Digitürk,  Dsmart,  Turkcell içerik müdürleri uyuyor mu?

Söz gelişmekte olan hatta gelişmiş bir ekonomiyiz ama maalesef kültürel anlamda ikinci ligde yarışıyoruz. Bu konuda özel sermayenin hiçbir şey yapmaması ve her şeyi devletten beklemesi beni inanılmaz geriyor. Türkiye’de klasik müziğe değer veren tek medya işletmesi TRT. TRT bünyesinde yayın yapan Radyo 3’te olmasa koca Türkiye’de klasik müziğin sesi duyulamayacak.

24 saat klasik müzik

Geçtiğimiz hafta rutin olarak gerçekleştirdiğim dünyadaki müzik medyaları konulu incelemelerimi yaparken Yunanistan’da yayın yapan bir klasik müzik kanalına denk geldim. Kanalın adı Stingray CMusic’ti. Kanal ciddi ciddi klasik müzik ve kökü klasik müzik olan film müziklerinin kliplerini yayınlıyor. Kanal 24 saat boyunca aralıksız, reklamsız, laklaksız klasik müziği yayını yapıyor. Ciddi söylüyorum çok şaşırdım. Daha önce Finlandiya’da bir minibüse bindiğimde açık olan ülkede yayın yapan klasik müzik içerikli radyoyu duyduğumda çok şaşırmıştım. Benzer duyguları Stingray CMusic adlı televizyon kanalını araştırmaya başladıktan sonra yaşadım. Meğer kanal dünyada pek çok ülkede yayındaymış. Rusya, Fransa’dan tutun da Cebelitarık’tan Malta’ya kadar pek çok ülkede yayındaymış. Kanalı izlemek isteyeler o ülkede faaliyet gösteren GSM operatörlerinin veya dijital televizyon platformlarının üyelik paketlerine abone oluyor ve o paketlerde yer alan diğer kanallarla beraber izliyorlar.

Türkiye neden bu kanalın farkında değil?

Stingray Cmusic, 2007 yılında C Music TV adıyla kurulmuş, geçen yıl Kanadalı medya şirketi bu kanalı satın almış ve networküne eklemiş. Kanal IP TV hizmeti olarak ya da GMS operatörlerinin dijital platformlarından yayın yapıyor. Sri Lanka ve Avustralya’da IP TV platformundan yayın yaparken, Fransa’da ücretsiz yayında. Yunanistan’da üç büyük GSM operatörü Cosmote, Vodafone ve Wind’in sahip olduğu dijital içerik platformlarının üçünde de yayında. Kanalı anlayabilmeniz için izlemeniz lazım. Klasik müzik içeriğini değişik kliplerle sunuyor. Hepimiz video klip olayının popüler kültürün malı olduğunu sanıyoruz, evet doğru video klip bir popüler kültür aracı ama popüler müzik içine girmeyen klasik müzik adına da çekilmiş çok kaliteli ve özgün video klipler de var. Bu klipleri bu kanalda izleyebilirsiniz. Kanal o kadar iddialı ki sloganında “Klasik müzik bildiğini mi düşünüyorsun? Tekrar düşün” diyor. Dünyanın kültürel bağlamda en gelişmiş ülkelerinde yayında olan bu kanal Malta gibi küçük ekonomisi olan, Yunanistan gibi ekonomik krizle boğuşan bir ülkede yayında. Ama Türkiye’de yok. Bu kanalı izlerken Türkiye’de medyanın müzik konusunda ciddi bir tembellik içinde olduğunu bir kez daha anladım. Böyle bir kanal neden D Smart’ta ya da Turkcell Plus TV’de ya da Tivibu’da ya da ne bileyim benzeri bir platformda yok diye kafa patlattım. Bu kanalı bilmiyor mu bu markanın dijital platform müdürleri? Bu kanalı biliyor da ciddiye mi almıyor? Bu kanalı platformlarına ekleyecek paraları ya da ciddiyeti mi yok? Hangisi bilmiyorum ama hangisi ise özrü kabahatinden büyük. Bu ve diğer tüm GSM operatörleri ve dijital televizyon platformlarını patronlarına ve içerik müdürlerine ciddi bir veryansın yapmak istiyorum. İşinizi güzel yapın, biz işimizi iyi yapıyoruz ve faturalarımızı zamanında ödüyoruz. Siz de biraz daha araştırmacı olun, yeni bilgilere açık olun. Bize kaliteli, yeni içerikler sunun.

Müslüm Babanın hiç duyulmayan şarkıları bu albümde

Geçtiğimiz hafta Eleno Müzik ile Sony Müzik çok özel bir albüm yayınladı: “Mahzendeki Şarkılar -2”. Daha önce birincisi hem plak hem de cd ortamında yayınlanan albümün ikincisi de aynı özelliklere sahip. Müslüm Gürses’in daha önce hiç yayınlanmamış şarkılar var.

