Yıllardan beri Avrupa'da hedefimiz nedir ve nereye gidebiliriz konusunda hep kendimize yer arayıp durduk..

Yıllardan beri Avrupa’da hedefimiz nedir ve nereye gidebiliriz konusunda hep kendimize yer arayıp durduk.. Bunu için her yolu da denedik, ama arada sabun köpüğü gibi gelip hemen kaybolan bazı başarıları yakalamadık da değil. Ama bu başarılar hep tesadüfi olduğu için bunu devam ettirebilecek kurumsallığı bir türlü oluşturamadık.. Şöyle geçmişe bir bakalım; yıllar öncelerindeki bizim durumumuz ve bizim penceremizden baktığımızda bizlerden çok daha geride gibi görünenler, çok da söz edilen başarıları yakalayamamış olmalarına rağmen kararlı olarak futbol denen o muhteşem şeyi kurumsal altyapıya oturtmak için ellerinden geleni yaptılar. O zamanlarda büyük olanlar sadece bu büyüklüklerini fiziki güçleri ve yakaladıkları iyi jenerasyonlarla sürdürürken bile, bir yerlerde değişimin gerekliliğini gördüler ve gerek kurumsallık ve gerekse sistem değişikliği konusunda hep çalıştılar. Avrupa’da şimdiki; gerek teknik, gerek modern sistem ve kurumsallığın yerleştiği yapılanmalarında yerleşik düzene geçtiler. Bunu yaparken, kurumsallığı temelden en üst noktalara kadar her aşamada uyguladılar ve bugünkü durumlarını yarattılar. Onlar bunu yaparken bizler ne yaptık; futbolun gereklerini yerine getiremedik. Sistemi kuramadık, onlarla yarışacak iyi futbolcular yetiştiremedik, onları sadece seyrettik.. Üstüne üstlük futbolumuzu siyasi baskının uzağında tutamadık, değil Avrupa’daki sisteme adapte olabilmek, o konuyla hiç ilgilenmeyip şapkadan tavşan çıkarmaya çalıştık.

Yıllardır, kulüp takımları düzeyi de dahil onların peşinden koşmaktan yorulduk. Onların eskilerini, bizi kurtarsın, bizi başarıya taşısın diye içimize aldık ve onlarla mücadele etmeye çalıştık. Bunu yaparken de Avrupa’da işi bitmiş olanlarla futbolumuzu doldurduk. Hem de ne doldurma. Şimdi yine, tartışma konusu olmaya başlayan, serbest bırakılan yabancı futbolcu konusundaki savrukluk bugün ve bundan sonra başımıza iş açacak gibi görünüyor. Tüm başarıyı veya başarısızlığı futbolumuzu çepeçevre saran yabancı futbolcu sayısına endeksledik. Onlara ödenen paralardan burada söz etmek için zaman çoktan geçti. Bugün Mili takımımızın iskeletini oluşturan büyük takımlarımızda oynayan yerli futbolcu sayısı yok denecek kadar aza indi. Bunu yaparken, bir zamanlar gençleri yetişmesi için var olan alt gençlik liglerini de profesyonelleştirdik. Oraları da yabancılara açtık.

Profesyonel takımlarımız alt yapıya yatırım yapmıyorlar artık. Onlar artık öncelikle, serbest olan yabancı sayısını çok büyük bütçelerle doldururken az da olsa var olan yerli futbolcularımız bu takımlarda yer bulamaz durumdalar. Yıllardır bu eksiğimizi gidermek için bulduğumuz dışarıda yetişmiş Türk uyruklu futbolculara bel bağladık. Onlar da bizi kurtaramadılar. Yıllardan beri bu olumsuzluklardan yorulan futbolumuz Avrupa arenasında oldukça zorluklar yaşıyor. Dünya Kupalarına, Avrupa Kupalarına katılabilmek için çoğu zaman şans faktörü kayığına binerek fırtınada kendimize yol bulmaya çalışıyoruz. Şöyle bir geriye bakalım ve bugünkü durumumuzu kıyaslayalım. 2018 Dünya Kupası Eleme Gruplarından çıkabilmek, bizim için çok da zor olmaması gereken bir gruptan çıkmak için yine aynı hesapların peşindeyiz. Birilerinin alacağı sonuçların bize sağlayacağı şansların yaratacağı ortamdan medet umar durumdayız. İşte böyle bir ortam. Ulusal Takımımızın durumundan söz etmek istemiyorum. Bu konuda çok şeyler yazdık, yazıldı. Grubumuzda dört maç kalmıştı. Birini kaybettik ve sıralamada 4. Durumdayız. Dün gece Eskişehir’de oynanan Hırvatistan karşılaşması Avrupa’daki yerimizi belli etmek için çok önemliydi. Kaybedersek şansımız çok çok azalacaktı. Yaşananlar, cumartesi akşamı oynanan karşılaşmadaki mağlubiyet ve moralsiz bir ulusal takımla Hırvatistan maçına çıktık. Sonuç; bu olumsuzluklar içinde Hırvatistan’ı yendik, şimdi kalan iki maçımıza bakacağız.Grupta durum iyice karıştı, hadi hayırlısı..