Bilgi, insanın, kendi ve toplumun, sosyal sorumluluklarının sınırını çizer.
Bilgiye sahip olmak insanlığın en büyük erdemlerinden birisi kabul edilir. Bilginin birçok rolü yanında insanı toplum içinde müstakilleştiren bir yönü bulunur. Bilgi, insanın, kendi ve toplumun, sosyal sorumluluklarının sınırını çizer. Bu katı bir sınır değildir. Bilginin derecesine göre şekillenir ve gerçekte sahip olunan bilginin çoğu temel ihtiyaçları karşılamaya dönüktür.
Böylece insan bilgi ve kabiliyetleri kadar birey ve bunların ötesinde ferttir. Fert; toplumun parçası olan birey... Yani kendiyle ilgili sorumlulukları kadar birey diğerleriyle ilgili sorumlulukları kadar ferttir.
Bu halde denebilir ki biraz da fertler sahip oldukları bilgi kadar toplumun kendilerine dönük sorumluluklarını azalttığı için bilgiye sahip olmak erdemdir. Biraz da toplumlar kendi fertlerine karşı sorumlulukları azaldıkça yükseldiğinden bilgiye sahip olmak erdemdir. Ancak böyle toplumlar muvazenesi oluştuğu için biraz da.
Ya veriye sahip olmak bir erdem midir? Ferdi müstakilleştirir mi? Toplumu yükseltir mi? Bir muvazene çıkarır mı? Yoksa hem bireye, hem ferde, hem topluma, hem muvazeneye karşı kullanılan bir silah mıdır? Kapitalizmin rekabetçi bir enstrümanı mıdır?
Kapitalizm, veri üzerinden tekelci emellerini karşılamak için yeni bir evresini açıyor. Veri kapitalizmi kapıda duruyor. Bir tahakküm alanı açılmaya çalışılıyor.
Bu şartlar altında verinin gizliliği kadar tartışmayı bütünlemek üzere nasıl anonimleştirileceği tartışmasının açılması gerekiyor ki maalesef insanlık bu bahsi açmaktan henüz çok uzak. Ve iktisadi ikbali bir o kadar bilinmezlikler içeriyor.
Dijitalleşmenin zenginleşmeci ticari tarafı kadar enigmatik derinliğine odaklanmamak ıssız bir çölde hazırlıksız yolculuğa benziyor ki bu maceraya girmek istemezsiniz.