On albümlük yayınlanmamış şarkı seslendirdi

Bence bir sanatçıyı büyük yapan en önemli şey onun sağlığında bıraktığı izdir. Bu iz içinde onun ürettiklerinin rolü çok büyüktür. Bazı sanatçılar öylesine fazla üretirler ki ölümlerinin ardında bile yayınlanacak materyaller kalır. Müslüm Gürses de öyle bir sanatçı. Sağlıklı olduğu dönemlerde inanılmaz bir üretim yapmış. Türkiye’nin neredeyse en çok albüm yayınlayan yorumcusu olan bu büyük ustanın bir o kadar da yayınlanmamış albümü varmış. Elenor Müzik’in sahibi Muhteşem Candan bana doksanlı yılların sonlarında Müslüm Gürses’in Elenor Stüdyolarında çok vakit geçirdiğini ve sürekli ürettiğini söyledi. Candan bana “O dönem Müslüm Gürses, hiç yayınlanmayan yüze yakın şarkı seslendirdi. Onun o dönem seslendirdiği bu şarkılardan on albüm çıkar. Biz bunların bir bölümünü yayınladık. Şimdi “Mahzendeki Şarkılar-2” albümünde bu şarkılardan on tanesini daha yayınladık. Bu şarkıların dışında kalan elli tane daha yayınlanmayan şarkı daha var. Bu şarkıları saklamak ve arşivlemek çok önemli bir konu. Biz bunu başardık ve şimdi Müslüm Gürses hayranlarıyla paylaşıyoruz. Bu albümde yer alan on şarkıdan “Geceler” adlı şarkıya Müslüm Gürses hep lokomotif derdi. Ona göre şarkılar ikiye ayrılırdı. İddialı olan lokomotif şarkılar ve vagon olarak adlandırdığı diğer şarkılar. Yine bu albümde yer alan “Daha Yokluğunun İlk Akşamında” adlı şarkıyı da o bulmuştu. Bir gün o şarkıyla stüdyoya gelmiş ve bu şarkıyı seslendirmek istediğini söylemişti.” dedi.

Bu özellik dünyada çok az sanatçıda var

Müslüm Gürses çok önemli bir müzik yorumcusu, onun sosyolojik açında, müzikal açıdan akademik anlamda konuşmak gerekiyor. Ama bu kadarı yetmez, Müslüm Gürses’in vefatından sonra yayınlanan onun yayınlanmayan bu şarkıları da görünce onun üretim kapasitesini de araştırmak ve konuşmak lazım. Rahmetli yan gelip yatmadı, son gününe kadar hep çalıştı, hep üretti. Bu müzik adına müthiş bir şey. Dünyada bu Elvis Presley’de, Beatles’da yaşandı. Kaç yorumcu ya da grubun ortadan kaybolmasının ardından hiç bilinmeyen şarkısı yayınlandı? Bu çok önemli bir konu.

Müslüm Gürses’in “Mahzendeki Şarkılar-2-“albümü elime geçer geçmez hemen Muhteşem Candan’ı aradım. Babanın en iyi ve en verimli dönemlerine Elenor Müzik şahitlik yapmıştı. Meğer o dönemden akılda kalanların dışında arşivlerde kalan bu şarkılar da varmış. Muhteşem Candan bir bölümünü yukarıda da anlattığım konuları anlattı bana. O dönem çok şarkı ürettiklerini söyleyen Muhteşem Candan, “Müslüm Gürses stüdyoda çalışmayı çok seviyordu. O dönemler hepimizin zamanı stüdyoda geçiyordu, tabiri yerindeyse hepimiz stüdyoda yatıp, stüdyoya kalkıyorduk. Müslüm Gürses şarkıları seslendirdikten sonra ‘acaba oldu mu? Anlatabildik mi?’ diye sorardı. Ona göre bir şarkıyı seslendirmek anlatabilmekti. Stüdyoda şarkıları seslendirirken hiçbir zaman teknolojinin okumalara sağladığı kolaylıklardan faydalanmazdı. Şarkı okumaları sırasında bir şey içine sinmediği zaman, hemen şarkıyı baştan yeninden okurdu. Şu bölümden girelim araya o kadarını oku derdik, ‘olmaz, şarkının bütünlüğü, ruhu bozulur’ derdi.” şeklinde epey anısını anlattı.

