Ağzı olanın konuştuğu, Doğu Karadeniz'in jeolojik yapı ve haritasının yanı sıra meteorolojik hareketlenmelerini bilmeyenlerin değerlendirmeleri, yaptıkları yanlış uygulamalarıyla, bugün Doğu Karadeniz'in ne hallere getirildiğinin en somut sonuçlarıdır yaşananlar.
Uzunca bir süredir Doğu Karadaniz’de olanlarla ilgili yazılar yazmak istiyordum ama, yaşamının yarısından fazlasını Rize ve civarında geçirmiş, o bölgenin jeolojik ve meteorolojik hareketlerini iyi bilen olmama rağmen suskun kalıp her nedense, bu konuda yorum yapmayıp, bölgeyi bilmeyenlerin yorumladıklarını, lafa girmeden takip etmeyi tercih etmiştim.
Ağzı olanın konuştuğu, Doğu Karadeniz’in jeolojik yapı ve haritasının yanı sıra meteorolojik hareketlenmelerini bilmeyenlerin değerlendirmeleri, yaptıkları yanlış uygulamalarıyla, bugün Doğu Karadeniz’in ne hallere getirildiğinin en somut sonuçlarıdır yaşananlar.
Doğu Karadeniz, Ordu’dan Artvin Hopa sınırına sahil şeridi, o görkemli dağ yamaçlarından, denize kadar inen yemyeşil yerleşim alanları, sınırlarını kendi çizmış irili ufaklı binlerce derelerden meydana gelmiş çok özellikli bir bölgedir.
En çok bilineni ise, yılın birçok ayında, yoğun yağış alması ve o yağışlardan oluşan yağmur sularının, yaylalarında, yüzde 40-60 derece eğimli dağ yamaçlarında, irili, ufaklı derelerde oluşturdukları küçük göletleriyle, haritasını, yatağını, yönünü kendi çizdiği akarsulardan denize doğru hızla aktığı Karadeniz, yüzyıllardır kendinin yarattığı o jeolojik yapısındaki vadilerde varlığın ı sürdürmüş, çizdiği yerleşim haritasına dış müdahalelere çok sert yanıtlar vermiş, anlaşılması çok kolay olduğu kadar çok da zor olan bir bölgedir..
Eskiler, bölgeyi iyi tanıyanlar hep şunu söylemişlerdir; “Doğu Karadeniz öyle bir bölgedir ki; yaşam biçimini, kendisinin belirlediği jeolojik yapısına uygun bir şekilde sürdürmeyi tercih etmiş, bu yaşam biçiminde etkin olan meteorolojik değişimleri hep dikkate almıştır. Bölgenini jeolojik yapısında bir değişiklik yapmak istiyorsanız, mutlaka kendi çizdiği sınırlara saygı göstermelisiniz. Aksi taktirde, onu istemediği değişime zorlarsanız, meteorolojik değişimler denilen doğa olaylarıyla ummadığınız tepkilerler verebilir”.
Esklierin tembihleri; Doğu Karadeniz’in simgesi haline gelen, deli dolu, ne zaman ne yapacağı hiç belli olmayan denizi, azgın, laf dinlemeyen dalgalarının ne zaman ne yapacağının asla unutulmaması gerekendir. Doğu Karadeniz’de yaşayan erkeklerin çoğunun ana mesleği denizciliktir. Hangi kapıyı çalarsanız çalın, orada mutlaka uzunyol gemicisi olarak dünyayı dolaşan bir kişiye rastlayabilirsiniz. O nedenledir ki, denizi çok iyi tanırlar. Ve şunu hep söylerler; “Kardeniz, çok deli ve kincidir, ondan zorla, alınan bir şeyi bir gün mutlaka geri alır.”.
Doğu Karadeniz’in jeolojik yapısını, oluşacak meteorolojik hareketlerini, sadece bilimsel belirlemelerin ışığında değerlendirebilmek pek de doğru değildir. Doğu Kardeniz’i anlayabilmek için sadece bilimsel veriler yeterli değildir. Sadece bu verilerle yola çıkarak Doğu Karadeniz’de doğanın yarattığı ve sınırlarını çizdiği jeolojik yapıda yapılacak hatalı, amaç dışı, radikal değişimlerın sonu hep hüsranla sona ermiştir. Doğu Karadeniz’de yapılacak değişimlerde, bilimsel verilerle birlikte bölgeyi iyi bilenlerin bilgilerine başvurmak mutlaka dikkate alın ması gereken bir yoldur. Bilenlerin, bölgeyi tanıyanların söylediklerinin a ksine yapılan değişiklişikler, iyice kontrolden çıkan imar planı hataları sonrasında, olu şturulan yerleşim yerleri, olmaması gerken jeolojik harita değişim lerinin ortaya çıkardığı büyük zararlara yol açmıştır.
Doğu Karadaeniz’de unutulmaması gereken bir başka gerçek daha vardır ki, o da; bölge, jeolojik haritasını n sınılarını kendi çizmiştir, meteorolojik olaylara uygun bir akarsular haritası oluşturmuştur. Hele hele bunu bozarak, istemediği yeni sınırlar çizmek hiç de iyi sonuçlar vermemiştir. İrili, ufaklı binlerce derenin beslediği doğal yerleşim durumunu yaratan bölg e akarsularının, böylesine yanlış bir değişime zorlanması, bugünkü yaşananların nedenini hazırlamıştır.
Özellikle jeolojik yapısı itibarıyla Doğu Karadeniz’in simgeleri haline gelmiş o irili, ufaklı derelere sahip bölge için, eskilerin dile getirdikleri, unutulmaz kural; “Su akar mutlaka kendi yolunu bulur” söylemini hatırlatarak yarın devam etmek üzere yazıya son vermek istiyorum.
Rize’de yaşananları, nedenlerini, Doğu Karadeniz’I, o bölgeyi çok iyi tanıyan, bilen biri olarak yarın anlatacağım.