Elazığ ve Malatya depreminin aklımdaki ve yüreğimdeki notlarını geçtiğimiz akşam İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bir bir sıraladı. Ülke olarak neler yaptık, nerede eksik kaldık, bundan sonra neler yapmalıyız...
İyi günde neyse de kötü günde insan daha bir ilgiye, daha bir hoşgörüye, daha bir etrafını saran ve anlayan kalabalığa muhtaç hisseder kendini...
Bir anda gelen kuzeyden güneye doğudan batıya hepimizin yüreğini hoplatan acının karası, Elazığ ve Malatya merkezli pek çok noktaya acı verdi. Hayatını kaybedenler, yaralananlar, evlat-eş-anne-baba-kardeş-akraba acısıyla gözyaşlarına boğulanlar...
‘Ateş düştüğü yeri yakar’ cümlesi bu depremle gerçekliğini yitirdi çünkü ülkemin her şehri hiç tereddüt etmeden koştu depremle yüzleşenlerin imdadına. Kimi kendi çapında çay, çorba, yemek, ekmek dağıttı kimi de AFAD, Kızılay, UMKE öncülüğünde devlete emanet etti yüreğinden kopan yardım çabasını.
Deprem sonrası her şey güllük gülistanlık olmadı elbette. Kürt müydü Türk müydü lakırdılarıyla birlikte bir kesimde acılar üzerinden siyaset yapmaya çalıştı. Fakat bu kez zihinlerinden dillerine vuran zehirli oklar ters tepti! ‘Yok artık bu nasıl bir öfkedir ki böyle bir anda bile aklınızdan çıkmadı’ diyen herkes lanet yağmuruna tuttu bu isimleri. Diğer bir kesimde kaş yapayım derken göz çıkardı istemeden. Olumsuz örnekleri paylaşmak ve onların hakaret dilinden cevap vermek onlara prim vermenin ötesine geçmez ki! Bir de ‘sen neden üzülmedin, mesaj paylaşmadın, oraya gitmedin’ diyerek ülke acısını hissetmeyenleri kınayanlar oldu. Ne gerek var canım? İnsanları vicdanları ile baş başa bırakıp önümüze bakmamız gerekmiyor mu? Bırakın onlar kendi vicdansızlığının kaderine mahkum olsun!
Unutmamamız gereken o kadar çok not aldık ki bu depremle birlikte! Kin tutmak değil ama unutmamalıyız emek verenleri, acımızı paylaşanları, yaramızı saranları ve tabi ki ötekileştirip kin kusanları! Unutmamalı ve layık oldukları yere koymalıyız artk! Çünkü akla karayı ayırmadığımız zaman ya ak olanları küstürüp kaybederiz ya da zamanla karaların çamurunun aklara da bulaştığını görürüz...
Elazığ ve Malatya depreminin aklımdaki ve yüreğimdeki notlarını geçtiğimiz akşam İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bir bir sıraladı. Ülke olarak neler yaptık, nerede eksik kaldık, bundan sonra neler yapmalıyız...
Depremden hemen sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakanlar sahayı bir an olsun yalnız bırakmadı. Adeta sabahladılar sokaklarda.
En çok da sorumluluk kapsamı açısından her noktayı sahiplenen Bakan Soylu’yu gördü vatandaş hem yanında hem ekranlarda.
Dedim ya geçtiğimiz akşam Bakan Soylu ekrandaydı. İşte orada her şeyi anlattı. Ve o yayında bir an vardı ki hepimize dokundu. Konuşurken bir anda boğazı düğümlenen, konuşamayan, gözyaşlarına boğulan adam bir bakandı hem de İçişleri Bakanı! O an Derik’te yüzlerce genç karşısında yaptığım konuşmadan bir kesit aklıma geldi; ‘Gençler Sayın Bakanın hepinize selamı var. Sizi öyle çok seviyor ki! Ülkemizin içinden geçtiği sorunlardan dolayı çok yoğun bu sebepten siz onun yüreğindeki merhameti belki fazla göremiyorsunuz fakat attığı her adımda bilin ki sizin sevginizle dolup taşıyor...’