Hem CD hem plak olarak piyasada

Böyle büyük bir müzik adamıydı Müslüm Gürses. Müzik adına bakıldığında tam bir üretkendi. Bu albümde, yani “Mahzendeki Şarkılar -2”de böyle bir ruhla seslendirilmiş ve müzik marketlere ilk kez sunulmuş on yeni şarkı yer alıyor. Albümde Ferda Anıl Yarkın, Suat Sayın, Kemal Taşçeşme gibi müzisyenlerin şarkıları yer alıyor. Kayıtlar tertemiz. Bugün yapılmış gibi. Sıfır şarkılar olduğu gibi düzenlemeler ve kayıtta nerdeyse bugün üretilen bir albüm kalitesinde. Albüm hem CD hem de Plak olarak yayınlandı. Dileyenler Spotify ve Apple Music gibi dijital müzik platformlarından da dinleyebilir. Ama bence bu albüm alınır. Çünkü bu albüm diğer albümler gibi değil. Bu albüm mazi ile bugünü geleceğe taşıyor. Müslüm Gürses gibi büyük bir efsanenin hiç yayınlanmamış şarkılarını içeriyor. Şu an hayatta olmayan bir efsanenin yayınlanan yeni albümü. Babanın vefatından sonra bile yeni albümü yayınlanıyor. İşte ondan Müslüm ondan büyük bir efsane.

Çocuklara Kurtuluş Savaşı destanı

Nur İçözü’nün Altın Kitaplar logosuyla yayınlanan “Umut Ekenler” kitabı Kurtuluş Savaşı’nın destansı hikayesini çocuklara aktardı. Daha önce Milliyet Kardeş dergisinin yayın danışmanlığını yapan pek çok gazete ve dergide yazı yazan Nur İçözü’nun romanı on iki yaş üstü çocuklar için hazırlanan bu roman hakkında yazar “Umut Ekenler, işte o destanı yazanların hikâyesidir.” diyor. Bu tarz odaklı romanlar çocukların daha küçükken bilinçlenmesi adına çok önemli bir rol oynuyor. Bence çocuklarına susmaları için tabletleri veren anne ve babalar çocuklarına arada bir bu tarz kitaplarda versinler ve onları okumaya teşvik etsinler.

Engelbert 51. yıl albümü: “Reflections”

Müzik dünyasının babalarından birinin daha albümü yayınlandı. Engelbert Hemperdinck. Böylesine zor bir isme sahip bir adamın nasıl bir dünya markası olmayı başardığını yıllardır hem düşünürüm. Öylesine kaliteli ve yetenekli bir yorumcu ki bu zor ismi bile onun bir dünya starı olmasını engelleyememiş.

İngiliz asılı yorumcunun yeni EP albümü “Reflections” geçtiğimiz hafta dünyaya sunuldu. Albümde yer alan ve aynı zamanda klipte çekilen “You” yorumcunun ne kadar iyi bir yorumcu olduğunu bir kez daha bize anlatıyor. Ben albümü Apple Music’ten dinledim. Neyse ki bu dijital platformlar var. Engelbert’in şarkısını dinlerken müziğin kalitelisinin insan ruhuna nasıl da iyi geldiğini hissettim. 2018 yılında sanat yaşamının ellinci yılını kutlayan sanatçı hala konserler veriyor, hala turnelerde müzik dinleyicisi ile buluşuyor. Bir de çok güzel web sitesi hazırlamış ekibiyle kendisi hakkında bilgiler veriyor. Dilerim bu efsane Türkiye’ye de gelir ve Türk müzik severi de onu yakında izleme fırsatı bulur. Bu ay yayınlanan “Reflections” adlı beş şarkılık EP albümünki tüm şarkılar muhteşem. Bu adam bir kez daha romantik müziğin dünyadaki gerçek kralı olduğunu kanıtladı. Bu albüm Türkiye’de yayınlanır mı? Sanmam ama Apple Music’te var. Mutlaka dinleyin, huzur ve romantizm bulacaksınız.

Alzhmeir’a dikkat etmemiz lazım

Alman Alzheimer Akademi Başkanı Mefküre Ülker, hızla artan Alzheimer hastalığı konusunda Türkiye’de yeterli bilincin oluşmadığının görüldüğünü, özellikle de hasta yakınlarının bilinçlendirilmesi ve destek almasının büyük önem taşıdığını belirtti.

Son yıllarda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşlı sayısının hızla artış göstermesi neticesinde Alzheimer oranında yükseliş yaşanmasının kaçınılmaz olduğuna vurgu yapan Ülker, bunun yanında insan ömrünün uzamasıyla beraber Alzheimer riskinin de artacağını kaydederek toplumsal bilincin artırılmasına dikkat çekti.

85 yaşındaki her iki yaşlıdan biri Alzmeir

Ülker, 65-70 yaşlarında yüzde 3 ile 7 arasında görülen Alzheimer’in 85 yaş üzeri kişilerde yüzde 47’ye çıktığını hatırlatarak hasta bakımı konusunda hasta yakınlarının bilinçlenmesi ve destek alması gerektiğinin altını çizdi.

