, haftalardan sonra bir tatil yapma ihtiyacı hissetmiştim.
Durumumu sevgili Genel Yayın Yönetmenime ilettim, sağolsun halime acıdı ve on günlük bir kafa izin verdi. O nedenledir ki, on gündür köşemdeki yazılarımı yazamamıştım. Tatil bitti ve bilgisayarımı da çok güzel tatil haberleriyle döndüm.
O haberleri bir sıraya koyup sırasıyla buraya aktarmaya çalışacağım.
Gazeteciler yoğun tempo sonrasında yaptıkları izinlerden tekrar işe döndüklerinde “yedikleriniz, içtikleriniz sizin olsun, gördüklerinizi anlatın” esprileriyle karşılanırlar.
Tatil izleimleri serüvenime bir sonraki yazımda başlayacağım ve süreklilik göstermesi, araya başka şeyler sokmadan birbirlerine bağlantısı olan yazılar şeklinde olacağı için, hem bir süredir uzak kaldığım köşeme adapte olmaya çalışacağım. Hem de, bu arada elimdeki tutukluğu atıp yazı yazmaya ısınacağım.
Ve tabi ki, bir süredir gözlerden uzak olan futbolumuza dönerek son haftalarda neler olduğu ve bu hafta başlayacak olan Spor Toto Süper Ligi, Lefter Küçükandonyadis Futbol Sezonumuz başlangıcından azıcık söz edebilmek için tatil sonrası ilk yazımı spor konusuna ayırdım.
Haziranda başlayıp bir ay süren, bizim olamadığımız, oldukça buruk olarak izlediğimiz Futbol Dünya Kupası heyecanından sonra bu hafta sonu liglerimiz başlıyor. Başlıyor ama takımlarımızın UEFA Finansal Fair Play kıskacında geçirdikleri, biraz sıkıntılı bir transfer ara dönemi sonrasında lige ne kadar hazırlar, göreceğiz.
Bu arada, Avrupa kupalarına katılan takımlarımızdan Beşiktaş Avrupa Kupası 2. Ön Eleme Turunda karşılaştığı kolay rakibini zorlanmadan her iki karşılaşmada da yenerek 3. Ön Eleme Turuna yerleşti. Şampiyonlar Ligi’ndeki ikinci temsilcimiz Fenerbahçe ise, gruplara kalabilmek için Playoff öncesi 3. Ön Eleme Turu ilk karşılaşmasında Portekiz’in güçlü temsilcisi Benfica ile karşılaştı ve deplasmandaki bu karşılaşmada, iyi oynamasına ragmen 1-0 mağlup olarak şansını kendi evinde ve kendi seyircisi önündeki karşılaşmaya bıraktı.
Avrupa Kupaları’ndaki diğer takımlarımız ise, ilk karşılaşmalarını bekliyorlar.
Beşiktaş ve Fenerbahçe, tam olarak olmasa da lige hazır gibiler ama, FFP kontrolünde olmaları nedeniyle transfer konusunda pek yol alamadılar. Galatasaray da aynı durumda.
Bu sezon FFB kıskacı futbol takımlarımızı oldukça zorlayacak gibi.
Ülkemizin olmazsa olmazlarından futbol bu hafta cuma akşamı Şampiyon Galasaray’ın, bu yıl Süper Lige dönen Ankaragücü ile deplasmanda yapacağı start karşılaşması ile başlıyor.
Futbol ülkemizin olmazsa olamazı, heyecan fenomeni ama, dünya için de bizden pek farklı değil. Dünyada da vazgeçilmez bir tutku. Ancak aramızda çok belirgin bir fark var, o da, yabana atılamayacak çok önemli bir fark. Onlar futbolu bir takım temaşa sporu olarak görüyorlar. Stadyumda taraftarı oldukları takımlarını desteklerken tribünlerde bir karnaval görüntüsü oluşturuyor ve olabildiğince eğleniyorlar.
Biz ise; takım taraftarı olmayı gereğinden fazla fanatizme teslim ederek bunu tribünlere yansıtıyor, sporda olması gereken o güzel rekabeti, fanatizmin hoyrat kontrolüne teslim edercesine abartıyor, zaman zaman stadyum dışına taşan küfür ve bireysel kaba kuvvete taşıyabiliyor ve tatsız olaylardan yansıyan görüntülere dönüştürebiliyoruz.
Bu konuda oldukça etkin önlemler alımış olmasına, dahası oldukça etkin bir yasal düzenleme yapılmış olmasına rağmen, olayları tamamen ortadan kaldıramadık. Futbol sahalarında veya bu ortamlarda olan bazı münferit olayları faili meçhule teslim ettik, taraftarlar arasında yaşanan fanatizm çatışmasını hala normal düzeye indirgeyemedik.
Toplumumuzun çoğunluğunun özlediği ve istediği o temaşa zevki ortamını yaratamadık. Umarım cuma akşamı başlayacak olan Spor Toto Süper Ligi, Lefter Küçükandonyadis sezonunda özlenen bu görüntülerin başlangıcı olur ve ülkemizde de futbolun temaşa keyfini doyasıya yaşayabiliriz.
Futbolumuzn yeni sezonu hayırlı olsun.