Ona bir soru sorulduğunda, önce o soruyu kendi zihninde harmanlardı.
Cahid Çollak… Doğum: 1951 Erzurum… Vefat: 8 Ocak 2017 Bursa… Soğuk ve karlı bir kış günü…
Kime sorsanız Cahid Çollak diye, yüzünde bir tebessüm belirir. Hamd olsun, çocukluğumda Cahid ağabeyimi tanıma fırsatı buldum. Bu nimetin benim için nasıl bir bahtiyarlık olduğunu anlatamam. Her ilin/mekânın ziyaretgâhları olur. Bursa denilince de akla ilk gelen isimlerden biri Cahid Çollak’tır. Bursa’ya gidip de Cahid ağabeyimin çayını içmemek, onun o güzel tebessümünden mahrum kalmak büyük eksikliktir.
Cahid ağabey, gençlik yıllarında üniversite eğitimi için İstanbul’a gelir. Üniversiteden ziyade feyizlendiği yer Nurettin Topçu ve Hareket Dergisi’dir. Nurettin Topçu’nun talebesi ve Dergâh’ın hâdimi olan Cahid Çollak, bir döneme adını yazdıran insanların içinde yetişir. Yanılmıyorsam aralarında tek yazmayan Cahid ağabeyimdir. Yazmayan derken kâğıt ve kalemi kastediyorum. Yoksa hâl ehli olan Cahid ağabeyimin bizatihi kendisi canlı kitaptır. Hem de öyle hiçbir yerde okunamayacak kitaplardan…
Cahid ağabeyim hâl ehli olduğu kadar aşk ehlidir de… Herhâlde ikisini birbirinden ayırmak da ayıp olur. Aşktan nasibi olmayanın hâlden de nasibi olmaz. Cahid ağabeyim üniversite yıllarında merhum Fethi Gemuhluoğlu’ndan burs talep eder. Gemuhluoğlu, Türk Petrol Vakfı’nın başkanıdır. Fakat gelen bursiyer adaylarına tek sorusu olur Gemuhluoğlu’nun. O da “Hiç âşık oldun mu?” sorusudur. Tabi bu soru Cahid ağabeyime de sorulur. Cahid ağabeyim olayı şöyle anlatıyor: “Bizim zamanımızda âşık olmak ayıp bir şeydi. Hele de bunu söyleyebilmek mümkün değildi. Tüm bursiyer adayları böyle bir soruya maruz kaldığında kızarır, bozarır, kem küm eder ve netice de ‘yok’ derdi. Merhum Gemuhluoğlu, bu soruyu bana sorduğunda benim cevabım ‘Hem de iki kere!’ olmuştur.” Gemuhluoğlu bu cevabı duyduğunda memnun olur ve gülümser. Cahid ağabeyime, “Ee ağabey, netice ne oldu? Bursu alabildin mi?” diye sorduğumda, cevap: “Sadece bana burs verdi” olur Cahid ağabeyimin.
Cahid ağabeyim işte böyle âşık bir adamdı. Cahid ağabeyim, “Eşyanın hakikatinin aşk olduğunu ve Allah’ın Vedud sıfatıyla kâinatı yarattığını” anlatırdı. Kadın, erkek, canlı, cansız herkese âşıktı Cahid ağabeyim. Hayatım boyunca onun birine sitem ettiğini görmedim. Üzülürdü, sıkılırdı, bozulurdu ama hep kendi içinde yaşardı bunu.
Cahid ağabeyimin üzerimde emeği o kadar çoktur ki hangi birini anlatsam muhakkak eksik kalırdı. Bursa’da talebelik yapan, aç kalan, açıkta kalan kim varsa bir şekilde Cahid ağabeyimi bulurdu. O Cahid ağabeyim de karınca kararınca muhakkak bir şekilde yardım ederdi gelenlere, el açanlara. Belki de en büyük zaafı bu kadar iyi olmasıydı Cahid ağabeyimin.