“Alzheimer, hasta için olduğu kadar hasta yakını için de zor, bakım süreci de bir o kadar zorlu ve hassas yaklaşım gerektiren bir süreçtir. Hasta yakınları veya hasta bakan kimseler mutlaka profesyonel danışmanlık hizmeti ve eğitim almalılar. Hastalık, farklı evrelerle yaşanan düşünce, beceri, davranışlardaki değişim, konuşma, yürüme, yer yön kaybı, unutkanlık gibi hayatı etkileyen bulgularla hasta yaşamını; iletişim, doğru yaklaşım, güvenlik endişesi gibi durumlarla da hasta yakını ya da bakımını üstlenen kişileri direkt olarak etkilemektedir. İşte bu noktada hastaları Alzheimer’in yıkıcı etkilerinden korumak, hastalık etkilerini en aza indirgeyecek, onlara bu evrede güvenli bir ortam sunacak yaklaşımı sergilemek büyük önem taşımaktadır. Özellikle bakımı üstlenen kişiler mutlaka eğitim almalı, hassas, titiz, özenli, hasta psikolojisini tanıyarak ve bilimsel metotları kullanarak bakımını gerçekleştirmelidir.” diyen Ülker’i bu çalışmalarından dolayı kutluyorum.

Bilim adamlarının çaresizliği düşündürücü

Bu hastalık çok ciddi bir hastalık ve günümüz insanının yaşadığı, stres – beslenme – uyku bozukluğu ve benzeri pek çok konu bu hastalığı çaktırmadan tetikliyor. Bugün Türkiye genç bir ülke ama 20 – 30 yıl sonra yaşlı bir ülke olacağız. Ondan bu hastalığa hepimizin duyarlı olması lazım. Hiç hafife alınmamalı. Ben bu konuda biraz da bilim adamlarına da kızıyorum. Son yıllarda bilim adamları da işi ticarete vurdu, ölümcül hastalıklara çare bulma konusunda ki gidişat yavaş. Ya dünyadaki bilim adamları yeteneksiz ya da sistem ölümsüzlüğü istemiyor ve bilim adamlarını desteklemiyor. Hangi açıdan baksanız felaket.

Türkiye’de 600 bin civarında Alzheimer’lı hasta var

Aynı zamanda Almanya’da faaliyet gösteren Türk Alzheimer Derneği’nin Başkanı da olan Ülker, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada şu an 50 milyondan fazla Alzheimer hastası olduğunu, Türkiye’de ise şu an 600 binin üzerindeki hasta sayısının hızla artabileceğini kaydetti. Ülker, bu duruma rağmen hastalığın yeterince tanınmadığını; bakım uygulamalarının da bilinçsiz yapılarak yetersiz kaldığını anlattı.

Yılın en tarz sporcuları

Geçtiğimiz haftalarda Uluslararası W.A.B.B.A World Mr. & Mrs. Universe yarışmasından Türkiye’ye büyük bir şampiyonlukla dönen başarılı vücut geliştirme sporcusu Erkan Mecit ve eşi Olivia Mecit, İzmir’in Enleri Ödül Töreni’nde 2019’un en tarz sporcuları seçilmiş. Dora Magazin Dergisi’nin bu yıl onuncusunu düzenlediği etkinlikte 2019’un en tarz sporcuları seçilen çiftten Olivia Mecit kazandıkları ödül ile ilgili çok heyecanlı olduğunu belirterek: "Bu gece burada 2019'un en tarz kadın sporcusu ödülünü aldığım için çok mutluyum.” dedi. Vallahi sporun tarzı olur mu demeyin, neo liberal sistemde tarz olmak çok önemli. Artık kedimizi köpeğimizi bile bir tarz sokuyoruz. Farklı olmak adına bunu yapmak lazım, aksi halde sizi adam yerine koymuyorlar, çünkü Türkiye’de dış görüntü olması gerektiğinden de abartılı önemli. Bu çifti ben de kutluyorum.

Kendi sonumuza mı koşuyoruz yoksa başka dünyalara mı?

“2018 Gülten Dayıoğlu Vakfı İlk Gençlik Romanı ödülü”nü alan Dilge Güney imzalı “Mavi Yıldız” Altın Kitaplar logosuyla yayınlandı. Bilim Kurgu türünü çağrıştıran kitap, dünyanın sonunu getireceği söylenen Mavi Yıldız adlı kuyruklu yıldız hakkında haberlerin yayılmasıyla dünyalıların bir bölümünün Mars’a kaçmak üzere hareket geçmesinin ardından yaşanan olayları anlatıyor. Mavi Yıldız, belki kısa vadede değil ama uzun vadede yaşanabilecek olan insan-yapay zekâ ilişkisini şaşırtıcı bir kurgu ile soluk soluğa bir heyecanla harmanlayarak anlatıyor. Biraz kafa dağıtmak isteyenlere çok güzel bir alternatif çalışma bence.