Canımız burnumuzda ama, görünen o ki ekrandaki görüş bildiren uzmanlardan bizlere hiç fayda yok.

Off yaa. Yaşam neden bu kadar zorlaştı!

Gazeteleri elinize alıyorsunuz yazılanlar hep aynı. Birinci sayfalarında korona ile ilgili haberler. Artık tefrika gibi takip ettiğimiz günlük koronavirüs günlük tablolar ve bununla ilgili uzman görüşleri veya hiç ilgilenmediğim siyaset haberleri. Okusanız bir türlü okumasanız başka türlü. Okumayayım diyorsunuz, ama; neler oluyor hayatta, salgında biraz düzelme var mı umuduyla okuyorsunuz.

Okumayayım diyorsunuz. Ama kurtulamıyorsunuz, çünkü televizyon kanallarını dolaşırken felaket bazı tellalerinin söyledikleriyle iyice moral çöküntüsü yaşıyorsunuz. Hele televizyonlarda karşınız çıkan bir, iki uzman var ki, konuşmalarında rakamlar silsilesi halinde, sözüm ona; pandemi döneminde olması veya olmaması gerekenleri anlatıyorlar ama, bu bilgiler daha çok, yapılmayanların eleştirileri arasına sıkıştırılmış birkaç cümle olarak kalıyor. Anlayabildiğiniz tek şey eleştirmek olmanın bir adım ötesine gidemiyor.

Canımız burnumuzda ama, görünen o ki ekrandaki görüş bildiren uzmanlardan bizlere hiç fayda yok.

Hele biz 65 yaş üstüler için “sözün bittiği” yerdeyiz. Onlar 65 yaş üstülerle ilgili hiçbir şey söylemiyorlar. Uzmanlık alanları halk sağlığı olanlar ise, bu konuda Fransızlar. Asıl bilgilendirmeleri gerekenler, tüm kısıtlamalara hedef olan 65 yaş üstüler için, işe yarar hiçbir şey söylemek zahmetine katlanmıyorlar. Yetkililerden gelen haberlerde ise, hedefte yine 65 yaş üstüler var. Bazı illerde Valilikler 65 yaş üstülerle ilgili kısıtlamaları iyice sıklaştırdı. Bazı saatler dışında evden çıkmaları neredeyse yasaklandı.

Off ki, ne offf. 65 yaş üstü olarak ne olacak halimiz bir türlü bilemedim..

Anadolu yakası sahillerine yansıyan görüntüleri göre, dün ailece biz de sahile inip o görünenler arasına karışalım ve biraz da biz normalleşelim, “özgür sosyal yaşam”ın keyfini çıkaranlardan biri olalım dedik.

Evden çıkıp sahile doğru yürüdük. Aman Allah’ım, sahil ana-baba gün gibiydi. Kalabalıktı tanımlaması bile az gelir.. Sahilde, yürüyüş ve bisiklet yolundan Maltepe sahile kadar normalleşmenin zirvesindeki halkımızla birlikte yürümeye çalıştık. Bir ara sahil boyundaki kayalıklarda oturduk. Kayalar üzerinde sosyal mesafeyi koruyarak bizimle birlikte dolaşan, ancak; varlığımızdan rahatsızlığını hissettiren; “buralar bizimdi sizler nereden geldiniz” dercesine şaşkın şaşkın bize bakaduran martılarla sohbete çalıştık.

Normalleşmenin keyfini çıkararak, yaklaşık iki saat yürüdük ve sonrasında eve geri döndük. Normalleşmek güzel şeymiş.

Bir tarafta; pandeminin yaşattığı iyice karmaşıklaşan ve tüm planların alt üst olduğu, dayanılmaz yaşam şartları, diğer tarafta ise; o zor şartlarda geçinebilme zorlukları. Ve süresi ve sonu pek de belli olmayan bu salgın döneminde yapılacakların iyice imkansızlaştığı bir dönemden geçiyoruz.

Sorun sadece pandemi mi, nereden bakarsanız bakın işimiz oldukça zor.

BİR TUTAM TEBESSÜM

BEN PSİKOLOJİ ÖĞRENCİSİYİM

Bir üniversitenin kütüphanesindeki genç, karşısında oturan kızın masasına yaklaşarak yavaşça sorar: "Yanınıza oturabilir miyim?"
Kız, yüksek sesle yanıt verir: "Gecemi sizinle berbat etmek istemem!.."
Kızın sözlerini herkes duymuş, başlarını kaldırmış, dik dik ayaktaki gence bakmaktadırlar...

Genç çok utanır ve hiçbir şey diyemeden, kendi masasına geri döner...
Birkaç dakika sonra kız yerinden kalkar, gencin masasına yaklaşır, ona yavaşça şöyle der: "Ben psikoloji öğrencisiyim; demin, şaşıran bir erkeğin nasıl tepki vereceğini öğrenmek istemiştim; bu arada sizi de herkesin önünde biraz utandırdım sanırım, özür dilerim!"
Bu kez genç onu yüksek sesle yanıtlar:
"Nee, bir geceliğine 200 dolar mı?.. Çok para!.."
Gencin dediklerini de herkes duymuştur. Bu kez, ayaktaki kıza dik dik bakmaktadırlar ki,

Genç şoka girmek üzere olan kızın kulağına yaklaşıp şöyle fısıldar:
"Ben de hukuk öğrencisiyim. Çevreye birini suçluymuş gibi nasıl gösterebilirim öğrenmek istemiştim, özür dilerim!"