Sizler şu anda Kovid-19 nedeniyle birkaç saat süren uçak yolculuklarına bile tereddüt veya korkuyla yaklaşırken, bu kadar uzun sürecek bir yolculuğa çıkma cesaretini gösterenlere ne demeliyiz.
"Bir gün uçmak isteyen kişi önce yürümeyi, koşmayı, tırmanmayı ve dans etmeyi öğrenmelidir; uçmaya, uçarak başlayamazsınız."
(Friedrich Nietzsche)
Dünyanın en uzun uçak yolculuğu için geri sayım başladı. Singapur Airlines’in
A350-900 tipindeki uçağı New York JFK Havalimanı’na gitmek için 9 Kasım’da Singapur Changi Havalimanı’ndan havalanarak 15 bin 348 km’lik yolu tam 18 saat 5 dakikada katedecek.
Sizler şu anda Kovid-19 nedeniyle birkaç saat süren uçak yolculuklarına bile tereddüt veya korkuyla yaklaşırken, bu kadar uzun sürecek bir yolculuğa çıkma cesaretini gösterenlere ne demeliyiz.
Öncelikle şunu iyi bilmeliyiz ki, Singapur Havayolları tarihi seyahatle ilgili olarak yolcularına, hangi sınıfta uçarsa uçsun, tüm uçuş boyunca yiyecek veya içecek tüketmedikleri her an, maskelerin takılı bulunmasının şart olduğunu açıkladı.
Peki, bu durum uçak içinde hijyen için yeterli mi? Bunun cevabını arayalım.
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) konuyla ilgili yayınladığı yeni bir araştırmada, uçakta virüse yakalanma riskinin “Yıldırım çarpmasıyla aynı kategoride” göründüğünü açıkladı. IATA 1,2 milyar yolcu arasında, yalnızca 44 potansiyel uçak içi vaka bulunduğunu ve bu vakaların çoğunun da salgının ilk günlerinde, maske takmak gerekmeyen zamanlarda meydana geldiğini ekliyor.
Asıl sevindirici haber ABD’den geldi
ABD Savunma Bakanlığı ve Amerikan havayolu şirketi United tarafından yapılan bir çalışma, toparlanmaya çalışan havayolu şirketleri için kurtarıcı ve biz yolcular için de bir ümit olabilir. Bu çalışmada, yolcu uçaklarındaki modern hava filtreleme sistemleri sayesinde kabinde virüs bulaşma riskinin neredeyse sıfır olduğu belirtiliyor.
Boeing'in uzun menzilli uçuşlarda kullandığı uçaklarda yapılan araştırmaya göre, kabin içinde havada bulunan parçacıkların yüzde 99'u her altı dakikada bir uçağın havalandırma sistemindeki filtrelerle dışarıya atılıyor. Bu oranın, evdeki hava sirkülasyonunun 15, hastanelerdeki hava sirkülasyonunun ise 6 kat üzerinde olduğu ifade ediliyor.
Araştırma sonuçları, yüzde 100 dolu olan bir uçakta 12 saatlik bir uçuşta bile virüs iletim seviyesinin ihmal edilebilir seviyede olduğunu ortaya koydu.
Söz konusu araştırma, uçakta sadece bir vakanın bulunduğu, yolcuların tamamının maske kullandığı ve sağa sola hareket etmediği bir senaryoda gerçekleştirildi.
ABD Ulaştırma Komutanlığı (USTRANSCOM) yetkilisi Joe Pope, bazı sınırlamalara karşın çalışma sonuçlarının cesaret verici olduğunu belirtti. Hem 777 hem de 767 uçaklarda yapılan araştırmaların, bulaşıcı miktarda dozun kümülatif inhalasyonu (solunum sistemine yerleşmesi) için 54 saatlik bir uçuş gerektiğini söyledi.
United uçağında bir mankenle altı ayı aşkın bir sürede 300 ayrı test yaptılar.
ABD Ulaştırma Komutanlığı, Savunma İleri Araştırma Proje Ajansı (DARPA) ve Hava Hareketlilik Komutanlığı’nın dahil olduğu çalışma kapsamında, tamamen dolu Boeing 777-200 ve 767-300 modeline sahip yolcu uçaklarında virüsün nasıl yayıldığı modellendi.
Araştırmacılar, tüm koltuklar dolu olsa bile, yolcuların maske taktığında virüsün bulaş riskinin yüzde 0,0003 olduğunu ve ayrıca yan koltuklarda maskeli biri bile öksürdüğünde enfeksiyona maruz kalma olasılığının da değişmediğini öne sürüyor.
United Airlines İletişim Başkanı Josh Earnest, “Görüldü ki, bu parçacıkların yüzde 99.99’u uçağın içini altı dakikada terk etti. Uçaktaki hızlı hava sirkülasyonu, aşağı doğru havalandırma ve filtreleme sistemleri sayesinde, uçakta bulunmak en güvenli kapalı alanda olduğunuz gerçeğini gösteriyor.” dedi.
Bununla birlikte koronavirüs pandemisinin en sert etkilediği alanlardan bir havacılık endüstrisi oldu. Bu nedenle küresel olarak pek çok havayolu şirketi milyarlarca dolar zarara uğrayarak iflas etti. Salgın nedeniyle sadece ABD’de hava yoluyla yapılan yolculukların sayısı bir yıl öncesine göre yüzde 65 azaldı.
Bu durum sadece Amerika’da değil, tüm dünya ülkelerinde de kendini gösterdi. Tüm bunlara rağmen insanlar korkuyu yenmeye ve uçağa binmeye çalışıyor. Zaman geçtikçe, uçak trafiğindeki artış yolcu trafiğindeki yükselmeyle at başı gidiyor. Ülkemizdeki artış Avrupa’daki birçok ülkeden daha iyi bir durumdadır.
THY’nin Avrupa’da en çok sefer yapan şirketler arasında en başta yer almasını ve yolcu sayılarının artması sevindirici bir gelişmedir. Bu durum, halkımızın ve yabancı yolcuların THY’ye güvendiğini ve alınan sıkı önlemlerle yaygın bulaşı görülmediğini somut bir şekilde ortaya koyuyor. Bu duruma bakarak, seyahati zorunlu olanlara uçak yolculuğunu daha fazla tercih etmelerini önermek isteriz.
Bunu derken, satın alma gücü yetersiz olanların da uçağa binebilecek duruma gelebilmesini veya uçak bilet fiyatının herkese uygun hale gelmesini temenni ediyorum.
İyi uçuşlar Türkiye’m...