Bugünkü spor yazımda 2018'in akılda kalan önemli spor olaylarını yazmayı planlamıştım ama, o yazıyı gelecek haftaya bırakmanın daha iyi olacağını düşündüm. Nedeni ise; ilk yarısını geride bıraktığımız anlı şanlı Spor Toto Süper Ligimizin son haftasına dair yazılması gerekenlerin daha önemli olmasıydı.
Son hafta itibarıyla süper ligimiz çok ilginç bir fotoğrafı yansıtıyor. Onu şöylece kısa olarak bir özetleyelim.
Ligin zirvesinde ta başından beri sıralamaya ipotek koyan Başakşehir var. Arada tökezlemesine, son haftayı beraberlikle kapamasına rağmen başarılı çizgisini inatla sürdürdü ve devreyi, son haftalardaki başarılarıyla öne çıkan en yakın rakibi Trabzonspor’un altı puan önünde tamamladı.
Bu bekleniyor muydu, sürpriz miydi, adına ne derseniz deyin bana göre sürpriz sayılmazdı. Baştan beri başarılı maçlar çıkardı ve onyedinci hafta sonunda bulunduğu yeri fazlasıyla haketti.
Öncelikle Abdullah Avcı’yı ve öğrencilerini kutlamak lazım. Dört büyüklerin olduğu ortamda onlara güzel bir ders verdi. Bu ders iki açıdan çok önemli derslerdi. UEFA derdi olmayan Başakşehir; rakipleri üç büyükleri; hem, UEFA’nın finansal fairplay kıskacında şıkışıp kalmaları nedeniyle kadro zaafı çekmeleri, hem de lig mücadelesinde oldukça geri kalmalarıydı.
Başakşehir’in finansal fairplay ile bir sorunu olmadığı gibi kadrosunu daha da güçlendirmesini bildi. Yıllara dayanan istikrarlı kadrosunun semeresini aldı ve süper ligimizi en yakın rakibine altı puan fark atarak zirvede tamamladı.
En yakını rakipleri ise; son haftalardaki başarısıyla ulaştığı 29 puanla, hızla ikinci sıraya yükselen Trabzonspor ve kendisinden beklenenden fazlasını gerçekleştirip topladığı 29 puanla averajla üçüncü sıraya yerleşen Malatyaspor oldu. Hemen arkalarında yine aynı puanlarla; 4. Galatasaray ve 5. Kasımpaşa yer alıyor.
Güzel bir diziliş; Başakşehir altı puan önde ve arkasında beş takım altı puan geriden atbaşı onu takip ediyor.
Peki, diğer iki büyük nerede? Fenerbahçe’yi sormayın ona biraz sonra geleceğiz de; Beşiktaş’ın durumu da pek iç açıcı değil. Avrupa Kupası’ndan elenen Beşiktaş’ın elinde sadece Süper Lig kaldı. Orada da şu sıralardaki görüntüsü biraz karmaşık.
Beşiktaş’ta bir şeyler oluyor ama kendileri de ne olduğunun pek farkında değiller gibi. Kadro sıkıntısı, ara dönemde transfer planlamasındaki belirsizlik, son yaşanan başarısızlıktan sonra Teknik Direktör Şenol Güneş’in yüzüne yansıyan mutsuzluk, geri planda yaşananların yarattığı söylenen huzursuzluklar neler olduğu. Beşiktaş bu dalglanma döneminde aldığı 26 puanla zirvenin 9 puan gerisinde 7. sırada. Kısacası gidişat şimdilik hiç de iç açıcı değil.
Gelelim Fenetbahçe’ye de, nasıl gelelim, neler yazalım bilemedim. 17. haftada aldığı 16 puanla düşme hattının içinde ve sondan ikinci sırada. UEFA Finansal Fairplay kıskacını en yoğun hissedenlerden olmasına rağmen dönem başında birkaç transfer yapıldı ama görünen o ki o transferler bir fiyaskoydu. Tam bir hayal kırıklığı yarattılar. Lig başladığından beri üçüncü teknik direktor olarak getirdikleri Ersun Yenal ile yollarına devam ediyorlar. Bu değişim, bu kan değişikliği nereye varacak henüz belli değil ama, ikinci yarı Fenerbahçe için çok zor geçeceğe benziyor. Hemen takıma girecek ve iyi katkı yapacak en az dört transfere ve iyi bir devre arası çalışma dönemine ihtiyaçları var.
Bir tarafta finansal fairplay, bir tarafta yapılması gereken zorunlu transferler ve bir tarafta kabus gibi duran ligde 16 puanla, sıralamada düşme hattının içindeki 17. sıra.
Türk sporunun lokomotifi Fenerbahçe bu zorluğu aşar da, bu nasıl olur o belli değil.
Süper Ligde heyecan mı, iki taraflı bir heyecan, dayan dayanabilirsen!