İstanbul'u anlatmak, benim en çok ilgilendiğim konulardan biri.

Geçtiğimiz haftalarda başlattığımız “İstanbul’u tanımak” yazı serimize bugün de devam edelim. Dünyanın en büyük metropllerinden İstanbul’u anlatmak hiç de kolay değil. İstanbul’u tanıtmak için yazılan kitapları topladığımızda binlerce kitaptan oluşan bir kütüphane oluşturmak çok kolay.

İstanbul’u anlatmak, benim en çok ilgilendiğim konulardan biri. Uzunca bir süredir üzerinde çalıştığım ve bir kitaba dönüştürmek istediğim bir yazı dizim var. “İstanbul’da Bir Pazar Günü” adlı, sonunda bir kitaba dönüşecek bu yazı dizisine pandemi nedeniyle iki yıldır ara verdim ama en yakın zamanda devam edeceğim.

Bu yazdıklarımda İstanbul’da yaşananlardan göze batanları, genelde de, insanların İstanbul’da görmek istemediklerinden oluşan bazı ufak tefek olumsuzluklardan söz etmekti.

“İstanbul’da yapılanlar oldukça iyi bir şekle dönüşmeye başladı ancak tüm bunları yaparken “sinek küçüktür ama murdardır” denilebilecek detaylarda kalabilen bazı küçük hata veya eksikleri de gözden kaçırmamak gerekiyor”

Başlarken;

“Detaylarda kalan ama yine de zaman zaman öne çıkan konuşulanlar, varolan eksikler veya unutulanlar arasında neler var’ı iyice netleştirebilmek, günler içinde bunları iyi gözlemleyebilmek için, fırsat bulabildikçe İstanbul’da dolasıyorum. Dolaşırken de, varolan toplu taşıma araçlarını kullanıyorum. Bu toplu taşımanın en önde gelenlerinden ve kullanılanlarından olan raylı sistemin vazgeçilmez konuğu olmuş durumdayım” diye bir giriş yapmıştım.

Geçen hafta, Metro ve Marmaray’da göze batanlardan söz etmiştim. Bu söylediğim sadece Marmaray’da olagelen olumsuzluklar değil. Toplu taşımanın tüm araçlarında; İETT otobüslerinde, Tramvaylarda, Metrolarda ve Marmaray’da rastlanan eksiklikler veya zaman zaman varolanlardır. Şunu mutlaka eklemeliyim ki; bunları münferit olaylar diye değerlendirmek de mümkün. Ancak, toplu taşımalarda hayatı rahatlatan kolaylaştıran küçük ama önemli detaylardan olduklarını da unutmamak lazım.

Toplu taşımalarda kalabalıktan, nerede olduğunuzu ve yollardaki istasyonlarla ilgili bilgileri veren, araçlar içindeki anonslar ve elektronik göstergelerin bazan unutulması veya kullanılmaması neredeyse tüm toplu taşıma araçlarında rastladığımı bazı yolcuların şikayetleridir. Bu aksaklıklığın, sürücünün, o anonsu başlatmayı anlık unutmasından kaynaklandığını düşünüyorum.

Bu unutmalara hak vermiyor da değilim. Bu “dillere destan” karmaşık İstanbul trafiğinde, hem sürücülüğünü üstlendiğiniz aracı kullanmak, hem de planlananın dikkatle uygulanması sırasında anons uygulamasını unutalabilmesi olağan gibi ama, o anonsların kalabalık toplu taşıma araçlarındaki yolcular için çok gerekli uyarılardan biri olduğu da gözardı edilmemelidir. Kendimden söyleyeyim; hemen hemen her gün, sürekli toplu taşıma kullanan bir yolcu olarak benim de, bu nedenle bir kaç kez “istasyon atladığım” olmadı da değil.

Gerek okula gidereken, gerekse “İstanbul’u tanıma” gözlemlerimde gözüme takılanlardan bir başkası ise; özellikle İETT otobüslerini kullanan sürücülerin araçlarını, kullanırken, anlık sert hareketlere olumsuz tepkiler verebilen ani durmalarda sert hareketler yapmaları, seyahat edenler için oldukça sikayetlendikleri konulardan biri. Duraklarda dururken ve kalkarken ani fren yaparak duranlar, trafikte sanki “çok acelesi veya bekleyenleri varmış” gibi hızlı ve endişe yaratacak şekilde hızlı, kontrolsüz araç kullanmaları oldukça şikayet konusu. Bu durum metrobüslerde de sıkça rastlanan uygulama hatalarından. İstanbul’da hava şartlarının daha da ağırlaşabileceğini düşünürsek, hem kullanan sürücü için, hem de ani hareketlerde hazırlıksız olan yolcular için, olumsuzluklar yaratabilir. Bunun için, metrobüs ve otobüs hatlarında yolculuk anında kontrollerin yapılması gerekiyor gibi. Özellkle merkeze uzak hatlarda bunların daha da fazla olduğunu söyleyebiliriz.

Bu arada bir yere gitmek için, Avrupa yakasında bindiğim, oldukça kalabalık bir otobüste, “Pandemi nedeniyle sosyal mesafeye dikkat edilmesi va fazla yolcu alınmaması” ile ilgili bir yazılı uyarıya rastladım ve ister istemez etrafımdaki kalabalığa bakmak durumunda kaldım. Yazıya şaşırmadım desem yalan olur.

Gerçekten, bu şehri yönetmek hiç de kolay değil.