Öylesine kısıtlandık ki, hem kendimizi hem başkalarını seyretme zamanlarımız çoğaldı.

Çok acayip zamanlardan geçiyoruz.

Öylesine kısıtlandık ki, hem kendimizi hem başkalarını seyretme zamanlarımız çoğaldı.

Kısıtlılık derken, yasaklar dışında hepimizi kendi kendini kısıtladığı zamanları kastediyorum.

Düşünme saatleri o kadar çoğaldı ki.

En azından ben, o kadar düşünüyorum ki.

Sosyal medya ile ilişki saatlerimiz o kadar çoğaldı ki.

En azından benim saatlerim çoğaldı.

Tanıdığım bir kadın, Instagram hesabından paylaşım yapmış, “ihtiyacı olan şu insana yardım edelim, iyilik etmek çok önemli, iyilik edelim iyi kalalım, insanlığın gereği budur” falan filan.

Başta da söylediğim gibi tanıdığım bu kadın büyükannesinin kapısının önünden geçmez, en son ne zaman aradı bilinmez iken.

Büyükannesini ziyaret etmeyen, haftada bir gün bile alışverişini yapmayan, bir defa bile doktora götürmeyen bu kadın, tanımadığı biri için neden iyilik istiyor?

Tanıdığım başka bir kadın.

Bir çocuk için paylaşım yapıyor, bu gece canlı yayın yapalım ve yardım edelim, lütfen çok önemli, hadi arkadaşlar falan filan.

Dediğim gibi çok iyi tanıyorum, ömründe bir çocuğun başını okşamamış, karşı komşusuna merhaba demeyen, bir tabak yemek vermemiş, bu insan tanımadığı bir çocuk için paylaşım yapıyor.

Yine tanıdığım bir kadın, uzak komşu, belki 4 aydır kapıdan merhaba dememiş, yazarak hatır gönül sormamış bu komşu.

Instagram hesabında, kediler köpekler için mama alacaklar, para topluyor ve beni etiketliyor.

Sebebi benim takipçim çok, repost edeceğim falan hesabında.

Yani pandemi var, bulaş var, endişeli bir dönemdeyiz, hepimizin birbirine ihtiyacı var.

Bir kadın 4 ay boyunca, birbirine tek satır hatır sormaz mı?

Sormaz.

Tanıdığım bir kadın var, daha ölen biri için üzüldüğünü görmedim.

Aslında anlarsınız ya, dinlemezler bile, işte o insanlardan biri.

Instagram sayfasında hangi ünlü ölse, kadının yüreğinde yangın var sanki.

Hashtag aça aça paylaşım yapıyor ki.

Yaptığı paylaşımı, o etiketle başkaları arama yaparsa önüne düşsün ve görsünler düşüncesi.

Daha o kadar çok örnek verebilirim ki.

Ben aslında ne demek istiyorum.

Aslında, neden ve ne için, iyilik yaptığını başkaları bilsin istiyor olabilirler.

Çünkü aslında iyilik yapmıyor, iyilik nasıl yapılır bilmiyor da ondan.

Karşı komşunun çocuğunun başını okşamayan.

Kendi büyükannesinin kapısının önünden geçmeyen.

Kimseye selam vermeyen, yakınlarını merak etmeyen.

Bu insanlar.

Kalbinizde taşımadığınız iyilik duygusunu, taşır gibi yaparak, palavradan iyi insan olduğunuzu herkes, tanımadığınız insanlar bilsin yalanında yaşarsınız.

Ne kadar yalan söylediğini en iyi insanın kendisi bilir derler ya.

Aslında en iyi kendiniz biliyorsunuz ki.

İyi insan değilsiniz ki.

Yaptığınız.

Sadece simülasyon.

Adı iyilik simülasyonu olsun.

Funda'nın aklındakiler…

… Profesör Doktor Ebubekir Sofuoğlu.

Diyor ki!

"Üniversiteler fuhuş yuvası"

Bu sözü üzerine hemen soruşturma başlatılmış.

Soruşturmanın sonucu ne olur bilmiyorum.

Ama.

Benim bir önerim var.

Bu insan, profesör unvanını üniversiteden aldığına göre, üniversiteler madem fuhuş yuvası hemen unvanını geri alsınlar.

Fuhuş yuvası dediğin yerin unvanını kullanmak ikiyüzlülük olmuyor mu?

Ayıp olmuyor mu?

... Ankara'da.

Adam karısı ve sevgilisi ile aynı eve yerleşiyor.

Karısı, zavallı kadın kim bilir ne sebeple kabul ediyor.

Diğer utanmaz arsız kadın, sırıta sırıta karısı olan adamın evine gidip yerleşiyor.

Adam bir gece bir kadınla, diğer gece diğer kadınla yatıyor.

Utanmaz adam, o gece kadınların sırasını şaşırıyor.

Sıra arsız sevgili de, ama adam o gece bir tuhaf davranıyor.

Kanepede yatıyor.

Sevgili "Bu gece sıra bendeydi, sordum yatağa gelmiyor musun dedim, bana kanepede uyuyacağını söyledi, ben de çok sinirlendim, eşin gel dese, onu kırmazdın dedim ve öldürdüm".

Hayat, bir ömür, bu kadar ahlaksızlık üzerine, bu nedenle sona erer mi?

Ermiş işte.

Kimse kimsenin canını alamaz, bir insanın başka insanı öldürme hakkı hiç yoktur.

Ama bu kudurmuş adamlara da.

Allah'tan rahmet dilemek çok zor.