Cahid ağabeyim çok naif, hassas ve ince ruhlu bir adamdı. Her boş vaktimde onun yanına gider, çaycılık yapar, gelen güzel insanlarla tanışırdım onun dergâhında… Cahid ağabeyim gelen çaylardan tek şekerli ya da şekersiz içenlerin şekerlerini bana toplatır ve küçük bir kutuda toplardı. “Ağabeyim, ne yapacaksın bu şekerleri?” dediğimde, “Onların da bir sahibi var!” derdi. Sonradan gördüm ki yaşlı bir teyze şekerlerini Cahid ağabeyimden alıyormuş.
Cahid ağabeyim, çok düzenli, intizamlı çalışırdı. Masasındaki her nesne yerli yerinde dururdu. Ona bir soru sorulduğunda, önce o soruyu kendi zihninde harmanlardı. Sigarası ağzında (ki ağzından çıkarmadan sigara biterdi), gözlükleri burnunun üzerinde hem çalışır hem de vereceği cevabı düşünürdü. Aradan on, on beş dakika geçer, siz soruyu bile unuttuğunuzda Cahid ağabeyim cevap vermeye başlardı.
Cahid ağabeyim, dedim ya başına geldiyse bu iyiliğinden geldi. Kendi yakın çevresine maalesef yaranamadı. Bu vesile ile de kısa da olsa bir ev arkadaşlığımız oldu Cahid ağabeyimle. Yine soğuk günlerde sobayı benim odaya koyar, kendisi soğukta yatardı. “Ağabeyim sen üşüme” dediğimde, “Ben Erzurumluyum, üşümem!” derdi.
Hayatının son yıllarında daha çok teşriki mesaimiz oldu Cahid ağabeyimle. Sahip olduğu Uludağ ve Sır Yayınları için birkaç kitabın editörlüğünü yaptım. Hatta vefatından birkaç gün önce görüşüp, “Muhammed, şu işleri de halledeyim, senle şunları şunları yapacağız.” demişti ama ömrü vefa etmedi maalesef.
Cahid ağabeyim son yıllarını çok sıkıntı içinde geçirdi. Bursa Ulucami’nin dibindeki Emir Han’daki “dergâh”ını kapatmak zorunda kaldı. Cahid ağabeyimi tanıyıp da, bir şekilde ekmeğini yiyen, çayını içen, Cahid ağabeyimin üzerinde hakkı olan onlarca belki yüzlerce insan Cahid ağabeyimin yüzüne bakmadı, elinden tutmadı. Bence bu vebal hepsine yeter ama yine eminim ki Cahid ağabeyim onlara da hakkını helal edip öyle göçmüştür bu dünyadan.
Cahid ağabeyimin cenaze namazını tüm sevenleriyle birlikte 9 Ocak 2017 Pazartesi, soğuk ve karlı bir kış günü Bursa Emirsultan Camii’nde kıldık ve Pınarbaşı mezarlığına defnettik.
Ahh Cahid ağabeyim, sen de göçtün bu dünyadan. Benim gibi onlarca yüzlerce çocuğun öksüz kaldı. Eminim şu an çektiğin tüm sıkıntıların ecrini alıyorsundur öbür dünyada. Mevla mekânını cennet eylesin.
Son söz Cahid ağabeyimin kadim dostu Bursa’nın mutasavvıflarından Prof. Mustafa Kara’nın Cahid ağabeyimin vefatına dair yazdığı şiir olsun:
Kitapçı Cahid Çollak’ın Vefatına Tarih
8 Ocak 2017 / 10 Rebiülahir 1438
Kalem ve kitapla kitâbeti
Dost ve muhibbâna hitâbeti
Ahlak ve fazilet ve nezâketi
Bir er geldi dedi bu tarih için
“Bu Cahid Çollak Kardeşin Rıhleti”