Gözlüğün kullanım amacı, görme bozukluğunu gidermek ya da gözleri dış etkenlerden korumaktır.
Türk Dil Kurumuna göre gözlük "görme bozukluğu olan bir kimsenin gözlerinin daha iyi görmesine veya gözleri korumaya yarayan, bir çerçeveye yerleştirilmiş çift camdan oluşan araç" olarak tanımlanmıştır.
Gözlüğün kullanım amacı, görme bozukluğunu gidermek ya da gözleri dış etkenlerden korumaktır. Miyop, hipermetrop ya da astigmat gibi göz bozukluklarında, duruma göre yakını ya da uzağı görmeyi sağlayan gözlük, aynı zamanda güneş ışığı parlaklığı, UV gibi Elektromanyetik ışınımlardan koruma amaçlı ya da bir aksesuar olarak kullanılmaktadır.
Gözlük, plastik ya da metal vb. bir çerçeve içine oturtulmuş, cam, plastik ya da cam ve plastik karışımı malzemeden özel olarak yapılır. Kaynakçı ya da dalgıç gözlüğü gibi özel amaçlı kullanılanları da bulunan bu araç, bir göz doktoru tarafından yapılan ölçüm ve araştırma sonucunda, yazılan reçeteye göre, konunun uzmanı olan yetkin kişilerce (optisyen) bilimsel yöntemlerle kişiye özel olarak hazırlanır. Peki hayatımızda bu kadar önemli bir nesne nasıl icat edildi?
Aslında gözlüğün ana malzemesi olan camın tarihi 4500 yıl öncesine dayanmaktadır. Binlerce yıl önce, insanların optik hakkında bilgileri olduğu ve camın belirli bir formunun cisimleri büyüttüğünü fark ettikleri bilinmektedir. Hatta, milattan önce 100 yıllarına ait, büyüteç olarak kullanılmış cam örneklerine Girit’teki kazılarda rastlanılmıştır. 965 yılında dünyaya gelen, dönemin en büyük araştırmacılarından ve İslam fizikçilerinden olan Ebu Ali El Hasan İbn El Haytam görme optiği ve lenslerle ilgili araştırmalarında optik biliminin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Bugün bizim için optikle ilgili en önemli eser El Haytam’a ait olan “Kitab’ülMenazır” dır.
Haytam, görmenin, gözden çıkan ışınların nesnelere çarpmasıyla meydana geldiğini iddia eden, kendisinden önceki Yunanlı bilim adamlarının aksine, ışığın nesnelere çarpıp yansıyarak gözün merkezine ulaştığını ve görmenin bu şekilde meydana geldiğini açıklamıştır.
Gözlüğü ilk bulan kişinin kim olduğu bilinmiyor. Bu büyük buluşu kimin gerçekleştirdiği uzun araştırmalara rağmen hala sırrını koruyor. Ancak bazı rivayetlere göre gözlüğün Roger BACON tarafından icat edildiğinden söz edilmekte. Bu kişinin 1250-1280 yıllarında, Venedik’te yaşamış olması büyük bir olasılık. Çünkü 13.yy da, ortaçağda Venedik, İtalya’da cam üretimiyle ünlü bir yerdi. O zamanda kullanılan camlar yazının üzerine konulur ve böylece büyüyen yazılar okunurdu. Bu camlara okuma taşı deniliyordu. Roger BACON bu okuma taşları üzerinde birçok çalışmalar yaparak okuma taşını geliştirmişti. Okuma taşı kuartz ve dağ kristalinden yapılıyordu. Ayrıca beril taşlar da kullanılıyordu.
13.yy sonlarında, o zaman kadar yarı küre şeklinde olan camlar düz cam şeklinde traşlanmaya başlandı. Bu şekilde bakış alanının genişlediği tespit edildi. Daha sonraları da her iki göz için ayrı camlar kullanılmaya başlandı. Bu gelişim süreci içerisinde gözün önünde tutularak kullanılan camlar çerçevelerin içerisine konarak birbirleriyle birleştirildi. Perçinli gözlük olarak bilinen bu gözlükler demir, tahta veya boynuzdan yapılıyordu. Kulak üzerinde durmaları için herhangi bir model bulunamadığı için sadece göz önünde tutularak kullanılıyordu.
İlk gözlüklerin mercekleri konveks, yani dışbükeydi. Sadece yakını görme problemi olanların işine yarıyordu. Uzağı görme sorunu olanların derdine çare olacak konkav (içbükey) merceklerin üretilmesi için bir yüzyıl geçmesi gerekecekti. Görüldüğü gibi gözlüğün tarih içerisinde gelişmesi oldukça yavaştır. Uzağı görme sorununu yani miyopluğu düzeltecek olan merceklerin ancak yüzyılda yapılabilmesinin sebebi o tarihlerde gözlüğün daha çok okuma amaçlı kullanılması, uzağı görememenin o kadar önemsenmemesi ve içbükey merceklerin imalatının daha zor ve pahalı olmasıydı. Gözlük icat edildikten ancak 350 yıl sonra düşmeden yüzün ortasında tutturulabildi. Aslında bu gözlük tarihindeki en son ve önemli buluştu. Edward Scarlet 1730 da Londra’da sabit gözlük sapını icat etti. Saplar kafaya göre ayarlanabildiği için gözlük burun üzerine daha az ağırlık yapıyor, düşme tehlikesi de önlenmiş oluyordu.
Matbaanın icadından, basılan kitap ve gazete sayısının artmasından sonra gözlük lüks olmaktan çıkıp tam bir ihtiyaç oldu. 14.yy ortalarında İtalyanlar gözlük camlarına belki şekillerindeki benzerlikten dolayı mercimek anlamına gelen “Lenticchie” adını verdiler. İngilizcesi de lentis olan mercimek, yaklaşık iki yüzyıl gözlük camı anlamında da kullanıldı. Günümüzde kullanılan lens adının kökeni de bu sebepten dolayı mercimekten gelmektedir.
İlk gözlükçü dükkanı 1783 yılında Philadelphia’da açıldı. Francis McAllister dükkanında gözlükleri bir sepet içine yığıyor, müşterilerde bunları tek tek deneyerek gözlerine uygun olanı alıyorlardı. İlk güneş gözlükleri 1430'lu yıllarda Çinliler tarafından kullanıldı. Ateşte dumanın isi ile kararttıkları camları güneşten korunmak için değil mahkemeler ve birçok yerde gözleri görünmesin, düşünceleri göz ifadelerinden belli olmasın diye takıyorlardı. Bu kullanımın amacı güneşten korunmak değildi. Daha sonraları İtalyanlar Çin’e numaralı gözlükleri de getirdi. Ama Çinliler onların da çoğunu iste karartarak kullandı.
Güneş ışığına maruz kaldığında kararan yani colormatic gözlük camları ilk olarak 1960’ların sonlarında geliştirildi. Yaygın olarak kullanılması da 1990’lı yıllarda oldu. Günümüzde birçok markanın değişik modellerini tasarladığı gözlükler bir aksesuar olarak da kullanılmaktadır.