Bugün memleketimizde Esertepe Yeni Cami gibi tuhaf yapılar inşa edilmektedir.
Ankara'da bir toplantı için otellerle görüşme yapıyorduk. Otel yöneticisi Venedik'teki Palazzo Ducale'den aynen kopyalanmış yonca haçlı bina cephesini göstererek "mimarimiz Osmanlı ve Selçuklu mimarisinden esinlenmiştir" demişti. Türkiye'nin en büyük inşaat firmalarından biri de on yıl önce yaptığı rezidans için büyük gazetelere tam sayfa "dünyada bir ilk, dans mimariyle buluştu" başlıklı ilanı vermişti. Halbuki 1996'da tamamlanmış Tančící dům bizimkinin aksine dansla mimariyi buluşturmayı başarmış bir binadır.
Bugün memleketimizde Esertepe Yeni Cami gibi tuhaf yapılar inşa edilmektedir. Yeni cami yapacak kimseler Derinkuyu Park Camii ve Şakirin Camii gibi başarılı emsalleri de iyi etüt etmelidir. Hakkı Atamulu bey de, Hüsrev Tayla bey de vefat etmiştir. Bu gibi mimarların sağlıklarında kıymetleri bilinmelidir efendim.
Anadolu’nun köy ve kasabalarında bulunan Boğaziçi Kasabası Eski Camii, Belenardıç Cami, İmerit Cami, İlyakut Camii gibi kayıp inceliğimizin temsilcisi camiler örnek alınmalıdır. Bu yapılar bugün bozulmaya yüz tutmuş taşranın eski insaniyetini, hakikate sadakatini, kutlu sadasını temsil etmektedirler. Bu değerli eserlerimiz ve Anadolu’daki bezemeci üsluplarla ilgili esaslı tasnifler yapılması, bu üslupların uluslararası düzeyde tanıtılması gerekir.
Eskiden Doğu ve Batı arasında bir kimlik sorunu yaşadığımız söylenirdi. Aslında Doğu'nun da Batı'nın da ne olduğunu bilmekten giderek uzaklaşmışızdır. Kimliğimize ait unsurlara yabancılaşmışızdır. Yakın bir zamanda bazı mühim mevki sahiplerinin Ankara'yı ziyaret eden Azerbaycan heyetine hello, welcome şeklinde hitap etmesine şahit olmuşuzdur.
Tayyip bey, İlham Aliyev'e sosyal medyadan "Gardaşım Togg’unu teslim aldı. Hanenize hayırlı olsun" mesajı gönderiyor. İlham bey de teşekkür edirem, aziz gardaşım şeklinde cevap veriyor. Bu çok hoş bir şeydir. Gönül bağımız olan bütün coğrafyalarda dil sentezleri üzerinde çalışılmalıdır. Kültür alanında büyük terkipler geliştirilmelidir.
Gençlerimiz kendi kültürümüzü iyi öğrenmelidir. Ayrıca yabancı bir ülkenin tarihini, kültürünü ve dilini de öğrenmelidir. Kültüre zarar veren şey yabancı kültürleri tanımak veya yabancı dil öğrenmek değildir. Tam aksine farklı kültürleri tanımayı başarabilen kimseler kendi kültürlerine daha fazla sahip çıkmaktadır. Oktay Sinanoğlu bey uzun yıllar yurt dışında yaşamış ve dönüp milli kültür üzerine çalışmıştır. Onun gibi hayatının önemli bir bölümünü yurt dışında geçiren ve Amerikan kültürünü çok iyi bilen Aziz Sancar bey de kazandığı para ödüllerinin büyük bir kısmını Kuzey Karolina’da kültürümüzü tanıtma işlerine harcamıştır. Bu seviyede ilim adamlarının çalışma tarzlarını, düşünme şekillerini iyi etüt etmemiz gerekir. Kültür şuuruna sahip olmanın her ikisinin bilim alanındaki başarılarında etkili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Meselemiz gençlerimize bunu anlatabilmektir.
Özenti işlerle bir yere varmak mümkün değildir. Taklitle bir yere varmak mümkün değildir. İyi ki dünyadaki binaların hepsi aynı stilde değil, iyi ki yollarda sadece Ford’un arabaları dolaşmıyor. Farklı olmak zorundayız. Şehirlerimizi yeni baştan ilmek ilmek dokumamız, toprağımızı çiçeklerle, güllerle süslememiz gerekmektedir. Çocuklarımızı iyiliklerle, güzelliklerle, görgüyle donatmamız gerekiyor. Aksi halde geleceğimiz karanlıklardadır.