"Hayatım boyunca unutamayacağım manzaralar gördüm. Kurtarma ekipleri, hayatlarını hiçe sayarak göçük altındakilere nefes olmaya çalıştı, yığınların içinden canlar kurtardılar. Beton yığınları içinde tünel açarak bir komşumuza ulaştılar. Üstelik bu çalışmalar sırasında sürekli artçı depremler oluyordu…"
“Ailece oturmuş, çay içiyorduk. Birden yer yerinden oynadı, evimizin odaları yer değiştirdi, tavandaki beton kütleleri yerlerde, yerler tavandaydı sanki. Eşyalar üzerimize gelerek bizi yaraladı. ‘Deprem, Ya Allah’ diye bağırmışım ama hatırlamıyorum. Eşimle birlikte yaşlı annemi ve kızımı alıp dışarıya nasıl çıkmışız bilemiyorum, tam bir mucize…”
“Tek katlı evimiz yerle bir oldu. Mahallemizdeki birçok bina yıkıldı, komşuların çığlıkları hala kulağımda. İki duygu arasında gidip geldim. Çaresizdik ve yüce Yaratıcı‘ya güveniyorduk… Allah devletimizden razı olsun. Ekipler; hasretle beklenen kurtarıcı melekler misali, çaresizlere ümit oldu. Görevlilerin, hummalı bir çalışmayla enkazın altındakilere ulaşmaya çalışırken verdikleri mücadeleye şahit oldum…”
“Hayatım boyunca unutamayacağım manzaralar gördüm. Kurtarma ekipleri, hayatlarını hiçe sayarak göçük altındakilere nefes olmaya çalıştı, yığınların içinden canlar kurtardılar. Beton yığınları içinde tünel açarak bir komşumuza ulaştılar. Üstelik bu çalışmalar sırasında sürekli artçı depremler oluyordu…”
“En büyük tesellimiz, devletimizin ve milletimizin birliğiyle hızlıca yanımızda olmalarıydı. Bakanlar oradan ayrılmadılar. Bütün ihtiyaçlarımız karşılandı. O anlarda hayatın değerini, ailenin önemini, devletin sıcak elini daha iyi anlıyor insan…”
AFET SONRASI BİREYSEL TEPKİLER
Bu sözler, Elazığ depremini yaşayan bir depremzede ile yaptığımız görüşme notlarından. Devlet memuru olan 43 yaşındaki vatandaşımız, tipik afet sonrası psikolojik tepkileri, tükenmişlik ve çaresizlik belirtileri veriyordu. Anne - babasını kaybeden ve kimsesiz kalan komşularının çocuklarını anlatırken gözyaşlarına hâkim olamadı.
Zihnimiz tam bir sorun çözme aygıtı gibi çalışır. Hayatın her karesi bireyi, çeşitli karar konularıyla karşı karşıya getirir. İnsan, sürekli olarak tercihler yaparak, kararlar vererek yaşamını sürdürür. Ne zaman ki zihnimiz; çözümünde aciz kaldığı bir sorunla karşılaşır, işte o zaman zorlanır.
Deprem, yangın, heyelan, su baskını gibi afetlerin tam da böyle bir etkisi var zihnimiz üzerinde. Yıkıcı etkilerine ne zaman maruz kalacağımızı bilemediğimiz için doğal afetler, insanlık tarihi boyunca psikolojik dengemizi tehdit eden en önemli olaylar olmuştur.
Özellikle deprem, bütün sorunlarımız karşısında yegâne sığınağımız olan evimizi, yuvamızı bir anda güvensiz hale getirdiğinden psikolojik dengemiz alt üst olur. Diğer yandan depremi yaşayanlar kadar deprem riski ve ihtimali içinde olan herkes az ya da çok etkilenir.
Deprem sonrasında en çok görülen duygu durumları arasında; çaresizlik, hüzün, tükenmişlik, şok, hayattan uzaklaşma ve kendi içine çekilme, gelecek endişesi, sürekli gerginlik ve huzursuzluk, ümitsizlik hali öncelikle sayılabilir. Bu duygu durumları, bireyin günlük yaşam dengesini ve uyumunu bozabilir.
DEVLETİN SICAK ELİ
İnsanın, hayatında karşılaştığı olayları ve yüklendiği duyguları yaşaması, uygun tepkiler vermesi ve mümkün olduğunca kendi gücüyle toparlanması yararlıdır. Dolayısıyla afetin zayıflattığı psikolojik savunma mekanizmalarının, bireyin kendi çabalarıyla aşılması tercih edilir. Bu belirtilerden birinin ya da bir kısmının kalıcı olması halinde kişide bir travmadan söz edilebilir ve psiko - sosyal yönden tedavi olması gereklidir. Diğer bir ifadeyle afetin yol açtığı hüzün, endişe gibi duygu değişimlerinin yaşanması normaldir. Normal olmayan bunların zihinde sürekli olarak tekrar yaşanarak bir takıntıya yol açacak derinliğe ulaşması ve kalıcı olmasıdır.
Afetlerin yol açtığı psikolojik sorunlarla baş etmede, bireyin güçlü bir inanca sahip olmasının etkili olduğu kanıtlanmıştır. Tabii ki bu durum, gerekli önlemleri almaya engel değildir. Her türlü afete hazır olmak, özellikle deprem bölgesinde yer aldığımızdan depreme aktif biçimde hazırlıklı olmak, önlemler almak, maddi ve manevi zararı en aza indirecektir.
Afetlerin en can alıcı noktası, afete maruz kalanlar kadar medya yoluyla afeti adeta evinde yaşayan toplumun duygu hali ve davranışlarıdır. Bir insani krizin etkilerini yaşadığımız günümüzde ülkemizde yaşanan doğal afetlerde başta devlet olmak üzere, bütün kurum ve kuruluşların seferber olmaları çok önemlidir. Daha da önemlisi sivil toplum kuruluşları ve ülkenin her köşesinden çocuk, genç, yaşlı herkesin acıyı hissetmesi ve yardım elini uzatmasıdır. Zor zamanlardaki bu toplumsal duyarlılık, birlik ve bütünlük, toplumumuzun çimentosunu oluşturan değerlerinin sağlam olduğunun yeni bir göstergesidir.