Komşuluk, ailelerin birbirlerine işleri düşebilecek, işleri düştüğünde de isterlerse birbirlerinin yardımına koşabilecek kadar yakın yaşamaları, her an görüşülüp konuşulacak bir mesafede bulunmalarıdır.
Komşuluk, ailelerin birbirlerine işleri düşebilecek, işleri düştüğünde de isterlerse birbirlerinin yardımına koşabilecek kadar yakın yaşamaları, her an görüşülüp konuşulacak bir mesafede bulunmalarıdır. İnsanlar tek başlarına yaşayamayacakları gibi, tek bir aile de başka ailelerle münasebet kurmadan yaşayamaz. Her ailenin birtakım özel problemleri yanında, birbirine benzer problemleri de vardır. Doğumlar, ölümler, hastalıklar, bazı kaza ve afetler her ailenin karşı karşıya kalabileceği durumlardır. Böyle bir durumla karşılaşıldığında bir ailenin fertlerinin çabaları yeterli olmayabilir. Hısım, akraba uzakta, hemen yetişmeleri mümkün olmayan yerlerde bulunabilir. İşte böyle durumlarda iyi komşulara sahip olmak başlı başına bir servettir. İslam dini, dünya hayatının barış ve huzur içinde geçmesine, insanların kardeşçe yaşamalarına önem vermiştir. Komşuluk dünya yaşayışının mutluluk içinde geçmesine yarayacak en önemli ortamlardan biridir. Peygamberimiz bunu ifade etmek için, “Dünyada üç şey Müslüman için mutluluk sebebidir: “İyi komşu, geniş ev, rahat binek.” buyurmuştur.
Komşulukta en önemli ilke, karşılıklı ilgi ve yardımdır. Bir aile sıkıntıya düştüğünde, darda kaldığında, komşusunun veya komşularının kendisiyle ilgileneceğinden, yardıma koşacağından emin olmalıdır. İlgi ve yardım ihmal ediliyorsa, herkes kendi kabuğuna çekiliyorsa, bu hayra alamet bir durum değildir. Peygamberimiz, bu ilgisizliğe çok ağır bir tehdit yöneltmiştir: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” Hatta İslam’a göre, bir komşunun diğerine yardım ve iyilik etmek için onun sıkıntılı ve muhtaç zamanını beklemesi gerekli değildir. İyilik ve yardım normal hallerde, buna ihtiyaç duyulmazken de yapılmalıdır. Peygamberimiz sahabeden Ebu Zer’e şöyle diyor: “Ey Ebu Zer, çorba pişirdiğin zaman suyunu biraz fazla koy ve ondan komşuna da ikram et.” Bu hadis, komşunun komşuya iyilik etmek için zaman ve zemin beklememesi gerektiğini belirtmesi yönünden dikkate değer. Kur’an, iyilikle muamele edilmesi gereken sınıflar arasında komşuya da yer vermiştir. “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya-babaya iyilik edin, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın ve uzak komşuya de iyilik edin” mealindeki ayet bunu belirtmektedir. Peygamberimizin konumuzla ilgili bir başka hadisi de şöyledir: “Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ederse komşusuna ikramda bulunsun”.
İyi komşuluk şüphesiz her devirde önem taşımıştır. Fakat hiçbir devirde iyi komşuluğa zamanımızdaki kadar gerek duyulduğu söylenemez. Günümüzde aynı çatı altında, aynı apartmanda birçok aile birlikte yaşamak zorundadır. Böyle yaşamaya mecbur hatta mahkûmdurlar. Bu durumda komşu saygısı taşımayan, onun rahat ve huzuruna değer vermeyen, bir apartmanda değil de bir dağ başında tek başına yaşıyormuş gibi pervasız, sorumsuz tavır ve davranışlarda bulunanlar dini yönden çok ağır tehditlere hedeftirler. Alt katta da bir aile yaşadığını hesaba katmadan üst katta hora tepen; üst kat penceresinden veya balkonundan halı, kilim vb. silkeleyerek alt kattaki komşusunun yeni yıkanmış çamaşırlarını kirleten; müzik setini, televizyonunu vs.yi sonuna kadar açarak tüm komşularının kafasını şişiren düşüncesiz aileler az değildir. Bunlar ve komşuyu rahatsız edici bütün davranışlar İslam’a göre kesin şekilde yasaktır. Peygamberimiz bu konuda, birazcık imanı olan herkesi derin derin düşündürmesi gereken şu hadisi irad buyurmuştur: “Komşusu kötülüklerinden korkan kimse vallahi iman etmiş olmaz.”
Dinimizin de etkisiyle söylenmiş bir Osmanlı atasözü şöyle:
“İhanet-i câr, mucib-i nardır.” (Komşuya ihanet etmek, cehenneme atılma sebebidir.)
Burada yalnızca bir kısmına değindiğimiz ayet ve hadisler bile İslam’da komşuluğun değerinin günümüzdeki anlayıştan çok daha ilerde ve insancıl olduğunu anlatmaya yeterlidir.