Yaz hali.

Bahçeler, teraslar, sokaklar, iskeleler, halk plajları, marketler.

İnsanlarla, istesen de istemesen de yan yana gelme halimiz var.

Ah hayat ah.

Ve çocuk terörü var.

O çocuklarla başa çıkamazsanız, bende adını terör koyarım.

İnanılmazlar.

Bağırıyorlar, sus diyen yok.

Ve çocuğun rahatsız ettiği herkes, bu kıyamete katlanmak zorunda.

Bu nasıl bir çocuklara katlanma zorunluluğu anlayamadım ben.

Zorunluluk olan askerlik vardı, onda bile bedelli askerlik çıktı.

Parayı veriyorlar ve gitmiyorlar, zorunluluk hali kalmıyor yani.

Çocuklar, şuursuz bağırıyorlar.

Anneler, seni seviyorum diye bağırıyorlar.

Herkes bağırıyor.

Sanki senin çocuğun dünyanın çocuğu kafası.

Yeni nesil, z kuşağı, bilmem ne kuşağı anlamam ve dinlemem ben.

Çocuğun söz dinliyor mu?

Çocuğun terbiyeli mi?

Çocuğun insanları rahatsız ediyor mu?

Sadece buna bakarım ben.

Bizim bir ailemiz vardı, sus derdi, dur derdi, bağırma derdi.

Susardık ve dururduk.

İçinde hepimize ve hatta tüm canlılara ev olan yuvamız vardı.

Sakindik.

Terbiyeliydik.

Sokaklarımız yağmurda çocukluk kokardı, çok masum.

Şimdi, çocuklarınız şımarıklık kokuyor kimse farkında değil.

Bizim.

Yelkenlerimiz vardı, kulağımıza çocukluk üfleyen.

Şimdi çocuklarınızın kulaklarına kim ne üflüyor bilmiyorum.

Laf dinlemez, sözden anlamaz, kulağına ne söylesen boş çocuklar maalesef.

Çocuklar, dünyanın çoğu onların zannediyorlar.

Öylesine şımarmışlar ki, sanırsın İngiliz kraliyet ailesinin çocukları.

Oysa.

Ninenin şalvarı yeni çıkarmış, toprak kokuyor hala.

Salı, cuma BİM aktüaliteye bakıyor uygun ne alabilirim diye.

Saçlar alagarson, mahalle beraberinde kısa kesilmiş hallice.

Üst baş, çanta, şapka ne varsa mütevazi ve hesaplıca.

Ucu başı hesap içinde hayat.

Oğlu ya da kızı yırtma telaşında bir şekilde yırtmış.

Belli para kazanmışlar.

Ne güzel.

Siz neden ayakları yere basan, ülkenizin gerçekleri içinde çocuklarınızı büyütmüyorsunuz?

Unutmayın.

Yalan doğrudan arta kalan değildir.

Unutmayın.

Hayat, kırık testiden bir dikişte içilen sudur.

Hayat gerçek bir masaldır.

Şımarmayın.

Şımartmayın.

En güzel, en gerçek hikayeleri anlatmak üzere büyütün.

İnanın.

Büyüdüklerinde, bir dağın yanında böbürlenirlerse, utanmak zorunda kalacaklar.

Funda'nın aklındakiler…

... Reha Muhtar evinin merdivenlerinden düştü.

Şimdi yoğun bakımda yatıyor ve entübe edildiği söyleniyor.

Allah şifa versin.

Eski eşi feryat ediyor.

Oğlum Poyraz kayıp, oğlumu Nilüfer ve kızı Ayşe Nazlı kaçırdı.

Polise gidiyor.

Suç duyurusunda bulunuyor.

Ve basın toplantısı yapıyor ve açıklamada bulunuyor.

Buraya kadar tamam, zaten uzun süredir sorunlu bir ana babalık taşıyorlar.

Ben.

Anne Deniz';in, instagram hesabından, arkadaşlar, diyerek sinirli bir şekilde anladığı durumu, aslında, kime anlattığını anlayamadım.

Ben.

Instagram hesabından aile içinde kalması gereken, herşeyin açık açık kime anlatıldığını anlayamadım.

Takipçiler.

Arkadaşlarınız mı, dostlarınız mı, dertdaşlarınız mı anlayamadım.

Hangi mesafede yakınlarınıza ne anlatıyorsunuz hiç anlayamadım.

Hepsi sizi seviyor, size bayılıyor ve hepsi sizin dertlerinizle dertleniyor mu sanıyorsunuz.

Yahu.

Siz aklınızı mı kaçırdınız.

Onlar sadece meraklılarınız.

Funda'nın aklındakiler…

… Provokasyona çok dikkat etmek lazım.

Sosyal medyada herkes herkesi provoke ediyor.

Kız, köpeği kızdır, saldırsın videoya çekelim diyor.

Herkesin bir olay olsun da ve video çekelim merakı var.

Herkes sinir içinde.

Pamuk ipliğine bağlı sokak halleri var

Migros’un önündeyim.

Genç bir kız, bir erkek geliyor.

Yerde yatan köpeği, bankta oturan iki adama soruyor, bu köpek sizin mi?

Yok diyor adam, bizim değil.

Köpeğe eğiliyor, yalandan kafasını seviyor ve fotoğrafını çekiyorlar.

Bankta oturan adam, diyor ki, 2 soru sordun niye sordun?

Fotoğraf çekeceğine, boş palavra.

İşlerle uğraşacağına, gidip köpeğe mama alsaydın daha hayırlı olurdu diyor.

Palavracılara dikkat.

Provokasyonculara dikkat ediniz.