Aklı, içgüdülerinin emrinde, ruhundan uzaklaşan insanlar çoğalıyor yeryüzünde. Başta merhamet olmak üzere başkası için bir şey yapma isteği körelen insanlar… Sadece kendine kurban olmayı öğreten kapitalist sistemin bireyci davranış modeline ne güzel cevaptır Kurban Bayramı.
Gücünü yitirmemek uğruna, neredeyse dünya ülkelerinin tamamıyla kavgalı hale gelen ABD, bir devletten çok bir şirket gibi yönetiliyor. Para ile temsil edilen maddi değerler ile Hristiyanlık âleminde de aşırı sayılan Evanjelist kökenli aşırı dini akımın birlikteliği, dünyayı bir bilinmeze doğru sürüklüyor. Başkan Trump’ın, agresif tüccar davranışları ile yardımcısının birbirini besleyen aşırı din eksenli davranışları, doğu toplumları kadar batı toplumlarını da rahatsız etmeye başlamıştır. Zira köktendinci ve başkasına yaşama hakkı tanımayan siyaset anlayışı, bireyleri ve toplumları, akıl ve gönül süzgecinden hızla uzaklaştırıyor.
Kapitalist Düzen Çatırdıyor
Maddeyi merkeze alan kapitalist dünya düzeni hızla çatırdıyor. Çünkü bu sistem, insanı bir bütün olarak algılayamamış, onu bedenden ibaret saymıştır. Oysa hazreti insan bu değildir. Düşünceleri kadar duyguları, bedeni kadar ruhu, kendisi kadar diğerleri, varlık kadar yokluk ile insan bir bütündür. Birbirini tamamlayan gece ile gündüz misali, beden ile ruhun birlikteliğidir beşeri insan kılan. Bütün ikiler ve ikilikler gibi, beden ve ruh da buluşur ve ‘Bir’ olur.
Evet, bugünün insanı gibi toplumlarının da birliği bozulmuştur. Çünkü dünyayı yöneten büyük şirketler, markalar, tüccarlar, küresel bir seçkinler topluluğu oluşturmuştur. Ulus devletlerin kendi öz kültür, gelenek ve değerlerini derinden sarsan bu güçler, toplumların kendi yerel bağları ve güçlerini gölgede bırakmıştır. Öyle ki adı bilinen sosyal mecralarda yer almak, küresel bir markaya, uluslararası sanal bir oyuna, modaya, ikona, çoğu zaman gerçekte var olmayan sanal bir değere sahip olmak, bireyleri kendi gerçek ulusal değerlerinden uzaklaştırmaktadır.
Ve insan, çoktandır bir kenara ittiği, görmezden geldiği öz değerlerine, geleneksel yaşam biçimine, aklını tamamlayan gönlünün derinliklerine hasret kaldı. Küresel güçlerin kölesi ve oyuncağına dönen dünya insanı artık yoruldu.
Böylesine zor bir zamanda; kendisi kalma yolunda çaba gösteren, milli köklerine bağlılığı önemseyen, inanç ve cumhuriyet değerlerine önem veren, vatanı ve devleti merkeze koyarak hızlı gelişmeye çalışan Türkiye modeli alenen tehdit ediliyor. Zira kendi temel değerlerini, gücünü ve bağımsız kişiliğini, küresel güçlerin kapsama alanına terk etmeyen, söyleyecek bir sözü olan Türkiye var.
Sloganları Aşmalıyız
Ancak bize yönelik aleni tehditlerle baş etmek için sloganlar atmak, dolarları yırtmak, bayrakları yakmak gibi alışkanlıkları aşmamız şarttır. Mademki kalbimizin attığı vatanımız için yapamayacağımız şey yoktur o halde tüm gücümüzle teknolojide, patent üretiminde, bilgi üretimi ve analizinde, araştırmada, eğitimde, sağlıkta, adalette, bilimde kısacası her alanda daha fazla çalışmak zorundayız. Kendi üretimimiz olan insansız hava araçları, tanklar, köprüler, hava limanları, yeni ilaçlar ve benzeri ile karşılık vermeli ve şaşırtmalıyız. Sloganlarla değil buluşlarımızla karşı koymalıyız.
Devletin soğukkanlı ve diplomasi odaklı duruşunu desteklemek üzere varlığımızı ve birliğimizi daha güçlü tutmaya çok ihtiyacımız var. Mesela Kurban Bayramı’nın ulvi atmosferinde devletimiz için neleri feda ettiğimizi gözden geçirmek durumundayız. Sokakta, trafikte, insan ilişkilerinde düşünerek davranmayı alışkanlık haline getirmemiz, kişisel gelişimimize emek harcamamız, olup bitenleri akıl ve gönül süzgecimizden geçirmemiz elzemdir. En büyük gücümüzün, genetik kodlarımızda yer alan vatan aşkı olduğu bilinci ile başka güçlere savaş açmadan kendi benliğimizi yönetebilecek en büyük savaşı kazanmak, benliğimizin kurbanı olmaktan kurtulmak zorundayız.
İnsanı insan kılan yüce değerlere kurban olabilme isteği ve cesaretini, dün olduğu gibi bugün de ortaya koyabildiğimiz, durmadan soru soran ve başımıza yeni icatlar çıkaran gençler yetiştirdiğimiz oranda daha güçlü ve bağımsız olacağımızı unutmamalıyız.
(Huzur ve bereket dolu bir bayram dilerim.)