ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'nın görevinden ayrılmasından sonra, Türkiye'nin hafızasında kendisine dair kalacak kötü hatıralar arasında 15 Temmuz 2016'daki başarısız darbe girişimine dair "gidecek iktidarın ardından gözyaşı dökmeyeceğim" ve daha sonra Ağustos 2018'de Türkiye'nin ABD'li papaz Bronson'ı serbest bıraktığı takdirde ekonomik krizden hemen çıkabileceği açıklamaları var.
ABD Başkanı Trump’ın "Beyaz Saray'ın John Bolton'un hizmetlerine artık ihtiyaç duymadığı ve kendisiyle birçok konuda fikir ayrılığının söz konusu olduğu" şeklindeki sürpriz tweetine Bolton’dan gelen cevap "Dün gece istifa etmeyi Başkana teklif ettim. Yarın konuşalım dedi" şeklinde oldu.
Ankara, Bolton'un istifasını/görevden alınmasını Beyaz Saray için bir iç mesele olarak görebilirdi. Zira Trump’ın Taliban çizgisi, Kuzey Kore duruşu veya Filistin-İsrail barış planındaki kararları Bolton tarafından onaylanmıyordu. Ancak Bolton'un ayrılması, yaşanan polemik ile birlikte Türkiye ve Amerika'yı ilgilendiren birçok siyasi ve güvenlik sorununun sonuçları üzerindeki muhtemel etkisinden dolayı, Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir konu haline gelmiştir
Bolton ;
- Washington'un Ankara’ya karşı kullanmak üzere sahip olduğu değerli kartların en önemlisi olan ve Türkiye'de darbe girişimi suçlamasına rağmen Pennsylvania'da koruma altındaki Fetullah Gülen'i savunan,
- Suriye’deki Kürt müttefiklerinin çıkarlarını korumak ve terörle mücadele etmek bahanesiyle ve Suriye’de Türk ve İran nüfuzunu engellemek amacıyla, Donald Trump’ın Suriye’den asker çekme kararını değiştiren,
- Suriye'nin doğusundaki SDF gruplarının korunmasını, ABD'nin Ankara'ya Menbic'e yönelik taahhütlerinin uygulanmasının önlenmesini ve Türkiye'nin güvenlik bölgesi hedefinin engellenmesini sağlayan ve karşı planları çizen,
- Türkiye’nin Doğu Fırat’taki tüm projelerini engellemek için çaba harcayan,
- Geçen ay Ankara'da Türkiye-ABD müzakerelerini gerçekleştiren siyasi ve askeri ekiplere, Türkiyenin Doğu Fırat’taki talepleri ve hedefleri gerçekleşmemesi yönünde önderlik eden,
- Türkiye-Amerika arasındaki Suriye dosyasını uzatmalar ve bahaneler öne sürüp Beyaz Saray'ın karar merkezini etkileyerek, ilişkileri çıkmaza doğru götüren,
- Ankara'nın Rus füzelerini satın alma planında sonuna kadar gitmeye karar vermesi halinde "CAATSA" olarak bilinen "Amerikan karşıtı yasa" uyarınca Ankara'ya karşı yaptırımların uygulanmasıyla tehdit eden kişi olarak hafızlarda yerini almış durumda.
Bolton'un sorunu Suriye'deki kararlarını sanki Trump'ın kararları gibi sunmak istemesi ve Suriye'deki ABD özel temsilcisi J. Jeffrey'i bu yönde etkilemesi olmuştur. Bolton, Beyaz Saray’a karşı Ankara’yı açık hedef haline getirip, Türkiye-ABD ilişkilerinin böyle bir gerginlik ve karşı karşıya gelme noktasındaki sorumluluğunun bedelini ödüyor.
Hatırlatmak gerekirse geçen yılın başında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bolton'la görüşmeyi reddetmişti. Zira Bolton Tel Aviv’den Suriye ile ilgili yaptığı açıklamalarında Kürt örgütleriyle terör örgütlerini aynı kefeye koyarken, kastlı olarak böyle bir hata yapmak istemişti. Nitekim Ankara’nın “Menbic meselesiyle ilgili Trump ile açık bir anlaşmamız olduğu halde, Washington'dan farklı sesler geliyor” yorumunun hedefinde kuşkusuz Bolton vardı.
ABD’nin şahinleri arasında yer alan Bolton’ın F35 projesindeki tutumu ve Türkiye'ye gerekli tazminatın derhal ödenmesi gerektiği tezi ve sorunu değerlendirmek üzere ortak bir komitenin oluşturulmasına karşı duruşu, bölgede İsrail dışında bu uçağa sahip olan başka bir ülke olmaması hedefiyle Ankara’ya karşı sergilediği tavır dikkati çeken bir diğer husustur. Bolton Beyaz Saray’da Türk-Amerikan ilişkilerindeki ateşi körüklemek için benzin döken ender kişiler arasında yer almıştır.
Dahası Bolton, ABD’nin Suriye’deki müttefiki PYD’nin Türk kuvvetleri tarafından saldırıya uğraması halinde, kendilerini savunmak için verilen silahların kullanılmasına karşı çıkmayacağı gibi talihsiz bir açıklamanın da sahibidir. Nitekim Suriye krizini çözmek üzere Türkiye'nin üçlü bir Türk-ABD-Rus diyalog masası kurma planını engellemek üzere, bu masanın alternatifinin Tel Aviv'de ABD-Rusya-İsrail arasında olması gerektiğini savunmuş ve birkaç ay önce bu toplantının düzenlenmesinde gösterdiği çabayla, kendi duruşunu ve Türkiye’ye karşı poziyonunu net olarak ortaya koymuştur.
Bolton'un halefi Ankara için önemli olabilir, ancak daha önemlisi Fırat'ın doğusundaki ABD politikasının aynı yönde devam edip etmeyeceğidir. Nitekim Bolton’un, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne gerçekleştireceği ziyaretten ve ABD – Türkiye zirvesinden birkaç gün önce devre dışı bırakılması dikkati çeken bir husus.
Sonuç itibariyle mücadele Beyaz Saray yönetiminde Bolton gibi etkili isimlerin Ankara – Washington ilişkilerini karanlık bir tünele doğru sürüklemek isteyenler ile barut fıçısına dönmüş ilişkileri kurtarmak için çaba harcayanlar arasındadır. Gelecek dönemde yaşanacak gelişmeler bu soruyu cevaplayacaktır kuşkusuz.