Unutmamalıdır ki Ayet-i Kerime 'zerre kadar hayır işleyen hayır bulacaktır, şer işleyen şer bulacaktır' buyuruyor.
Bütün evren yüce Allah’ın takdir etmiş olduğu şekilde hareket eder. Tabiatta olan biten her ne varsa Allah’ın düzenine ve nizamına uymak zorundadır. Allah’ın izni olmadan mikrodan makroya hiçbir şey hareket edemez. Tabiat kanunları değişmez Allah’ın takdiri ilahisidir. Bunun dışında insanlar, güzel ahlak edinmek üzere tekâmül ederler. Bu yüzden de diğer topluluklarla ve insanlarla terbiye olurlar. Zira kendimizi bir varlık addetmek ve ilişkilerde nefse uymak kulu imtihana çeker. Ceza denen mekanizma harekete geçer ve kul günah denen Allah’tan uzaklaşmak ile dünya cehennemine girer. Çünkü en büyük günah gaflette olmak ve yaratıcıyı unutmaktır.
Unutmamalıdır ki Ayet-i Kerime ‘zerre kadar hayır işleyen hayır bulacaktır, şer işleyen şer bulacaktır’ buyuruyor. Ne yazık ki; yaşadığımız sürece kadar biz dünyânın dengesini ve düzenini bozduğumuz için, yaşadığımız devre buna etkinin tepkiye eşitliği prensibiyle cevap veriyor. Demek ki denge böyle oluşuyor. Yâni Allah’ın takdirinde, kulları arasında fark olmadığını, yalnız ibâdet edenin (Allah ile irtibat kuranın) üstün olduğunu bize anlatmak için Allah böyle bir virüsü aracı kılıyor. Ayrıca böyle musibetlerle insanlık sınav veriyor. Bu çok büyük bir ibrettir, sanki bir kıyâmet gösterisidir. Bir taraftan büyük küçük bütün ülkeler ve topyekûn insanlık aynı korku içinde sadece ölümden kurtuluşu düşünüyor. Bu sanki bütün dünyanın tek vücut olup bir virüse karşı savaştığı ibret savaşıdır. Hocamın dediği gibi; “Dön geri borusu çaldığında, en arkadakiler en öne geçer” ibâresine benziyor. Hiçbir devlet, gücü kuvveti olmadığını ve basit bir virüs karşısında gücünün yok olmaya mahkûm olduğunu görüyor. Ne kadar büyük bir ders… Görülüyor ki mümin yani Allah’ından memnun olan Allah’tan gelene her şeye şükrediyor ve zikrediyor. Çünkü Allah’ın büyüklüğünü idrak ediyor. Uzaydan gelecek tehlikeye karşı bile hazır olan memleketler, mikrop dahi olmayan, protein sentezi olan bir şey karşısında, Allah’ın gücü oradan tecellî edince, kendi güçlerinin yok olduğunu görüyorlar. Hepimiz büyük bir ibretle bu süreci yaşayarak şahit oluyoruz. Ayrıca hiçbir şey bilmiyoruz. Yani bu hal nereye kadar sürecek, bu süreç sonucunda kim ne idrak edecek? Duamız, ibret almamız, şuurlanmamız ve Allah’a teslim olabilmemiz içindir.
Peygamber Efendimizin zuhûruyla nasıl Ebû Bekirler ile Ebû Cehiller ayrıldıysa, şu anda da herkes kendini ölçmeli. Ne ölçüde râzı ve huzurluysa, o ölçüde Allah’a yakın demektir. Diğer yandan Kâbe’de tavaf durmadı, Kâbe’de tavaf mânen devam ediyor. Kâbe, bize hakîkati gösteriyor, yâni diyor ki: “Şu an etrâfımda kimse gözükmüyorsa da, herkes benim etrâfımda tavafta” Kalben tavaf yapılıyor, çünkü hep Allah’ın mânâsı etrâfında herkes, memnuniyetle olmasa bile, “râzı olma tavafı” yapıyor, idrâke çalışıyor. Bugün üstünde durulması gereken; şu halden ne derece ibret alacağımızdır. Öğreneceğimiz hakikat insanlığın İslam’ın bayrağı altında toplanması, topyekûn Allah’ın ipine sarılmaktır. Bu da ümmet şuuruyla mümkündür. Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için olmadıkça hakiki iman sahibi olamayız. Şuur Kur’an hakikatlerini yaşamakla olur. İtikat, ibadet ve ahlak bütünlük içinde olur. Efendimizin ve Ashabın hayatını öğrenmek ve onları örnek almakla olur.
Bildiğiniz gibi her konuda Müslümanlar olarak farkımız vardır. Diğer insanlar neye ve nasıl inanırlarsa inansınlar biz Müslümanlar sevgi, şefkat ve merhamet konusunda duyarlı olmalıyız. Bugün görülüyor ki Batı ülkelerinde insanın değeri ne kadar az... Zira her ülkenin farklı farklı ahlâk anlayışı vardır… Buna “Etik” deniyor. Bazı ülkelerde etik anlayışı, ekonominin düzelmesi için insanın feda edilebileceği yolunda. Hâlbuki Müslüman ülkelerde etik anlayışı değil, “Ahlâk anlayışı” vardır. Bu da Hz. Peygamberin ahlâkını yaşamaktır ve onunla alâkalıdır. O zaman da “İnsan” fikri bütün sistemlerin üstüne geçer. İslam’da insanlık onuru önemlidir. Tarihte görülüyor ki Osmanlı Devleti tam bir Peygamber ahlakı ile din farkı gözetmeden bütün insanlığa hizmet etmiştir. Türkler böyle bir millettir. Bugün de Türk milleti ahlak-ı Muhammedî ile bütün dünyâya yardım ediyor. Bu dönemde dünyâ bugüne kadar görmediği çok ibretli bir devre yaşıyor. Ders alacak çok şey var. Hak Teala bizleri hidayete erdirsin. Sırat-ı müstakimde sabit eylesin ve bizleri sâlih kullarına katsın.