Ticaret savaşı olarak adlandırılan ve Trump'a ihale edilen gelişmelerin esas olarak ABD'nin çıkarları için deflasyon ithalatını kesmeye yönelik politikalar olduğunu yazmıştım.
FED’in faiz artışlarının USD kurunu güçlendirmesi ABD’nin ithal ettiği malları ucuzlatmakta ve FED, ABD ekonomisi için hedeflediği enflasyon seviyesine ulaşmayı başaramamaktaydı.
Bu nedenle çelik gibi ana ithalat kalemleri üzerine ve ucuz ürün üreten Çin, Hindistan gibi ekonomiler üzerine ürün bazlı kotalar ve ilave gümrük vergileri getirildi. Bu durum küresel ekonomi için tehdit oluştursa da Trump’ın önceliği ABD ekonomisidir. O yüzden kendince doğru adımları atıyor. Aynı zamanda durum, atmaya devam edeceğini gösteriyor.
Trump’ın ticaret savaşı olmasa da öyle adlandırılan politikalarının devam edecek olması neo-Fisherci bir tutum takınan FED’in faiz artırımı için imkan sağlıyor. Yani FED faiz artışına önümüzdeki dönemde devam edecek. Fakat son kararı gösterdi ki deflasyon riskine karşı temkinli gitmek istiyor ve agresif bir faiz artışındansa küçük ilerlemeler yapmayı makul görüyor.
Gelişmekte olan ekonomiler için tablo olumsuz olsa da makul artış tutumu kötünün iyisi bir haber. Fakat her halükarda FED faizi artıracak ve USD kuru güçlenmeye, enerji ithalatçısı olan gelişmekte olan ekonomilere yüksek enflasyon, yüksek faiz ve daralan yatırım ortamı olarak dönmeye devam edecek.
Diğer taraftan Avrupa Merkez Bankası’nın faiz artırımında çekimser tavrını sürdürmesi ve genişlemeci tavrı 1.18 olan pariteyi 1.10 seviyelerine kadar düşürecek etki yapacaktır. İhracatçının yüksek parite ortamından olduğunca yarar sağlaması gerekiyor. Turizm sektörünün EUR gelirleri USD ile takası için TCMB’nin yön gösterici olması milli menfaatlerimiz açısından önem arz ediyor. Önümüzdeki dönem ihracatçı için paritenin ve dolayısıyla karlılığın daraldığı bir periyot olacaktır. Fakat hacim nedeniyle bu etki analiz edilemeyebilir. Kur riskinin yönetimi konusu bu nedenle önem arz etmektedir.
Bu sene Türkiye için ihracat ve turizm rekorlarının gelmesi işten değildir. Zira çok ucuzlayan mallarımız pazarda ülkemize alan açmaktadır.
Bu ilişkinin makro düzeyde bir dış ticaret politikasına dönüştürülmesi sorunlu olsa da ihracatçı önümüzdeki ortamın farkında olarak pazarını genişletmelidir.