Dünkü yazımın başlığı buydu ve İstanbul'un her dem gündeminde olan ve bazı güzelliklerinin varlığından yararlanırken, onların aksaklıklarını da yaşamak durumuna kalışımızla ilgili bir şeyler yazacaktım o yazımda.
Dünkü yazımın başlığı buydu ve İstanbul’un her dem gündeminde olan ve bazı güzelliklerinin varlığından yararlanırken, onların aksaklıklarını da yaşamak durumuna kalışımızla ilgili bir şeyler yazacaktım o yazımda. Konu İstanbul’du ama, İstanbul’un ve Türkiye gündemine düşen önemli bir olayı yazmanın, sıralama açısından çok daha önemli olduğunu düşündüm ve yazacağımı bugüne bırakmıştım. Oldukça uzun bir süredir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Kadir Topbaş’ın birden bire istifa edip görevi bırakmasıydı. Aslında konu bir kaç gündür dillendiriliyordu ama asıl muhatabının, bu konuda son sözü söylemesi beklenirken geçtiğimiz cuma gecesi akşam saatlerinde yaptığı bir basın toplantısıyla istifasını bizzat kendisi açıkladı.
Bu olay önce İstanbul sonra da Türkiye için gündem başına oturtulması gereken çok önemli bir olaydı ve bende dünkü yazımı bu konuya ayırmıştım. O nedenle dün yazacağımız konumuzu bugüne bırakmıştık.
Biz asıl yazmak istediğimize konumuza dönelim;
İstanbul, yerleşik 15 milyonun üzerinde, kısa süreli gelenleri ile, yaklaşık yirmi milyona varan nüfusu ile dünyanın en kalabalık metropollerinden biri. Bu kalabalık şehir, her şeyiyle zorluklarla mücadele etme durumunda. İstanbul’da yaşayanlar dünya güzeli bu şehirde gönüllerince, rahat yaşayabilmek istiyorlar. Ve bunu da fazlasıyla hak ediyorlar.
Bilindiği gibi, sadece bizler değil dünyanın bir çok yerinde de konuşulduğu gibi, İstanbul sadece tarih ve kültür varlıklarının, zenginliklerinin, ilginçliğinden değil, turizm ve doğal güzellikleri açısından da göz önündeki en önemli metropollerinden biridir. Dolayısıyla bu büyük ili yönetmek çok da kolay değil. Dünyada benzeri bir çok il var. Onlarda da benzeri sorunlar yaşanıyor ama onlar bir şeyleri kökten çözüme ulaştırmaya yönelik yasal ve yönetim düzenlemelerini halletmiş, orada yaşayanların rahatı için, herkesin kişilik hakları ve özgürlüklerini kolaylaştırmak için karmaşaya, yaşanacak zorluklara olabildiğince çare bulmuşlar. Herkese rahat yaşam alanı ve olanağı sağlamışlar.
Bu büyük şehirlerdeki yerel yönetimler, bu konuda, genelden detaya kadar tüm işletimi, oraları yönetenleri sıkıca denetlemekten asla taviz vermezler.
Özellikle hizmet sektöründekilere, kullanılan araç gereçlere ve onları kullananlara sıkı denetim uygularlar. Büyük şehirlerde en önemli hizmetlerden biri rahat dolaşımı sağlayacak sorunsuz trafik, toplu taşıma hizmetlerindeki rahatlık ve toplu yaşam alanlarındaki yaşam serbestliği ve onu sağlayan disiplin. Bu konuda asla taviz vermezler.
İstanbul’da, bunu fazlasıyla hak eden en büyük ilimiz. Bir çok şey yapılıyor. Yıllardır dillere destan olan trafik karmaşasına çözüm bulma konusunda çok çalışma yapılıyor. Sadece bir eksiklik var. Bu çözümler daha çok kısa vadeli ve günü kurtarmaya yönelik kısa vadeli planlar. Bu trafik sorunu için de, alt yapı sorunu için de, elektrik, doğalgaz, iletişim, yeşil alanlar ve en önemlisi, dünyanın en önemli deprem kuşaklarından birinin üzerinde olması nedeniyle, Allah korusun, depremde topluma güvenli alan sağlayacak depremde toplanma alan ve meydanları için de gerekli ve geçerli.
Toplu taşıma için yapılanlar, en önemlisi, toplu taşıma araçlarından olan raylı sisteme, yer altında trafik sıkışıklığı yaratmayacak metro çalışmaları ve boğazın her iki yakasını birbirine bağlayan alt ve üst geçitler için çok önemli çalışmalar yapılıyor.
Ancak; İstanbul bu, büyük başın büyük derdi olur misali sorunları bitmiyor. İstanbul artık bir devlet gibi ve her tür yönetimi daha kapsamlı yapılmalı. Planların daha iyi yapılması ve uzun vadeli olarak kurgulanması gerektiğini bir kez daha düşünmenin zamanı geldi de geçiyor.
İstanbul bu ismi gibi dertleri de büyük!