Yaşam biçimimizi şekillendiren veya bizi biz olmaktan çıkaran o kadar çok şey var ki.
En önemlisi, kolay tüketen, yaratıcılık olarak pratik, çok zeki ve yaşamı espri çerçevesinde çok kolayca şekillendiren bir toplum olmamıza rağmen, kolayı, taklidi tercih eden bir toplum olduk çıktık.
Yıllardır üzerimizde etiket olarak yapışan ve bizi biz olmaktan çıkaran, en önemli alışkanlıklarımızdan biri taklit etmek, kopyalamak, başkalarının onca emek vererek yarattıkları, bir eseri, bir markayı veya bir tasarımı hiç bir katkı yapmadan kolaylıkla taklit edip kendimize mal edebiliyoruz.
Etrafımıza bir bakalım; asıl markaların taklidi olan bir çok ürünün merdiven altı taklitlerine hemen hemen her yerde rastlayabiliyoruz. Bu merdiven altı üretimlerinin bu kadar rağbet görmelerinin en önemli nedenini çok ucuz olmaları. Her türlü sakıncalarına rağmen onları tercih etmemizin en önemli nedeninin; giderek daralan ekonomik darboğazın olduğunu, böylesine ortamda dargelirlinin alım gücünün iyice azalması, ucuzu tercih edip, kaliteli üründen, markadan uzaklaşması ve ucuz, taklit ürünleri ihtiyacı gereği zorunlu olarak tercih etmesidir.
Yazıya böyle girdim ama bugünkü yazmak istediğim; kendimizi farklı gösterme uğruna zorlama, sormsuzca yaptıklarımızdı.
Geçtiğimiz günlerde gazetelerden birinde okuduğum; toplumumuzdaki alışkanlıklarla ilgili, biraz mizah kokan bir araştırma yazısı oldukça ilginçti.
Toplum olarak bir çok konuda, genel davranışlar açısından kendimize özgü bir farklılığımız var. Olaylara bakış açımız, davranışımız, zaman zaman çok önemli, olaylar karşısında bile olsa, mizahi bir yaklaşım sergilememiz önemli özelliklerimizden biri. Sosyal yaşamımızı bu mizahi tercihlere daha çok konsantre ediyoruz. “Türküz, böyleyiz”diyerek farklılığımızı göstermeye çalışırken ilginç yansımalar sergileyebiliyoruz, üzerimize etiket gibi yapıştırabiliyoruz.
Bu konuda yapılan sözkonusu araştırmalara yansıyan ilginçlikler;
“Kırmızı ışıkta durma sırasında, yeşil ışık yanaryanmaz, sanki çok acelemiz varmış gibi, öndekini uyarmak için ısrarla kornaya basmak”.
“Gazeteler üzerindeki fotoğraflara, hiç üşenmeden, sakal bıyık yapmak ve gözlük takmak”,
“Toplumumuzda yaygın kullanılan bir marka otomobili, daha lüks bir başka otomobilin görüntüsüne taşıyan aksesuarlarla donatmak, gürültü çıkaran ses cihazlarıyla ortalığı ayağa kaldırmak”,
“Otobüs duraklarına veya benzeri yerlere, “ateşli sevişirim, beni mutlaka ara” gibi absürt mesajlar yazmak”,
“Umumi tuvalet duvarlarını defter sanıp, yazarlık yeteneklerini oraya aktarmak”,
“Tuttuğu takımın maç kazanması sonrasında kontrolden çıkıp nerede olduğuna bakmaksızın silaha sarılıp, “havaya sıkma” magandalığını göstermek”,
“Yasak ve sakıncalı olduğunu bile bile, o ortamlarda yüksek sesle cep telefonu ile konuşmak”,
“Küllük olmayan ortamlarda veya küllük bulamayınca elindeki sigara izmaritini dik olarak masa üzerine bırakmak”,
“Kullandığımız kağıt paraları, haberleşme aracıymış gibi kullanıp, “beni ara” yazıp, telefon numarasını bırakmak”,
“Yolda otomobille giderken, iyice abartıp, yoldan çıkma, trafiği aksatma bahasına gördüğü tandık birinin üzerine otomobili sürmek”,
“Parklarda, mesire yerlerinde; ağaç gövdelerine veya park bankolarına, yeni yapılmış duvar sıvasına, yaş beton üzerine kalp çizmek veya isim kazımak”,
“En çok yapılan ve “otoyol magandaları”nın, otoyolda hızla giderken yoğun trafiğin arasında slalom yapar gibi tehlikeli şekilde şerit değiştirmek”,
Yasak ve çok tehlikeli olmasına rağmen araba kullanırken telefonla konuşmak, tek elle direksiyon tutmak ve tüm kuralları yok saymak”,
Ve buna benzer daha bir çok şey, bizim günlük yaşamımızda sorumsuzca, sırf şaka olsun veya magandalığımızı tescillemek için yaptığımız bir çok şey.
Burada sıraladıklarımın hemen hemen hepsi yapılmaması gerekenler ve de denetime tabi yasak olanlar.
Benzeri şeyler tüm ülkelerde var ama oralarda buna izin vermezler.
“Biz buyuz demenin” başka yolları yok mu acaba!..