Doğru zaman geldiğinde TCMB'nin kararları muhakkak kur üzerinde etkili olacaktır.

TCMB’nin kur üzerinde, fonksiyonun değişkenlerinin geniş bir parantez haline dönüşmesi nedeniyle belirleyiciliğinin azaldığını daha önceki değerlendirmelerimde paylaşmıştım. Ancak TCMB kuru baskılamaktan ziyade bağımsız hareket edebileceğini ispatlamaya yönelik kararlar almaya devam ediyor. Buna mukabil alınan para politikası kararları piyasalarda saman alevi şiddetinde etki yapıyor. TCMB’nin belirleyici gücünün yükselmesini beklemesi daha faydalı olacaktır. Doğru zaman geldiğinde TCMB’nin kararları muhakkak kur üzerinde etkili olacaktır. Ama şimdi kurdaki artışın piyasaya etkisini ele almak lazım.

Öncelikle, kurun yükseliş hızı, pozisyonları kapatmada tüm aktörleri çaresiz bırakıyor. Bu durumun bankalar üzerindeki etkisi önemli. Bankaların kredilerinin %33’ü döviz cinsinden. Bu kredilerin değer artışları bankaların risk yapısını bozacaktır. Üstelik bu kredilerle ilişkilendirilen teminat dengesi de bozulacaktır. Risklilikteki artış ve teminat dengesinin bozulması bankalar üzerinde sermaye yeterliliği yönünde baskı yapacaktır.

İkinci etki olarak özel kesimin döviz cinsinden borcunun tutarı dövizdeki artışa paralel olarak yükselmekte. Bahsettiğim tutar 800 milyar TL’den 1 trilyon TL’ye varan bir artışı temsil eder. Döviz geliri olmadığı halde faz arbitrajı için döviz cinsinden borçlanan firmaların durumu ile ilgili önerilerime daha sonra yer vereceğim. Borçlanmanın artışının yanında girdi maliyetleri de artmakta. Artan girdi maliyetleri fiyatlara yansıyana kadar karlılık üzerinde olumsuz etki yapacaktır.

Üçüncü olarak çoğu işletmeninin kur üzerinden satış rakamlarını hesaplaması ve USD kurunun yükselişi nedeniyle mal satmamasının ekonomi üzerinde en sevimsiz etkiyi yapacağı bilinmelidir. Şu anda birçok işletme stokçuluk yapmakta. Stokçuluk fiyatlar üzerinde baskı yapar. Enflasyonun normal seyrini bozar. Ilımlı enflasyon bir anda canavara dönüşür. Üstelik girdi maliyetlerindeki kurdan beslenen artış nedeniyle enflasyonun güçleneceği görülüyor. Kurdaki %10 artış enflasyonda %1 artış olarak yansıyor. Kurun %30 artmış olması enflasyonu çift haneli rakamlara taşıyacak. Bu etki stokçulukla birleşirse yüksek enflasyon riski var ki ekonomimizi çok zorlayacak bir durum olarak görülebilir.

Enflasyonun başka bir etkisi de kurdaki yükselişi helezona çevirmesidir. Çünkü bilinen matematiksel yöntemlerle hesaplanan USD kuru için mevcut politika faizi oranlarına göre 4,2 TL’nin üzerinde olması mümkün değildir. FED’in faiz artırımı ile bu tutar yeniden hesaplanabilir. Ancak enflasyonda muhtemel hızlanma politika faizlerinde bir değişiklik olmasa da kuru bu seviyenin üzerine çıkarabilir.

Bu nedenlerle stok eğiliminin önüne geçmek gerekmektedir. Bu eğilimi kıracak tek belirleyici istikrardır. İstikrar ille de kurun düşük seviyede olması manasına gelmez. Belirli bir seviyede stabil olması gerekir.

Son olarak kurdaki artış belirgin bir ekonomik operasyon olarak göze batıyor. Operasyon peşinde olanlar organize bir etkiyi beklemekte gibiler. Operasyonun hem içeride hem dışarıda tarafları var gibi.

Ancak herkes bilmelidir ki 60 milyar USD para girişi bütün operasyonları boşa çıkarır. Bu kaynağın sıcak para girişi veya doğrudan yatırım biçiminde getirilmesi için güçlü informal ilişkilerimiz var.

Üstelik parası olan hesabını bilir. Mevcut kur, endeks ve faiz seviyelerinden Türkiye’ye yatırım yapan büyük kar edecektir.