Yüksekova, kadınlarının imzasını taşıyan önemli bir başarıya şahitlik etti... Bendeniz de Fahri Hakkarili olarak bu özel ve güzel günde Yüksekovalı kadınların mutluluğuna ortak olmak adına oradaydım...
Yüksekova, kadınlarının imzasını taşıyan önemli bir başarıya şahitlik etti... Bendeniz de Fahri Hakkarili olarak bu özel ve güzel günde Yüksekovalı kadınların mutluluğuna ortak olmak adına oradaydım...
Sabancı Vakfı’nın, sivil toplumun güçlenmesine ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunma hedefiyle 15 yıldır kesintisiz yürüttüğü Hibe Programları kapsamında desteklenen Yüksekova Kadınları Toplumsal Destekleme ve Kültür Derneği’nin (YUKADER), “Yüksekova’da Kadın Olmak” projesinin kapanış toplantısı mutluluk ve gurur tebessümleri eşliğinde gerçekleşti...
Toplantıda dernek tarafından hazırlanan Hane Ziyaretleri Raporu’nun sonuçlarından, proje kapsamında iki yıl boyunca gerçekleştirilen farkındalık çalışmalarından, başta Hakkari Valisi İdris Akbıyık olmak üzere desteğini eksik etmeyen Yüksekova Kaymakamlığı’ndan ve diğer destekçilerden söz edildi...
YUKADER Başkanı Hatice Temir Bozdağ ve Yüksekovalı kadınlar, kız çocuğu olarak gözlerini açtıkları coğrafyadaki zorlu hayat yollarını ve bu yolların bereket, başarı, gurur tarlalarına nasıl vardığını sahneden anlatırken yüreğindeki sayısız bam teline bastılar...
Evet onlar konuşurken yaşadığımız ve halâ yaşamaya devam ettiğimiz zorluklar ve o zorluklara inat verdiğimiz azim mücadelesi film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçiyordu...
Yüksekovalı kadınların yaşadığı sorunlara yönelik rakamlar açıklanırken salonda bulunan erkeklerin şaşkınlık içinde “Allah Allah Yüksekova’da rakamlar bu kadar yüksek değil ki” dediğini işitince hafifçe tebessüm ettim çünkü aslında erkekler de kadına yönelik şiddet başlığında bir nevi “mağdur zanlı” konumunda! Bahsedilen şiddetin kapsamını bilmiyorlar ki! Çocukluk yaşlarından itibaren evde, okulda, toplumda, akrabalar arasında her daim ‘erkeği hoş görmek’ zihniyetiyle büyütüldüler... Kızını dövdü; babadır dediler, eşini dövdü; hak etmiştir dediler, kız kardeşini dövdü; sahip çıkıyor dediler, eşinin fiziksel haklarına saygı duymadı; karısıdır elbette cinsellik görevini yerine getirmeli ‘kadın istemiyorum’ diyemez dediler...
Ve daha nicesiyle aslında erkekler kadına zarar veren, öldüren, engelli bırakan, travma yaşatan büyütülme tarzlarının yanlış olduğunun bile farkında değiller! Onlar için normal olan bu!
Anormal olan ise kadınların sesini yükseltmesi!
Kim bilir belki de eksik işliyoruz kadın adına olan her zararı... Ve belki de kadından ziyade erkeğin eğitime, rehabilite edilmeye, yanlışlarıyla yüzleşmesine ihtiyaç var...
Nevgül Bilsel Safkan: Toplumsal değişim kadınların güçlenmesiyle mümkün
Toplumsal gelişmeye katkıda bulunmak ve kalıcı etki yaratmak amacıyla sivil toplumu desteklediklerini belirten Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan, “Sabancı Vakfı olarak toplumsal gelişme için sivil toplum kuruluşlarının önemine yürekten inanıyoruz. Ve bu inançla, toplumsal sorunlara daha kalıcı çözümler üretilmesi ve yaratılan etkinin sürdürülebilir olması amacıyla başlattığımız Hibe Programları’nda 15. yılımızı geride bırakıyoruz. Bu 15 yılda aynı gaye için emek veren yüzlerce sivil toplum kuruluşunun yanında olduk ve yola daha güçlü devam edebilmeleri için destek verdik. Ne mutlu ki bize şimdi de Hibe Programları’ndan yararlanan kıymetli projelerden biri olan ‘Yüksekova’da Kadın Olmak’ projesi için bir aradayız...” derken ilk kez Yüksekova’ya geldiklerini ve bu tanışmanın iyi ki olduğunu da mutlulukla vurguladı...
