Bir süredir söylenmeye başlanan, Şenol Güneş ve Ulusal Takım konusu günyüzüne çıktı ve işi usulüne uygun göstermek için bulunan yöntemi uygulamaya koydular.
Ve yıl sonunda Şenol Güneş Ulusal Takımımızda Teknik Direktor olarak göreve başlayacakmış. O zaman kadar Beşiktaş’taki görevini sürdürecek. Bu süreç içinde ise Lucescu’nun yardımcılığını yürüten Tayfur Havutçu emanetçi çalıştırıcı olarak Ulusal Takımı yürütecek.
Artık açıklandı, bir süredir söylenen sonlandırıldı ve söylentiler arasında kendini pek huzursuz hisseden Mircea Lucescu ile karşılıklı anlaşarak görevine son verildi. Neredeyse dönem başından beri konuşulan konuyu daha dillenmeye başladığında sonlandırmak ve uygulama başlatılmış olması gerekirdi. Bu şekil pek de etik olmadı bana göre.
Geçtiğimiz haftaki spor yazımızda neredeyse iki yıldır Lucescu yönetiminde olan Ulusal Takımımızın durumunu kısaca şöyle özetlemiştim:
“2018 yılı Ulusal Takımımıza yaramadı. Teknik Direktör Mircea Lucescu yönetiminde Ulusal Takımımız, 2018’de aldığı başarısız sonuçlarla dikkat çekti”.
“2018 yılında, yedisi dostluk karşılaşması olmak üzere onbir karşılaşmaya çıkan kırmızı-beyazlılar, bu maçların sadece üçünden galibiyet çıkarırken, üç karşılaşmada sahadan mağlup ayrıldı. Milli Takım, beş mücadeleden ise beraberlik çıkardı. Ulusal Takımımız bu yıl yüzde 27.27 galibiyet oranıyla oynadı”.
“Sonuç; UEFA Uluslar Ligi B Grubu'nda Rusya ve İsveç ile mücadele eden Ulusal Takımımız, grubunda çıktığı dört maçta bir galibiyet, üç yenilgi aldı. Grubu üç puanla son sırada tamamlayan ay-yıldızlı ekibimiz, B Ligi'nden C Ligi’ne küme düştü”.
Hep yazıyorum, geçen hafta da yazdım, futbolumuz iyi yönetilmiyor. Teknik direktör değiştirerek bunun düzeleceğini beklemek hayal bie değil hayalden öte bambaşka bir şey. Futbolumuz başta Türkiye Futbol Federasyonu ve tüm kurulları ile yönetim zaafı yaşıyor.
Uzunca bir süredir yaşananların üstüne bu yıl iyice doruğa çıkan ve başta dört büyükler olmak üzere tüm takımlarımız UEFA Finansal Fair Play kıskacında kıvranıyorlar.
Asıl anlaşılmaz olan bu kulüplerimiz böylesine bir borç sarmalına düşünceye kadar, kulüp yöneticileri neredeydiler. Kulüplerimiz bu duruma düşünceye kadar TTF bunları hiç mi denetlemedi? Bu işin hiç de iyi gitmediğini UEFA taa Avrupa’dan gördü, ama biz göremedik. Şimdi, transfer yasağında, Avrupa dışında kalma korkusunda çare üretme durumundayız. Ve devlet yardımıyla borçları konusunda biraz olsun rahatlamaya çalışıyoruz. Görünen o ki, iş başa düştü, kulüpler işlerini halladebilmek için yoğun çaba harcıyorlar. Ve bu karmaşada lig mücadelesinde kalabilme savaşı veriyorlar.
Futbolumuz hiç iyi yönetilmiyor diyoruz ya, bir başka sorunumuz daha var ki, bu nasıl halledilecek belirsiz. Hiç hazırlık yapmadan, hakemlerimizin psikolojik olarak hazırlanma sürecini geçirmelerine olanak tanımadan “VAR” Video Asistan Hakem sistemini devreye soktuk ve tartışılmayan maç yok gibi.
Hakemlerimiz maç yönetmedeki öz güvenlerini neredeyse kaybemek üzereler. “VAR” katkısı olan maçların neredeyse tümü, doğal olarak da yöneten hakemi yoğun şekilde tartışılır oldu. Hakemlerin güvendiği “VAR” kararlarında olması gereken standart yok. Geçtiğimiz bir kaç haftadaki “VAR” kararları hiç kimseyi mutlu etmedi. Buna bir de MHK’nın yanlış, spekülsyona yol açan, tartışılan hakem atamalarını da eklersek, ligin sonuna doğru zor haftalara girdiğimiz bu dönemi böylesine bilinmeyenlerin yoğun olduğu bir ortamda nasıl atlatacağız?
TFF, pek de etik olmayan bir uygulama ile Ulusal Takım çalıştırıcısını değiştiriyor. Ligde yangın haftaları başladı. Hakemlerimiz eleştirilerin odağında. Sahadaki futbolcular birçok pozisyonda “VAR”a gidilmesini istiyor ve böylesine bir ortamda hakemlerimizin düştükleri durumu bir düşünün.
MHK iyice yıprandı güveni kaybetti. Hakemlerimiz rahatsız. Buna MHK Başkanı da dayanamadı ve Yusuf Namoğlu istifa etti
Bu durumdaki ligimiz nasıl bitecek? Hakemlerimize Allah yardım etsin.