Diğer bir konuşmacı da kamuoyunun yakından tanıdığı Türkiye Kadın Dernekleri Federasyon Başkanı Canan Güllü’ydü... Canan Güllü, kamuoyuna yansıyan aktif yönüyle birlikte çoğu kimsenin bilmediği kadını koruyan kanunların, kurumların, kararların da fikir annesidir... Canan Güllü yaptığı konuşmada Türkiye geneli verileri örnekleriyle açıklarken bir yandan da sorunlara yönelik değerli çözüm önerilerini de aktardı...
Nevgül Bilsel Safkan ve Canan Güllü’den sonra bir diğer konuşmacı olarak bendeniz sahnedeydim... “Aynı cümleleri zikretmemek adına Sabancı Vakfı Müdürü Nevgül Bilsel Safkan ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’nün konuşmalarında yer verdiği duygulara katıldığımı belirtmek istiyorum... Bölge kadını tüm zorluklarına rağmen çok güçlü ve azimli fakat böylesi dokunuşlar kadınlarımızın azmini, moralini, motivasyonunu, gücünü ve kararlılığını daha da güçlendiriyor... Kendini ispatlamış insanların bölgeye gelip seni görüyorum, hissediyorum, anlıyorum, önemsiyorum, seninleyim demesinin kattığı mutluluğun karşılığı yok çünkü... Umuyorum ki tüm zorluklarına rağmen böylesi anlamlı dokunuşlarla umutlarını her daim yemyeşil tutar kadınlarımız...” cümlelerim sonrasında kadınların azimli yürüyüşüne yer verdiğim “bir tohumdum ben” şiirimi salondakilere seslendirdim...
“Bir tohumdum ben, Kainat’a doğru sevdayla üflenen...
Ve toprağa düşünce sımsıkı tutundum...
Her nimete şükrettim, her zerreyi kucakladım, can buldum...
Can buldukça; aradım, anladım, düştüm, kalktım, yara aldım, eridim, piştim “Can-daki beni“ ararken...
Bazen çıkmaz sokaklara vardım, bazen keskin uçurumlara, bazen de uçurumların ennn karanlık dibine... Bazen güldüm, bazen ağladım, bazen de “ben bittim be dünya” dedim... Ama sonra yine, yeniden, azimle, coşkuyla yediverenler misali açtım... Kısaca “azim mücadelesinde” her şey oldum da; pes eden, korkup kaçan, yoluna ihanet eden asla olmadım...
Evet pes etmedim “Can-daki beni ararken”; yanmaktan, pişmekten, imdat diyene el uzatmaktan, vefasına nail olduklarıma sımsıkı tutunmaktan hiç ama hiç vazgeçmedim...
Bazen “ben yandım, tutuştum, küle dönüp savruldum seni ararken” deyip Mevlana Yüreği ile aşk-a nail olmaya çalıştım... Bazen de Sezai Karakoç’un Mona Rosa Hasreti misali “bir umuttu kavuşmak” hasretiyle yüreğimden dökülen nağmelere kulak verdim... Ve evet bir umuttu hayat; Yaradan’ın iyisiyle kötüsüyle bize bahşettiği, ilk günden son nefese kadar bizi “insan damarımızdan” besleyen...”
Evet o gün Yüksekova’da kadına, umuda, azime, başarıya dair kim bilir kaç tohum daha ekildi ve kim bilir kaç tohum daha filizlenip meyveye durdu...
Bu arada iki günlük program ve ziyaretlerin ana teması sıklıkla Yüksekova’nın huzurunu sağlayanlar oldu... Yüksekova’ya ilk kez gelen misafirler hayranlıklarını dile getirirken bizler de Yüksekova’da ve Hakkari’de yapılan çalışmaları adına gönülden gelen gönüllü cümlelerimizi zikretmekten eksik kalmadık elbet...
Başta Hakkari Valisi İdris Akbıyık ve güvenlik kademelerine buradan tekrar “iyi ki varsınız” demek istiyorum...